Bu küçük böcek 2017 yılının ekim ayında girdi hayatıma ve ondan sonra hiç bişey eskisi gibi olmadı... Etkili bir cümle olduğu için söylemiyorum gerçekten olmadı. Ama o ekim ayından daha geriye gitmeliyiz ki onun hayatıma girmesine karar verme aşamalarımı anlayın.
2016 yılında hayatımda olan insanla birlikte bir köpek almıştık. Daha doğrusu ben çılgınlar gibi köpek istiyordum o da beni kırmadı ve bir köpek aldı. Hem bu jestin altında kalmamak hem de gerçekten ikimizin köpeği gibi olsun diye geri kalan veteriner masrafları ve gerekli eşyaların alımını ben üstlendim. Öküz ölüp ortaklık bitince köpek benim dedi ve alıp gitti. Ayrılık zaten bir travma benim bir de üstüne köpeğim gitti iyi mi :)
Birkaç ay boyunca yeniden köpek alma girişimim olmadı, hem kendi kişisel seyahatlerim hem iş seyahatlerim buna çok müsade etmeyeceği gibi çevremdeki birçok kişi bu sorumluluğu alamayacağımı söylüyordu. 2 kişi hariç. Melis ve Eren. Melis, Dubai'de yaşıyor ve bir Labradoru var, ismi Enjoy, Eren Brüksel'de yaşıyor ve senelerdir köpek almak istiyor, bizim üçümüzün bir WhatsApp grubumuz var, aklınıza gelebilecek her şeyi paylaşıyoruz. Böylece Melis beni yüreklendirmeye başladı. Köpek alırsam ne kadar iyi bakabileceğimi, bunun ne kadar güzel bir duygu olduğunu...Bizim köpeğimiz vardı, golden, ismi Astro, seneler önce öldü maalesef, ama ona ailecek bakmıştık, daha doğrusu annem bakmıştı ve tek başıma bir köpeğin sorumluluğunu almanın Astro'ya bakmamdan daha zor olduğunun farkındaydım. Yine de, işi bıraktıktan sonra ben ciddi manada niyetlendim ve hangi cinsin bana daha uygun olduğunu araştırmaya başladım. Çirkinlikleriyle French bulldoglar dikkatimi çekti, ama böyle nasıl sevimli bir çirkinlik. Kısa tüylü, harika böylece tüylerini taramama gerek yok, apartman yaşantısına uygun, çok havlamıyor ki bu önemli, sürekli havlayan bir köpek gerçekten çıldırtıcı olabilir, çabuk yoruluyor ki harika, saatlerce gezdirmeme gerek kalmayacak demektir. Kötü olabilecek özellikleri, inatçı, dedim ben ondan daha inatçı olurum, kolay öğrenemiyor, ay dedim ne öğrenicek zaten Ingilizce mi, erken konuşmuşum bu konuya gelicez :) gaz çıkartıyor, dedim ne kadar kötü olabilir ki BUNDA DA ERKEN KONUŞMUŞUM GERÇEKTEN ÇOK KÖTÜ OLABİLİYORMUŞ.
Ben hafif hafif French Bulldoglara ilgi duymaya başlayınca Melis beni inanılmaz tatlı bir blue Frenchie sahibi olan arkadaşları Ezgi ve Onur'a yönlendirdi, onlar da sağolsunlar bana saatlerce özelliklerini anlattılar, nerden bulabileceğim konusunda yardımcı oldular ve böylece bu küçük Fiona taa Macaristanlardan İstanbul'a getirildi. Benim ve Melis'in gazıyla Eren de aynı zamanda sevimli mi sevimli bir İngiliz Bulldog kızı hayatına kattı, Mochi.
