top of page

Bir Seyahatte Başınıza Gelebilecek En Kötü 10 Olay


gözde gülsoy benburayaasikoldum

Seyahat etmek bu dünya üzerindeki en büyük tutkum. Bileti aldığım andan, uçaktan inip evime geri döndüğüm ana kadar her saniyesini seviyorum. Ancak seyahat etmek, instagrama yüzümüzde kocaman bir gülücükle çekildiğimiz fotoğraflar kadar sorunsuz değil ve sadece mutlu zamanlardan oluşmuyor. Yol, hayatın birebir ta kendisi, muhteşem anılar kadar gülümseyerek hatırlamanız için birkaç senenin geçmesini gerektiren anılar da var. Yine de eğer sorarsanız bana, o şanssız zamanlara rağmen yine de o yola çıkar mıydın diye, yine de çıkardım, her seyahatimin her saniyesine değdi. Bu ön girişten sonra listemize başlayalım.

1) Sorunlu tatil arkadaşı:

Taaaa taaaam. Buyrun bir numaramız. Devamlı yakınan, çözüm odaklı olmayan, kaprisli bir tatil arkadaşı seyahatinizi kabusa çevirebilir. Ben tamı tamına 3 arkadaşımla eve dönerken havaalanında 'Hadi tatlım kendine iyi bak.' diye vedalaşıp bir daha telefonlarına çıkmadım. Burda kendim hakkında bir dipnot. 25 yaşımdan itibaren insanlarla tartışmayı bıraktım. (Çok ama çok nadir, delirtilmem lazım.) Ben özellikle seyahatte kendimi övmek için demiyorum ama (kendini övdü) uyumlu bir insanım. Yanımdaki insanın sevdiği her aktiviteyi yapmaya çalışırım, karşılığında benim sevdiğim aktivitelerin de yapılmasını beklerim, sabah erken kalkılması gerekiyorsa kalkarım, günde 30 km hiç söylenmeden yürürüm, genel olarak da söylenmem. Bu huyum bazen yanımdaki insanlar tarafından kötüye kullanılıyor ve bir kapris başlıyor. Yazın ortasında yağmurun yağması kimsenin suçu değil, bundan 3 saat yakınamazsın, ya da kaybolduysak ya da yanlış yola girdiysek E GİRİCEZ ÇÜNKÜ BURALARI BİLMİYORUZ. Bu arkadaşlar, seyahatte çıkacak her türlü sorun hakkında yakınır, sizden onu çekmenizi bekler, sanki siz de tıpkı onun gibi tatilde değilmişsiniz gibi. Yüce rabbimin verdiği sabırla kalan günleri sayarım, elimden geldiğince alttan alırım, havaalanında vedalaşırım ve tamamen silerim. Dediğim gibi artık insanlarla tartışmıyorum, hoşuma gitmeyen huylarını değiştirmeye çalışmıyorum, direkt onu yeni tatil arkadaşlarıyla değiştiriyorum:)

Bir de fark ettiyseniz ben en çok annemle tatil yapıyorum. Bunun sebebi benim 33 yaşında zavallı ve arkadaşsız bir insan olmam değil annemin mükemmel bir tatil arkadaşı olması:)

2) Pasaportunuzu kaybetmek:

Ben bunu yaşadım, hoş bir şey değil, kimseye önermem. Bir kere tüm vizelerinizi yeniden çıkartmanız gerekiyor, kimse 'aaa sen bizden zaten vize almışsın dur yine basıyım.' demiyor. Pasaportumla beraber giden USA, UK ve Schengen vizelerimi yeniden toparlamam hem baya pahalı olmuştu hem de gerçekten vakit almıştı. Üzerine yaşadığım sinir krizlerini saymıyorum bile. Allah düşmanımın başına vermesin.

