top of page

Birlikte Geçirdiğimiz En Zor Günümüz


Fiona ve Gözde

Bloguma yazacağım bir sonraki yazının Porto olacağını düşünmüştüm ama beklenmeyen şeyler oldu. Sanırım ben yazdıkça rahatlayan, acısını atan insanlardanım ve hayatta sadece güzel şeyler yok maalesef.

Porto dönüşü pazartesi günü Fiona'yı bakıcısından aldım ve yarı dönem projemiz üzerine çalışmak için grup arkadaşlarımla buluştum. Bu arada kendimi övmek gibi olmasın ama (kendini övdü) ders kaçırdığım çok az olmuştur, o da ancak gerekli şeyler için, mesela Mumbai seyahatim gibi ve yine grup çalışmalarının neredeyse hepsine eksiksiz katıldım fakat ertesi gün için hiç gidesim yoktu, bir şekilde kendimi iyi hissetmiyordum, salı sabahı durumumu çalışma arkadaşlarıma söyledim ve evde kaldım. Öğleden sonra uzandığımız yerde Fiona ile film izlerken bir anda miniğimin tüm vücudu titremeye başladı. Sanki epilepsi krizi geçiriyor gibiydi, onu kucağıma aldığım gibi kapıya koştum, nerdeyse çıplak ayak veterinere koşturmaya başlayacakken derin bir nefes aldım, kendimi sakinleşmeye zorladım, Fiona'yı yere bıraktım, o ayakta titremeye devam ederken cüzdan ve cep telefonumu alıp dışarı çıkmaya hazırlandım ki krizi durdu. Tüm bu söylediklerim 1 dakika içersinde gerçekleşti. Veterinere Fiona'yı taşımama gerek kalmadı, sanki demin hiç birşey yaşanmamış gibi yürümeye başladı.

Milano'da yaşayacağım ev belli olduğu anda, ilk iş hem eve yakın hem de iyi bir veteriner aramaya başlamıştım ve şansa eve yürüyerek 5 dakika uzaklıkta 24 saat açık bir köpek hastanesi bulmuştum. Aynı hafta Fiona'yı da alıp tanışmaya gitmiş ve kaydını oraya taşımıştım. Tüm bunları iyi ki yapmışım diyorum çünkü dün ne benim ne onun kaydıyla uğraşmamıza gerek kalmadan içeri alındık. Veteriner, anlattığım olayı epilepsi krizine benzetti ve tüm diğer olasılıkları elemek için kan tahlili yaptı. Boynundan tam 2 ünite kan alınırken gıkı çıkmadı yavrumun. Ilk tahlillerin sonucu o anda çıktı, zehirlenmemiş, kanı temiz, anemi yok, kalp atışları normal. Zaten görünürde de çok sağlıklı duruyordu Fiona. O, her kriz sonrası mamasını yiyip arkadaşlarıyla her zamanki gibi oynarken benim saçlarımdaki beyazların sayısı doların artışıyla yarışır şekildeydi. Tüm günü hayvan hastanesi ve parkta geçirdikten sonra eve döndük. Belki de bu kriz tek seferlik birşeydir belki bir daha asla olmaz diye kendimi yatıştırırken ikinci kriz geldi. Bu sefer ilk şoku atlatmıştım video çekmeyi akıl edebildim. Gece saat 11'de yine hastanenin yolunu tuttuk. Veteriner bana test sonuçlarını beklemekten başka çarem olmadığını ama istersem gece Fiona'yı orda bırakabileceğimi söyledi. Bırakamazdım çünkü orda kimsenin gözünü kırpmadan Fiona'ya bakabilecek zamanı yoktu ama ben bakardım. Bana kriz anında beynine zarar vermemesi için ona yapmam gereken bir sakinleştirici yazdı ve böylece gecenin bir körü nöbetçi eczane yolu gözüktü bize. Bakın tüm bunları kendim için bile yapmaya üşenirim, sabah ola hayrola derim, Fiona için ne saatlerce doktor kapısında beklemek koydu ne de gece eczane aramak. Sonunda nöbetçi eczaneyi buldum, şu anda bile tam olayı anlamadım, bu ilaç bir makinanın içindeymiş ve o makina mı takılmış nolmuş ama eczacının yarım saat süren uğraşlarına rağmen ben o ilacı almayı başaramadım. Artık saat sabah 2 olmuştu, yağmur yağıyordu, ne idüğü belirsiz insanların cirit attığı garip bir mahalledeydim ve o 'ilacı veremiyorum sabah gel.' cümlesinden sonra inanılmaz bir ümitsizlik hissettim, tüm gün ayakta tutmaya çalıştığım moralim ve gücüm bitti, kaldırıma oturdum hüngür hüngür ağladım. O tüm gece, ertesi günün tamamı Fiona'nın krizleriyle geçti, yaklaşık yirmiye yakın kriz yaşadık. Sakinleştiricilerini yaptım ama hiç bir işe yaramayınca ben de başını okşadım, sarıldım, o koca gözleriyle bana bakarken bol bol ağladım. Ailemin, dostlarımın, İstanbul'daki veterinerimin hakkını ödeyemem her saniye benle iletişimde oldular, yardım etmeye çalıştılar, proje arkadaşlarım benim kısımlarımı yaptılar, kısacası çok büyük destek gördüm ama fiziksel olarak Fiona'yla başbaşaydık. Bilinmezlik çok büyük çaresizlik, biri bana dese sorun şu, çözümü de şu, herşeye razıydım ama hem test sonuçlarını beklemeden birşey yapamazdık hem de nörolog randevumuz ertesi güneydi. O gün hiç uyumadım, her gözümüzü kapadığımızda yeni bir kriz geldi, uykusuzluk da insanı darmaduman ediyor.

