Efendim malumunuz ben 2018-2019 yıllarında master yapmak için Milano'ya geri döndüm ve açılın ben master doktoruyum:)
Mezun oldum hatta mütevazilik yapmiyim (zaten çok yapmam) baya da başarıyla bitirdim, bölüm başkanı notlarımızı açıklarken sıra bana gelince 'Efsanevi üyemiz, bugün yine bizi çok güldürdün, yaşasın Türkiye' dedi, asın bayrakları asın. Neyse Gdanskla bol Gözde övgüsü ne alaka derseniz, burası en yakın arkadaşlarımla benim mezuniyet kutlamamız için seçtiğimiz destinasyondu.
Şimdi herşey şöyle gelişti: Tez dönemi herkes sinir krizleri eşiğindeyken dedik ki kendimizi ayakta tutmak için birer bilet alalım, tüm bu günlerin acısını orda çıkaralım. Tabii ki gözler bana çevrildi, görevim şuydu, ucuz ve güzel bir destinasyon bulmak. Girdim skyscannera, başladım en ucuz destinasyonlara bakmaya. Polonya'ya ucuz biletler vardı, ben de daha önce hiç gitmemiştim, baktım orda Gdansk diye bir yer var, bavulları da dahil edince gidiş dönüş 60 euro, bakiyim neresiymiş burası dedim, fotoğraflarını açtım ve vuruldum. Kopenhag'ın liman bölgesiyle Baltıkların bir karışımı. Hemen kızları aradım ve biletlerimizi alıp sinir krizlerimize kaldığımız yerden devam ettik.
Gidiş günü geldi çattı ve biz zorlu geçen bir senenin ödülü için yola çıktık.
Öncelikle bir iki bilgi veriyim.
- Polonya çok ucuz, çok çok ucuz, tekrar ediyorum bedavadan azıcık pahalı.
- Taksi kullanmaya hiç gerek yok, yaşasın Uber. Havaalanından şehir merkezine 10 Euro'ya gidebilirsiniz. Tren kullanmaya da gerek yok, yakınlardaki şehirlerden Sopot'a yine Uberle 11 Euro'ya gittik.
- Hem çok güzel hem çok uygun airbnbler var, ben otel bile bakmadım. İki oda bir salon, merkezi, nehir ve Amber Sky manzaralı evimize 3 gün 2 gece için kişi başı 67 euro ödedik.
- Tıka basa yediğimiz, içtiğimiz yerlerde yine kişi başı 10 euro hesap ödedik, o yediklerimizi İtalya'da yesek kişi başı 40 eurodan aşağıya çıkamazdık.
- İnsanlar gayet sıcakkanlı.
- Gdansk'ı gezerken ne taksi ne de toplu taşımaya ihtiyacınız var. Görmeniz gereken her yer yürüme mesafesinde.
- Para bozdurabileceğiniz birçok yer mevcut ama her yerde kredi kartı geçtiği için biz bozdurmadık bile.
Kısacası biz seyahatimizden çok ama çok memnun kaldık.
Evimizle başlayalım. Benim kaldığım odanın manzarası şuydu:
Diğer oda ve salonun akşam manzarası ise şuydu:
Bu yazı turistik bir rehber olucak ama daha önemli olan Gdansk detaylı yeme - içme rehberi için sizi şu yazıya alalım: tık tık
Altın kapı'dan şehrin old town'ına giriş yaptık.
Bu kapıdan giriyorsunuz, işte buraların İstiklal Caddesi, Dlugi Targ. Hediyelik eşyacılar, kahvaltı edilecek yerler, hepsi burda.
Yine bu sokakta meşhur Neptün Heykeli var. Gündüz ayrı güzel ama ben gece ışıklandırmalarıyla daha bile çok sevdim. Gece demişken kışın burda hava zaten 16.00 dedin mi kararıyor.
Altın kapıdan girdiğiniz sokağın çıkışı Yeşil kapıdan yapılıyor ve Motlawa Nehri kenarına hoşgeldiniz!
Kapının gece ışıklandırması yine muhteşem. Sanırım ben bu şehrin gecesini, gündüzüne tercih ederim. O yüzden havanın erken kararması benim için daha bile güzel oldu.
Kopenhag'a gittiyseniz, nehir kısmı aynı Nyhavn. Nehrin sol tarafı daha eski bir mimari tarz, sağ tarafıysa aynı tarzın moderni.
Nehrin eski mimari tarafında yürürseniz bana göre Gdansk'ın en güzel sokağını görüceksiniz. Yani St Mary's Street. Bu tatlı sokaktaki binaların altında kafeler ve kehribar satan dükkanlar var. Kızlar sağolsun(!) şu sokakta benim tek bir güzel fotoğrafımı çekmediler. Ah anacığım olsa neler çekerdi, neler.
Yine nehir kenarından yürüyerek önce Gdansk Vinç'ini gördük ve üzerindeki flamingo mu horoz mu diye uzunca bir süre ciddi ciddi tartıştık:
Vinç'in tam karşısındaysa Amber Sky var. Biz bir akşam Silvia'nın da yükseklik korkusunu yenmesi için bindik bu dönme dolaba. Bir şey gözükmüyor, bence siz sabah binin :) Bir de Silvia yükseklik korkusunu hala yenemedi, yine de elimizden geleni yaptık diyebiliriz.
Gdansk bir günde rahat rahat bitirebileceğiniz bir şehir. Eğer vaktiniz varsa yakınlarında uğrayabileceğiniz başka yerler de var. Mesela Malbork Kalesine gidebilirsiniz, bizim maalesef vaktimiz olmadı.
Gdansk'a çok yakın 2 şehir daha var, Sopot ve Gdynia. Hatta üçüne 'Üçleme Kentler' deniliyor o kadar yakınlar. Biz pazar günü öğlen atladık bir ubere, 20 dakikada Baltık Deniz'i kenarındaki Sopot'a vardık.
Sopot özellikle yazın gelinen bir sayfiye şehri, gece hayatı Gdansk'tan kat ve kat iyiymiş diye duyduk ama denemedik.
Upuzun bir iskelesi var.
Biz burdayken hava o kadar güzeldi ki, herkes akın akın buraya gelmiş, iğne atsanız yere düşmez, öyle bir kalabalık.
Benim Sopot'ta en merak ettiğim yer Crooked House'tı. Seviyorum böyle ilginç mimarileri.
Birçok lezzetli restaurant da var, bir öğününüzü kesinlikle buraya ayırın ve deniz ürünleri yiyin.
Gdynia ise bir liman şehri, açıkçası fotoğraflardan çok ahım şahım bir yere benzemediği için biz vaktimizi daha çok Sopot ve Gdansk'ta geçirmeyi tercih ettik, Gdynia'ya uğramadık. Siz uğrarsanız bana haber verin çok şey kaçırmış mıyım diye.
Dürüst olucam, Polonya beni çok şaşırttı, ben tüm dünyayı gezmek istediğim için çok beklentiye girmeden zaten görmem lazım diye geldim, fakat bu seyahatten sonra 2020 seyahat isteklerime Polonya'nın birkaç şehrini daha ekledim. Bekleyin beni küçük mantıcıklar, sizin için geri dönücem!
