Yil 2015, o zamanlar ailemle Bahcesehir'de oturuyordum ve tum arkadaslarim benle "ahhaha Bahcesehir Istanbul mu ya, Yunanistan orasi ahahahha" diye dalga geciyordu. Baslarda kalbim kirilsa da sonra bu gercegi benimsemek gozume daha guzel gozuktu. Madem orasi Yunanistan'di o zaman ben de arabama gereken izinleri cikartir, en tatli kiz arkadaslarimi yanima alir, 2 saat arabada trafikte bunalip Bebek'e gidecegime, 3 saatte pufur pufur Yunanistan'a giderdim. Bu harika fikir 2015 senemi Yunanistan senesi yapti. Arabamin izinlerini hallettikten sonra kah gunubirlik kah haftasonluk surekli Yunanistan'a bastim gittim. Kim demis kadinlar araba kullanamaz diye, defalarca Alexandroupoli, Kavala ve hatta Selanik'e araba kullandim KIZ BASIMA. Sonra dedik ki yakinlardaki adalara da gidelim. Iste Thassos adasina road trip fikri boyle cikti.
Bir cuma is cikisinda Ozge'yle Bahcesehir'de bulustuk. Sanem Ayvalik'ta tatildeydi, atladi otobuse, onu da sinira yakin bir yerden aldik ve bastik Alexandroupoli'ye. Nam-i deger Dedeagaci dedem gibi severim. 2 tane tadina doyum olmaz restauranti var. 1) Nsiotiko 2) Aya Yorgi. Belki bir ara detayli bir Dedeagac yazisi da yazarim. Aksam once Nsiotiko'da inanilmaz guzel bir yemek yedik, sonra mini minnacik Dedeagac'tan beklenmeyecek bir performansi olan gece hayatina attik kendimizi. Ozge'nin dogum gunuydu onu kutladik ve odamiza gidip uyuduk cunku ertesi gun Dedeagac'a bir saatlik mesafede olan Keramoti'den feribota binmemiz gerekiyordu ve en erken feribota yetismeliydik. Dedigim gibi bu bir haftasonu kacamagi oldugu icin vakit baya nakit demekti.
Boylece cumartesi sabahi feribotumuza bindik ve keyifli bir yolculuk sonrasi hedefimize ulastik.
Otelimiz limana inanilmaz yakindi,hemen kiyafetlerimizi degistirip adayi kesfe basladik. Bu arada altinizda araba olacagi icin otelin illa deniz kenarinda olmasina gerek yok. Butcenize uygun bir otele yerlesip zaten istediginiz plaja girebilirsiniz. Turkiye'de oldugu gibi plajlar otellerin ve isletmerin tek elinde degil. Dilerseniz sezlong satin alirsiniz (gayet makul ucretlere), dilerseniz havlunuzu istediginiz yere atar guneslenirsiniz, kimse de size "vay efendim burasi bizim muessesenin cekil bakiyim sen ordan." demez.
Biz bu kisitli zamanimizda 2 plaj belirlemistik. Bunlardan biri Golden Beach. Ilk once oraya gittik. Burdan mikonoscu tayfaya seslenmek isterim. Burdan oyle bir luks, aman da happy hourlar, sezlonga sushiler beklerseniz hayal kirikligina ugrarsiniz. Sessiz sakin kendi capinda bir adanin nispeten daha kalabalik bir plaji burasi. Yemekler de cok cok iyi denemez. Biraz daha salas oldugu icin, sandvic & bira & patates kizartmasi yiyip denizin keyfini cikartin. Arabayi kullanan ben yorulan Ozge! O plajda mayismis bir bicimde uyurken, biz de Sanemle plaji kesfetmeye (kisacasi instagramlik fotograflar cekmeye) basladik.
Simdi diceksiniz ki "Bu herkeste olan sisme yataklarin fotografini niye koydun ay ne eziksin?" DEGILIM! Yıl o zaman 2015, daha böyle şişme yataklar flamingolar yok her yerde. Ben bunu Asos’ta buldum. Hatta Özge ve Sanem’e de Doğum günü hediyesi olarak aldım. Hepimizde birer donut. Arabaya onlar sığıyo bize yer kalmıyo. Sanem zaten arkada 2 donut arasında cama yapışmış bi şekilde gidiyo ama nasssı mutluyuz. Her plajda biri durdurup soruyo “bıkır mısın dınıtını nırdın aldın?” Atın gazete manşetlerini “ DINITI BEN MEŞHUR ETTİM.” Çok dikkatli bakarsanız zaten bende bi “opinyın lider” tipi var ama aşşırı dikkatli bakınca aşşırı uzaktan bakınca da bölye bir Adriana Lima’yı andırıyorum ama ufuk çizgisinden bakınca YA ZATEN UZAYDAN BAKINCA HEPİMİZ BİR NOKTAYIZ.