Perşembe günü nörologun ilk randevusu bizdik, saat sabah 9.30daydı. 6da çok yoğun bir kriz gelince ve bu krizlerin çoğu o uyurken geldiği için Fiona'yı da alıp parka gittim. Üç buçuk saat onun oynamasını izledim, bir yandan da ya kötü bir haber alırsak birkaç saate korkusu vardı içimde. Ona bakmak içimi parçaladı, o kadar masum o kadar tatlı ki bu nasıl onun başına gelebilir. Sonra çocuğu hasta insanları düşündüm, anneleri babaları hasta olanları. Benimki köpeği olmayan insanlar için anlaşılabilecek bir üzüntü değil, belki şımarıklık gibi bile gelebilir, ama o benim can yoldaşım, çocuğum, en yakın arkadaşım, tüm sorumluluğu benim üzerimde olan minik bir can ve ben ona elimden gelen en iyi şekilde bakmak zorundayım, onun o koşulsuz sevgisine layık olmalıyım. Tam nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama o koca kahverengi gözleriyle bana bakınca dünya duruyor. Randevu saatimizde nefesimi tutarak doktorun yanına gittim, videoları gösterdim, anında bilgisayarını açtı ve bana bu sendromu yaşayan frenchie hastalarının videolarını gösterdi, birebir aynı. MR çektirmemize gerek olmadığını ve Fiona'nın epilepsi hastası olduğunu söyledi, muhtemelen hep öyleydi ama tam olarak bu yaşta çıkarmış, ilacı yazdı, 15 güne ilaca yanıt vermezse beyninde başka bir problem var demektir ve ancak o zaman MR çekilicek. Koşarak eczaneye gittim, ilacı aldım, kapısından çıktığımız anda boğazına hemen bir ilaç iteledim :) Bugün ilacı alışının 3. günü, belki ben psikolojik olarak bir çözüm bulduk diye öyle görüyorumdur ama sanki krizlerinde bir azalma var. İstanbul'daki veterinerimiz de 'Hadi gözün aydın korktuğum şeyler çıkmadı.' dedi. Özetlemek gerekirse sapasağlam bir kızım var ama epilepsi başlangıcı yaşıyor, ilaca cevap verirse yakın zamanda hayatımız normale dönücek.

İki gündür eve kapanmıştım, okula gitmiyordum ve kafayı yemek üzereydim, doktor yalnız bırakabilirsin dese bile o gün de yalnız bırakmak istemedim, evin çok yakınında iki köpeği olan bir petshop var ve Fiona'ya hem sahipleri hem köpekler bayılıyor, ben okula gittim o da tüm gün arkadaşlarıyla oynadı, ertesi günse ilk defa evde yalnız bırakıp okula gittim. Tüm gün yaşadığım azabı anlatamam ama bir şekilde normal rutinimize dönmeliydik.

Şimdilik bekliyorum, 15 gün daha beklemeye devam edicem, umarım bu macerayı da bu şekilde atlatırız, umarım o iyi olur, bu esnada onu bol bol şımartıyorum, bol bol oyuncak ve kemik aldım baya halinden memnun duruyor, hatta o kadar memnun ki belki de hasta numarası yapmaya devam eder ödülleri elinden gitmesin diye, çakal Fiona!

Seni çok seviyorum minik patatesim, sen yeter ki iyi ol da ben sana her gün kemik alırım.

You Might Also Like:
bottom of page