3) Eşyalarınızın & paranızın çalınması:

Ben 2 numara ve 3 numarayı beraber yaşayarak acı bir kombo yapmıştım. Barselona'da kaldığım otelin kahvaltı bölümünde çantam çalındı. İçinde iş ve kişisel telefonlarım, cüzdanım ve pasaportum olan... Bir de makyaj malzemelerim... Kadınlar beni anlıcaktır, o malzemeler asla ucuz değil. Ve tüm bunları bir iş seyahatimde yaşamıştım yani ağlamaya çok da vaktim yoktu. İstanbul'a dönünce 1 haftaya yakın ağlayıp acısını çıkarttım ama siz merak etmeyin.

Bu konuda belki en acı deneyimi bir çocukluk arkadaşım yaşadı. Kuzeniyle beraber İtalya'ya gelmişler. Planları Milano'dan araba kiralayıp Portofino & Cinqueterre bölgesine inmek. Bir benzincide durmuşlar. Arkadaşım arabada, kuzeni kahve almaya gitmiş. Döndüğünde kuzeni lastiğin indiğini fark etmiş. Arabadan indikleri anda bir adam yanlarına gelmiş, aaa lastiğin patladı bak şurada değiştirebilirsin, diye kızları kollarından zorla sürüklemiş arabadan uzaklaştırıp. Başka bir adam o esnada arabada ne bulduysa almış, bir arabaya atlayıp kaçmışlar. Ellerinde sadece bir cep telefonu vardı. Beş kuruş para yok, pasaportlar gitmiş, bir de bu kızların ikisi de yurtdışında yaşıyorlar, oturma izinleri bile gitmiş! Polis sağolsun(!) asla yardımcı olmadı. Allahtan ellerinde tek telefon var beni aradılar, bir şekilde onları yanıma ulaştırdım. Ben İtalya'da yaşamıyor olsaydım, ceplerinde sıfır para ve pasaportsuz kalacak yer olmadan nasıl yaparlardı düşünmek bile istemiyorum. Bu olayın üzerinden yaklaşık 4-5 ay geçti, arkadaşım hala bunun travmasını atlatamadı.

4) Sağanak yağmur:

Diceksiniz pasaport çalınması yaptığın listede yağmur biraz hafif kalmıyor mu, YOK KALMIYOR. Allah, sağanak yağmuru bildiği gibi yapsın! Yürüsen yürüyemiyorsun, çektiğin fotoğraflar kötü çıkıyor, sürekli ıslaksın, elinde bir şemsiye.

Bu sene masterdan kızlarla Provence'e gittik. Küçük minik tatlı köyler, insan hayallerinde tatlı bir güneşle canlandırıyor. Yok dostlar, o güneş bir türlü çıkamadı. 4 gün boyunca hava bulaşık suyundan halliceydi.

5) Uçağı kaçırmak / iptal olması:

Ya benim bir arkadaşım havaalanında alışverişe dalıp uçağı kaçırdı:) Ben de şimdiye kadar 2 defa uçak kaçırdım. Birinde 13 yaşındaydım, İtalya'da yanında kaldığım aile beni havaalanına 2 saat kadarcık geç götürdü, diğerinde iş seyahatindeydim, toplantı uzadı. Bu iki sefer bende öyle bir paranoya yaptı ki artık havaalanına 3 saat önceden gidiyorum. Erken gitmek, son anda koştur koştur gitmekten daha iyi geliyor bana. Rahat rahat kontrollerimden geçiyorum, kahvemi alıyorum, biraz mağaza bakıyorum, geçiyor o zaman. Ama geç kaldığımda o koşturduğum 10 dakika, ömrümden ömür götürüyor.

Uçak iptal olması da tatsız bir şey. Hele eve dönüş uçağı. Ama bazen güzel anılara da vesile olabiliyor. Sis dolayısıyla İstanbul-Saraybosna uçağım iptal olmuştu. Havaalanındayım, elimde bavulum, aklımda güzel bir haftasonu hayali... Böyle kalakaldım bir anda. Sonra görevlinin 'Yani illa bugün uçmak istiyorsanız, istediğiniz destinasyonla değiştirebiliriz bileti.' demesiyle o Saraybosna bileti bir anda Stockholm biletine dönüştü ve ben hiç tahmin etmediğim bir yola çıktım.