Fiona'yla ilk tanışmamızı anlatmam lazım. Genelde köpekler 3 aylıkken sahiplendirilir, mini minnacık dünya tatlısı olurlar, Fiona'nın 4 aylık olduğunu söylemişlerdi bana ama gördüğümde anladım ki aslında 5 aylık, çünkü çoktan koskocaman olmuş, tüm dişleri çıkmış, kocaman bir göbüşü var oturunca yere değiyor ve küçük bir domuzcukmuşçasına sesler çıkarıyor. Yani ben kızımın o en miniklik hallerini göremedim hiç. Kucağıma verdiklerinde önce çok yadırgadım, annelik böyle bişey değil hani kucağıma aldığım anda gelecek olan o anaçlık duygusu! Yok:) İçimden şunu dediğimi hatırlıyorum 'Ah be Gözde, yine yedin bi halt, inşallah birbirinize alışırsınız, inşallah zamanla seversin ama sanırım bir hata yaptın.' Bunu tabii kimseye söylemedim, linç gelirdi linç:) Ben bunları düşünürken Fiona sürmeli gözlerini gözlerime dikmiş uykulu uykulu bakıp bir yandan da kendini bana sevdirmeye çalışıyordu. Ve size bahsettiğim o ilk günden çok kısa bir süre sonra Fiona artık benim canımdı.
Beraber geçirdiğimiz ilk günlere gelmeden önce Fiona'nın ismi nerden geliyor bir de onu anlatmak isterim. Söylemiştim ilk köpeğimizin adı Astro, Jetgillerden geliyor, yani ben çizgi filmlerden isim vermeyi seviyorum, yine bir çizgi filmden isim arıyordum. Fiona'nın Macaristan'dan yola çıkmada bana gönderilen fotoğraflarını bir arkadaşıma gösterdim, baktı baktı ve dedi ki 'Hani Shrek'in inanılmaz çirkin prensesi Fiona var ya, bu köpek, olmayan burnu, patlak gözleri ve kızıllığıyla aynı ona benziyor.' İşte isim böyle bulundu.
Neyse efendim, gelelim kabus gibi geçen, biz ne yaptık böyle diye düşündüğümüz o alışma sürecine. Çoğul konuşuyorum çünkü Eren de benim gibi sudan çıkmış balık gibiydi, Melis adeta bir mentörmüşçesine adeta bir köpek sahiplerinin gurusuymuşçasına bizi yönlendirdi, telkin etti, öff tamam be abartmayın diyip sakinleştirdi. Bizim o eğlenceli WhatsApp grubumuz bolca köpek & kaka & yenmiş mobilya fotoğrafı gönderilen, sinir krizleri ve iyi ki almışım aslında ya arasındaki gel gitli ruh hallerinin görüldüğü bir platforma dönüştü.
Köpek almaya niyetlendiyseniz şunu kabul edin, ilk aylar zor geçicek, hemen o Amerikan filmlerinde gördüğünüz uyumlu köpek ve sahibi olamıcaksınız. Fiona nezdinde konuşmam gerekirse ben onla sadece bir sorun yaşadım o da beni canımdan bezdirdi. Bu minnak kız inanılmaz uslu, 1.5 senedir hayatımda, en fazla 3 defa havlamıştır, insanlara aşık, diğer köpeklerle asla kavga etmiyor, çok oyuncu, bana çok düşkün. İşte sorun aslında bu sonuncusu oldu. Fiona bana çok düşkün, daha doğrusu yalnızlık anksiyetesi var. Yanında ben varken günde 2 defa tuvalete çıkarıp hiç kaza yaşamadığım bu küçük kız, ne zaman yalnız kalsa, daha 5 dakika önce dışardan gelmiş bile olsa tuvaletini eve yapıyordu. Tamam yap, ben yapma demiyorum, yani aslında diyorum ama bari içinde yuvarlanma, bari bana bunu yapma. Bu sorun ne zaman bitti derseniz birkaç ay önce derim. Azala azala bitti. Şu anda Fiona evde tek başına kalabiliyor ama o dönem yolladığım eğitimler bile fark etmedi, boşuna paramı yedi:) Bu French bulldogların çok kolay öğrenememesinin Fiona'nın anksiyetesiyle birleşince yarattığı bir durumdu, her French bulldogta var mı bilmiyorum ama çoğu buldog tuvalet eğitimini kolay kolay alamıyor.