Bunlari sisirmek zaten ayri bir dert oldu. Onumuzdeki sezlongda Turk bir aile ve minik cocuklari vardi, cocugun da turlu turlu simitleri, kolluklari, annesi basiyor pompayi sisiyor. Biz once bir nefesimizle deneyelim dedik, ona yetecek nefes yok. Rica ettik o aileden, o pompayi bize nasil istemeye istemeye verdiler, biz sisirirken nasil ters ters baktilar. Sanki pompalarini alip bir anda kosmaya baslicaz, ya da sanki pompalarinin belli bir sisirme kapasitesi var da biz ondan yiyoruz. Tum bu bakislari gormemezlikten geldik cunku o DINITlar sismeliydi arkadaslar. Ve sonunda mutlu son:
Hem iki gundur yollardaydik hem de plajdan hic ayrilasimiz yoktu, biz de tum gunumuzu burda gecirdik. Aksam otelimizde dusumuzu aldik, zaten merkezde oldugumuz icin hic arabaya gerek kalmadan yemege gittik. Adada zaten toplasaniz 3 tane restaurant var, hepsi de birbirinin yaninda. En kalabalik olanina kurulduk, canli muzik esliginde sofrayi donattik.
Yalan soyleyemem yemekler tam bir hayalkirikligiydi. Cok bir beklentim olmasa da bir adadaki kalamarlarin donmus olmasi kabul edilir gibi degil. Hele ki Dedeagac gibi gurme bir sehre bu kadar yakin olan bir adadan bu kadar vasat bir sofra beklemiyordum, goruntu var tad yok. Bu soyledigim adanin geneli icin gecerli maalesef. Gurme yemek beklentilerinizi Yunanistan'in baska ada ve sehirlerine birakin.
Pazar sabahi erkenden hedefimizdeki ikinci plaja gittik: Marble beach. Mermer ocaklarinin yanindaki bu kumsal, o mermerlerin ufacik olmasiyla bembeyaz olmus. Bu arada kumsal kucucuk ve cok sayida insan var. Bir saatten fazla zaman gecirebileceginizi sanmiyorum. Kucuk oldugu icin herhangi bir isletme de yok. Biz iceceklerimizi yanimiza alip gitmistik zaten. Ulasim cok zor degil ama kahverengi arabam yollardan dolayi bembeyaz oldu. Donutlarimizla bu plaji da yaktik yiktik diyebiliriz:)
Donus feribotumuza birkac saat kalmisti ve gitmeden once medeni bir beach club gormek istiyorduk. Boylece adanin obur ucuna surduk arabamizi. La scala tatli bir beach, birkac saat de burda gecirdik.
Donus feribotunda yunanlilarla aslinda ne kadar benzedigimizi bir kez daha fark ettim. Feribotta nasil fark edebildin derseniz, yolcular gelen martilari ekmekle beslediler. Tipki bizim gibi.
Gunlerden pazardi, ertesi gun is vardi, yani Dedeagac'ta dinlecek bir vaktimiz yoktu bu sefer. O yuzden bastim gaza, bastim gaza dicem de, yazlikcilar trafiginde nerede basiyorsun gaza. Benim kizlar da basladilar uyumaya. Ozge zaten sormadi bile direkt kapadi gozleri, Sanem direnip benimle konusmaya calissa da o da uykunun sefkatli kollarina teslim oldu. Gittim uc tane redbull aldim, muzigi actim, sonuna kadar actim yine de uyanmadilar. Bir sure sonra bir baktim ki yolda ben ve tir soforleri, hepimizin elinde birer redbull, kendimi tir soforu gibi hissettim arkadaslar. Beylikduzune kadar direndim ama sonra Ozge'yi uyandirdim, dedim ben gidiyorum, ruya gorucem hulyalara dalicam sen al arabayi. O da dedi ki hakli olarak "kizim niye daha once vermiyosun arabayi, son 15 dakikaya kadar dayandin." Neyse bu hikayenin ana sozu su: road tripte uyumayin arkadaslar, road trip sohbet edip hayatini sorgulamak, abur cubur yemek, muzik dinlerken cilginlar gibi sarki soylemek demektir. Ps: Sonrasinda onlarca road trip yaptik, tam anlattigim gibi hayati sorgulamali, tikinmali, avaz avaz sarki soylemeli. Hepsini zamanla yazmaya calisicam. Ilerde kizim olursa bu kisim ona: Olur da sana "Turk kizlari cok trip yapiyor." diyen olursa, "evet asssiri road trip yapiyoruz." diye cevap verecek kadar gez ve dunyayi kesfet.
