En sevdigim seyahat, icinde road trip olanlari. Simdiye kadar dunyanin bircok noktasini da bu sekilde gezdim. Evet, bazen ucaga atlayip sadece indigim sehri gezmeyi cok seviyorum cunku daha az yoruluyorum ama hic bir zaman, ucaktan inip, havaalaninda araba kiralayip yollara dusmenin tadini alamiyorum.
Guzel bir road trip icin gerekenler; iyi bir playlist, kahve, abur cubur torbasi ve sohbeti guzel bir dost (road trip diye yola cikip ben kamyoncu gibi direksiyon sallarken fosur fosur uyuyan arkadaslarimin isimlerini verip rencide etmiyim.)
Kardesim Goksu da, tipki benim gibi bir road trip sevdalisi. Ikimiz yaklasik 12 senedir ayni ulkede yasamadigimiz icin (once ben Milano o Istanbul, sonra ben Istanbul o once Moskova ardindan Londra) ikimiz icin orta olabilecek bir noktada bulusur, araba kiralar ve gorusemedigimiz zamani yollara duserek telafi ederiz. Saatlerce suren araba seanslarinda kimi zaman gulmekten karnimiza agrilar girer, kimi zaman hayatimiza dair ciddi konulari konusuruz, kimi zaman da hazirladigimiz playlistteki sarkilari avazimiz ciktigi kadar bagirarak soyleriz. Bu esnada tabii ki kahvemiz, meyvelerimiz ve gittigimiz ulkenin supermarketlerinden denemeyi en merak ettigimiz seylerle dolu olan abur cubur torbamiz asla eksik olmaz.
Planimiz soyleydi:
- Cuma mesai bitiminde ikimiz de havaalanina kosup Munih ucagina atlicaktik.
- Ben daha erken varacagim icin arabayi ben alicaktim.
- Munih'te bulusup birbirmize sarilip hasret giderdikten sonra (ne kaddar da duygusal bir ablayim) arabamiza atlayip, geceyi Rosenheim'da bir otelde geciricektik. Neden burasi derseniz tam Munih'le Salzburg'un ortasinda.
- Cumartesi sabah erkenden yola cikip Salzburg'a gecip tum gun sehri gezicektik.
- Pazar tekrar sehirde dolanip Munih'e geri donup, ikimiz de ucaklarimiza binip evlerimize donucektik.
Planimiz birebir gerceklesti ve ben cuma aksami Munih'e uctum. Araba islemlerimizi bitirdim, Munih havaalani koskocaman, icinde supermarket de var, Goksu ucaktan indiginde arabamiz teslim alinmis, roadtrip abur cubur torbamiz hazirlanmisti bile.
Rosenheim'da otele vardigimizda saat epey gec olmustu. Bu arada bu bahsettigim yer kucucuk bir kasaba, hatta hayalet kasaba bile diyebilirim. Otelimiz de buranin en iyi oteli olmasina ragmen baya korku filmlerine ev sahipligi yapacak urkutuculukte bir yerdi. Peki bu bizi korkuttu mu? Tabii ki hayir, daha bile cok hosumuza gitti diyebiliriz, baya maceraci hissettik kendimizi. Acikcasi kaldigim oteller pis olmadigi surece, ozellikle de tuvaleti, urkutucu olmasi bana baya efsane gibi geliyor, anlatacak harika bir ani. Ve bu otel kesinlikle pis degildi. Zaten biz o kadar yorgunduk ki huzurla uyuduk. Ertesi sabah mutlulukla pencereyi actim, Yuce Rabbim o nasil bir koku? Buram buram tezek kokuyor ve nefes alabilmem kesinlikle mumkun degil. Meger bizim otelin arkasi hayvan ciftligiymis. Sukurler olsun ki biz zaten bir saate check out yapicaktik o yuzden umursamadik. Kahvaltimizi yapip Almanya'dan Avusturya'ya gecip ulke degistirmek icin yola ciktik ve yaklasik bir saatlik kisa ama keyifli bir yolculuk sonrasi Salzburg'a vardik.
Otelimizi kesinlikle tavsiye ederim. Hem cok guzel, hem cok merkezi, hem de uygun fiyatliydi. Tabii ben iki sene oncesinden bahsediyorum, su anda euro sebebiyle cok da uygun olmayabilir. Neyse ben yine de ismini yazicam siz kontrol edersiniz; Villa Carlton.
Cok fazla gunumuz olmadigi icin, bavullarimizi otele attigimiz gibi sokaga ciktik. Ekim ayi sonlari icin cok guzel bir havaydi. Almanya ve Avusturya'nin puslu, yagmurlu, soguk havasina denk gelicez diye dusunuyordum ama inanilmaz gunesliydi. Bu arada roadtrip sevdigimiz kadar yurumeyi de cok severiz. Goksu'yla beraber rekorumuz Milano'da yurudugumuz 30 km.
