Unutulmaz seyahatlerimin ilk beşinde yer alan Santorini maceramın üzerinden tam 3 sene geçmiş, hala her anı ilk günkü kadar taze.
Birkaç seyahat yazımda ısrarla tekrar ettiğim gibi, Santorini'ye de illa 'The One'la gelmenize gerek yok, bu tatlı Yunan adasının kıymetini en az sizin kadar anlayacak bir kız arkadaşınızla da inanılmaz güzel bir tatil geçirebilirsiniz. Nitekim biz de tam olarak böyle yaptık ve 2016 yılının yazında Özge'yle beraber soluğu burda aldık.
Santorini'ye ulaşmak için önce gece Atina'ya uçtuk, indiğimizde saat gece 11di. İkimiz de birer Atina aşığı olduğumuz için bavullarımızı havaalanında bırakıp merkeze koştuk. Sokaklarda boş boş yürüdük, 360'ta muhteşem Akrapolis manzarasına karşı birer rose içtik. Sonra havalanına döndük, çünkü bizi adaya götürecek pır pır uçak saat sabah 5'te kalkıyordu.
Adaya ulaştığımız anda havaalanı araba kiralamaya koştuk, ancak dünyanın en gıcık çocuğu çalıştığı için, sizin rezervasyonunuz saat 8'deydi, erken gelmişsiniz, işleminizi yapamam dedi. Nasıl gıcık, nasıl gıcık anlatamam, biz zaten 24 saattir uyumuyoruz, bir an önce otelimize kavuşmak istiyoruz, sen gıcıksan ben daha gıcığım dedim, çocuğu sinir etmek için yaptığım salaklıkları görmeniz lazımdı, artık öyle bir boyuta geldi ki, bizi de onu da bir gülme krizi aldı, en sonunda bizimle uğraşamayacağını anlayıp arabamızı verdi ve otelimize doğru yola çıkabildik.
Bu oteli not alın, Oia Suites.
Küçük bir dipnot, Santorini'nin iki muhteşem kasabası var, Oia ve Fira. Fira da çok güzel ama biz gözümüzü Oia'ya dikmiştik bile. Bir minnak dipnot daha, Santorini'de otel herşey. Demek istediğim biraz paraya kıyıp iyi bir otele gitmezseniz Santorini'nin hakkını veremezsiniz. Bizim otelimiz en pahalılarından değil, ama biz bile bu seyahat için normal bütçemizin üzerine çıkmıştık.
Otelimizde çalışanlar da inanılmaz tatlıydı, odamız hazırlanana kadar bize muhteşem bir kahvaltı getirdiler. Bu esnada biz Özge'yle dua ediyorduk, nolur odamız denizi görsün diye, dostlarım biz bir hata yapmışız, ama nasıl güzel bir hata. Biz yanlışlıkla otelin en iyi suitini almışız!!!
Bizi odamıza çıkardılar, inanamadık, inanılmaz büyük bir balkon, balkonda jakuzi, bir salon ve bir yatak odası. Otel görevlisi çıkınca birbirimize sarılıp, çığlıklar atarak dans etmeye başladık.
Otelimizin fotoğrafları. Bizim odayı bulun bakalım:)
Odamıza yerleştikten sonra minik arabamıza atlayıp adayı keşfe çıktık.
Bu arada Santorini yolları o kadar güzel, araba kullanmak o kadar keyifli ki...
İlk günkü durağımız siyah kumlarla meşhur plajdaki Sea Side by Notos. O kadar keyifli bir yerdi ki, günümüzün tamamını burda geçirdik ve inanılmaz güzel yemekler yedik. Şiddetle öneririm.
Santorini'ye dair en güzel şey, gün batımı. Her gün batımı ayrı bir show, o yüzden o saatte tam olarak nerde olacağınızı iyi planlayın. Show derken abartmıyorum, güneş battıktan sonra insanlar çılgınca alkışlıyor. Biz ilk gün batımımızı odamızdan izledik.
Yatmak için hazırlanırken, bir otel görevlisi gelip bir liste getirdi, içlerinden ertesi gün kahvaltı için istediklerinizi işaretliyorsunuz, uyanacağınız saati yazıyorsunuz, sabah kahvaltınız balkonuza getirilip bırakılıyor.
Böyle:
Böyle başlayan bir gün kötü gidebilir mi? Gidemez.
Bugüne özel aktivitemiz vardı, bunu ben neredeyse tutturmuştum diyebilirim. Santorini'nin günbatımı kadar ünlü bişeyi daha varsa o da eşeği! Bizim eşek turumuz vardı arkadaşlar!
Yalnız bizi eşeğe bindirmediler, eşek sizi teper dediler, çok tuttursak da biz katıra bindik, rehberimiz eşeğe ve adanın en tepesine bu şekilde tırmandık! Muhteşem bir manzara, önde eşek, biz katır üstünde, çığlıklar ata ata ama inanılmaz eğlenerek, bozuk yollardan en tepeye ulaştık.
Ulaştığımız manzaranın güzelliğine bakar mısınız?
Bindirmediniz eşeğe, bari fotoğraf çekelim dedim. Eşeğin adı Maria. Nasıl tatlı anlatamam.
Rehberimiz bizi otelimize geri bıraktı. Tekrar çıkmadan, dedik şu jakuziyi bir deneyelim. Resepsiyonu aradık, bir şişe şarap söyledik. Madem burası balayı adası, hakkını verelim ama değil mi?
Güneşin ve jakuzinin tadını çıkarttıktan sonra ver elini Red Beach.
Burda bir saatten fazla kalmadık, hem çok birşey yoktu, hem de günün en önemli anı yaklaşıyordu.
Bu sefer güneşi Oia kasabasında batırmıştık ve akşamın geri kalanını da burda geçirdik.
Yemeği Pelekanos'ta yedik. Ne kötü diyebilirim ne de muhteşem.
Yalnız Oia o kadar güzel ki, gece hakkını veremedik. Ertesi sabah muhteşem kahvaltımızdan sonra süslendik ve bu sefer hem daha iyi gezmek hem de daha güzel fotoğraflar çekmek için geri döndük.
Denizsiz günümüz geçmesin diye Kamari Beach'e gittik. Salaş, sevimli bir yer ama gitmeseniz de olur:)
Gün batımı için hedefimizse Fira Kasabası'ydı. Burası da o kadar güzeldi ki.
Güneşi batırmak için İrini Cafe'ye gittik. Aşağıdaki fotoğraflardan ilki İrini, ikincisi manzaramız.
Akşam yemeği yediğimiz yeri kesinlikle öneriyorum. Yer bulursanız güneşi orda batırın, biz yer bulamamıştık, direkt yemeğe gittik. Hayatımda yediğim en lezzetli ıstakozlu makarnalardan birini Argo'da yedim.
Ertesi günü, uçak saatine kadar bir havuza inip, sonra odaya geri çıkıp jakuziye atlayıp otelimizle vedalaşarak geçirdik. Hayatımın en zor vedalarından biriydi...