Kızım hakkında biraz da iyi şeyler anlatmak isterim. Bu 1.5 sene kendimden önce onu düşünerek geçti, yaptığım her programı onun mama ve tuvalet saatine göre yaptım, olabildiğince çok hayat rutinime onu da kattım, beraber festivallere gittik, Midilli adasına road trip yaptık, denize girdik, güneşlendik, her gece beraber uyuduk. Koynuma sokulmasa uyuyamıyor, illa değmesi lazım, ya da koltukta otururken illa patisi bana değicek, sonra çok komik, bakın gerçekten komik, (kadınlar kendilerini güldüren köpekleri severler) Kaç köpek saksının içine girip uyur?
Kaç köpek yattığında tavuk budu gibi durur?
Ya da kaç köpeğe fransız beresi bu kadar yakışabilir?
Çok az köpeğe... Çok az...
Bulldogların negatif özelliklerini öğrenince, gaz çıkartmasını çok önemsemediğimi söylemiştim. ARKADAŞLAR ÖNEMLİ. Odadaki herkesi pencerelere doğru koşturacak, zombi saldırısı olmuşçasına kaçıstıracak bir kokudan bahsediyoruz. Hadi yalnızken yapsın, hadi ben anayım çekerim AMA ASANSÖRDE YAPMASIN. İNSANLARIN YÜZÜNÜ EKŞİTİP ANASININ BOYNUNU ÖNE EĞMESİN.
En çok aldığım sorulardan biri de horluyor mu? Evet horluyor. Bekar kız arkadaşlarım, yalnızlık canınıza tak ettiyse 3 koca horlamasına sahip bir French buldog alın gitsin. Askere gidecek kardeşlerim, koğuşta çekeceğiniz gürültüye alışmak isterseniz Fiona'yı birkaç gün size verebilirim. Şaka bir yana, yorgun olduğunda özellikle çok horluyor.
Son olarak gelelim Fiona, Milano'daki hayatına alışabildi mi?
Uçak yolculuğu, ev bulana kadar değiştirilen 2 airbnb ev, bozulan alışkanlıklar, bol yürüyüş, hiç tanımadığı kokular ve yabancı insanlar sebepli Fiona önce depresyona girdi. Evimizi bulup yerleştikten sonra ilk önce ona veteriner buldum. Annem bir sürü oyuncak aldı, bolca yeni mahallesinde yürüyüşe çıkarttık ki kokulara ve insanlara alışsın. İlk bir hafta köpeklerin oynadığı parkın başına her geldiğimizde geri kaçmaya çalıştı. Bir türlü sokamadım o parka. Bu beni baya üzdü çünkü Fiona, görüp görebileceğiniz en sosyal, en arkadaş canlısı köpeklerden biridir. İlk bir hafta onu alıştırmaya çalıştım ama zorlamadım, birinci haftanın sonunda tüm direnmelerine rağmen kucağıma alıp parkın ortasına bıraktım. O günden beri her sabah ve akşam beni sürükleyerek parka götürüyor, günde 1 saat yeni arkadaşlarıyla çılgınlar gibi oynuyor. Kısacası baya keyfi yerine geldi. Tek sorunu, sanırım biraz arabamızı özlüyor çünkü her yorulduğunda kapısını açık gördüğü arabaların içine atlamaya çalışıyor.
Fiona'yla ilk 1.5 senemiz böyle geçti. Daha nice senelerimiz olsun.
Not: Bu yazı yazılırken; Yaklaşık 3 defa 'ooffffff Fiona' diyerek pencerelere koşuldu.Tüm zaman boyunca horlayarak karşı koltukta uyudu.