Dedigim gibi kendimizi vurduk sokaklara basladik Salzach nehri kiyisinda yurumeye.
Simdi beni en iyi abla olanlar anlar. Hani böyle erkek kardeşinizle tatile çıkarsınız ya, hani o normalde kız arkadaşlarının arka arkaya pozlarını mutlu mutlu ceker ya, hani siz de tatilde hevesle telefonu ona verirsiniz sizi de ceker diye, hani o gözlerini devirir ya, siz tam poz vermek için hazırlanırken o “tamam cektim" diye telefonu elinize geri tutuşturur ya, Salzburg tatili tam olarak böyleydi o sebepten tek düzgün fotografim bu :
Fakat elimde Salzburg'un tonlarca guzel fotografi var iyi ki...
Gormeniz gereken turistik her yer, size yuruyus mesafesinde. Biz manzaraya doyunca kendimiz inanilmaz bir yere attik. Augustiner Brau. Aslinda bir bira fabrikasi bu, ama hem cok guzel bir bahcesi var, hem de self service bir suru yemek satan yeri. Snitzel ve patates salatalarimizi aldik, bahcesine kurulduk. Icerisi de cok guzel ama sonbahar renklerinde, bu tatli hava kacmazdi.
Karnimizi guzelce doyurdugumuza gore, sehri kesfetmeye devam ediyoruz. Bence sehrin en tatli caddesi olan Getreidegasse'nin magaza ve restaurant tabelalarinin guzelligine bakar misiniz? Mc Donalds bile uyum saglamis.
Iyice havaya girmek icin, Goksu'yla bu sokaktaki bir hediyelik esyacidan kendimize buralara ozgu birer sapka aldik. Insanlar neden biz yururken bakip gulduler hic bir fikrimiz yok. Bizce harika gozukuyoruz, gibi gelmisti bize...
Salzburg'a gelip Mozart'in dogdugu evi ziyaret etmemek olmaz. Mozarts Geburtshaus cogu insana turist kandirmacasi gibi gelse de klasik muzik dehalarindan birinin nerde dogdunu gormek, onun yasadigi yerde bulunmak benim icin etkileyici oldu. Vaktiniz varsa kesinlikle gidin, zaten kucucuk sehir, yapicak cok da fazla birsey yok. Tam da bu sayede bol bol kahve molasi verdik, tembellik yapip mekan kesfettik. Hem manzarasi hem de ortamiyla en sevdigimiz yer, Cafe Am Kai oldu.
Her gittimiz sehirde, Goksu'yla oraya ozgu bir eglence ayarlariz. Cumartesi aksami icin de unlu Mirabell bahcelerindeki Schloss Mirabell'de Mozart konseri ayarlamistim. Hem bina, hem ortam, hem muzik buyuleyiciydi. Cumartesi gecesini klasik muzik dinleyip odamizda sohbet ederek gecirdik.
Pazar sabahi, her Turk icin kutsal olan pazar kahvaltimizi, nehir kenarindaki Cafe Bazar'da yaptik. Piril piril gunesli bir hava, inanilmaz guzel bir manzara esliginde karnimizi doyurduk. Cafe'nin yerinin guzelligine bakar misiniz?
Kahvaltimizi edip yine yollara dustuk. Bir onceki gece klasik muzik dinledigimiz Mirabell bahcesini bu sefer gunduz gozuyle gezdik.
Yuruyerek Pferdeschwemme'ye gectik.
En son Salzburg Katedrali'ni de gorup turistik gezimizin boylece sonuna geldik
Yine de son bir snitzel yemeden sehre veda edecegimizi dusunmediniz herhalde? K+K Restaurants'da disaridaki masalardan birine oturduk, meydandan gelip gecen insanlari izleyerek son yemegimizi yedik.
Bir kucuk haftasonu kacamagimizin daha sonuna gelmistik. Ikimizin de ucagi Munih'ten kalkiyordu. Arabamiza atladik. Inanilmaz tatli yollardan gecip Almanya sinirlarina geldik. Yolda cok guzel bir nehir kenari gorduk, hemen arabayi kenara cektik, kahvelerimizi aldik ve manzaranin keyfini cikarttik. Hic planlamadan karsimiza cikan bu guzellikleri cok ama cok seviyorum.
Munih'e vardik, arabamizi teslim ettik. Kardesim Londra ben de Istanbul ucagimiza bindik ve ertesi gun, bir sonraki seyahatimizi planlamaya baslamistik bile :)