6) Bavulunuzun kaybolması:

Ben artık uçağa bavul vermiyorum elimden geldiğince. Canım kabin size bavulum! İlla vermem gerekiyorsa da hiç yalan söylemicem dualarla gönderiyorum kendisini. Burdan Thy'ye selamlarımı iletirim, sağolsunlar birkaç defa bavulumu kaybettiler, 1-2 hafta bavullarım bu sefer tek başlarına gezip sonra yanıma geldiler. Allah'tan hep İstanbul dönüşlerimde kayboldu bavullar, herhangi bir seyahatimde kıyafetsiz kalmadım çok şükür. Ancak bu bende inanılmaz bir fobi oluşturdu. Ne zaman bavulumu uçağa versem, bavul alma bantlarında çıkan ilk 15 bavuldan biri benimki değilse benim kalbimde bir çarpıntı başlıyor, ciddi ciddi panik oluyorum, her seferinde sakinleştirmesi için annemi arıyorum kadıncağız bavulum çıkana kadar bana terapi yapıyor sağolsun.

7) Karakolluk olmak:

Açılıııın başıma bu da geldi ey dostlar. Seneler önce babamın bir fuarı için ailecek Paris'e gitmiştik. Annem ve ben metrodayken 4 çingene tarafından soyuldum. Kimse yardım etmedi, kimse birşey yapmadı. Yaşadığım şokla Göksu'yu aradım, beraber metro polisine gittik. Gitmez olaydık. Kesinlikle umursamadılar, ukalaca 'We don't speak English.' dediler. O an zaten ben şok içersindeyim ağlıyorum Göksu ingilizcelerini test etmek için(!) 'Do you know FUCK YOU?' dedi. Onu biliyorlarmış :) Bir anda karakolda bir arbede oluştu, polisler Göksu'yu içeri aldılar. Göksu içerde onlara 'Demek İngilizce biliyormuşsunuz, o zaman ben size haklarımı söyleyim, maksimum yapabileceğiniz şey beni sınırdışı etmek.' demiş. Bir saat sonra saldılar bizi. Ne zabıt tutuldu ne birşey, cüzdanım gittiğiyle kaldım. O günden sonra Paris'e yolum düşmesin diye elimden geleni yaptım. (Elimden çok birşey gelmemiş ki iki defa daha gittim:)

8) Zehirlenmek:

Bir başka kabusum da seyahat esnasında zehirlenmek/hasta olmak. Yemin ediyorum eczacı gibi gidiyorum artık yurtdışına. Ne ararsanız var. Özellikle Hindistan'a bırakın eczaneyi, ayaklı hastane gibi gittim.

9) Tacize uğramak:

Bir kadın gezgin için en kötüsü budur bence. İki seyahatimde başıma geldi. Birinde yaşım küçüktü, şoktan bir şey yapamadım. İkincisinde adamı çantamla dövdüm. Kızlar, boks dersi alın, ne biliyim gidin karete öğrenin. Biliyorum insan önce bir şok oluyor ama o şoku atlattıktan sonra kendinizi savunun.

10) Evden kötü haber gelmesi:

Hayatta herseyin çözümü var, çalınan telefonun yenisi alınır, pasaporttaki vizeler 1-2 aya geri gelir, kaçırılan uçak yerine bir sonraki uçağa bilet alınır. Bir tek bunun çözümü yok. Bu benim başıma gelmedi ama İspanya'da birlikte seyahat ettiğim arkadaşımın babasının vefat haberini aldık. O anki çaresizlik, evden uzak olmak, dönüş uçağında saatlerin geçmek bilmemesi...Kimsenin başına gelmemesini diliyorum.

Kendime ve sizlere, en büyük sorununuzun yağan yağmur olduğu güzel seyahatler dilerim. Ama başka sorunlar çıkarsa gözünüzü seviyim yanınızdaki insana kabus seyahat arkadaşı olmayın, çözüm odaklı olun, çözümü yoksa da amaaan diyin geçin. Hiçbir şey sizden ve ailenizden daha değerli değil.

You Might Also Like:
bottom of page