top of page

Minik Şehirler Serisi 2: Bergamo


Sonunda 2020'de bir yerlere gidebilmeyi başardım dostlarım. Aylardan şubat oldu ve ben Sanremo'yu saymazsak ilk defa yeni bir yer keşfedebildim. Sanremo'yu saymıyorum çünkü sabah 10'da başlayıp gece yarısı 3'e neredeyse 4'e kadar çalıştığım günlerdi onlar. Yine güzel yedik içtik ama asla tatildi keşifti diyemem:) İşimle ilgili çok yakında yeni bir yazı daha yazıcam ama öncesinde hallolması gereken şeyler var, sonra rahatça anlatırım.

Neyse ne diyorduk, 2020'nin ilk keşfi derken hafif abarttım. Milano'dan günübirlik tatlı bir gezi oldu diyebilirim. Uzun zamandır Bergamo'ya gitmeyi kafama koymuştum zaten. Hatta 1 senedir diyebilirim, ne zaman niyet ettimse hava kötü oldu vazgeçmek zorunda kaldım. Annemin bu seferki gelişinde hava o kadar güzel ve benim gezme isteğim o kadar azap derecesini almıştı ki sonunda düştük yollara.

Bergamo'ya Milano Centrale tren istasyonundan her saat başı kalkan trenlerle 45 dakikada ulaşabilirsiniz. Tek yön tek kişi gidiş ücreti 5 euro. Sabah 10.05'te Fiona ve annemle kahvemizi, atıştırmalıklarımızı alıp atladık trene. (Not: Trene binmeden önce biletinizi sarı küçük kutularda onaylatmayı unutmayın, 5 euroluk trenin cezası 49 euro benden söylemesi.)

Bergamo tren garından dümdüz yürüyüp yeni şehri görüp bizi Citta' Alta'ya, şehrin tarihi kısmına çıkaracak teleferiğe biletimizi aldık. Aldık almasına da ufacık bir sorun çıktı. Fiona'nın ağızlığı olması gerekiyordu ve Fiona'nın ağızlığı yoktu çünkü Fiona'nın ağızlığını takacak bir burnu yoktu:) İkimiz de tüm sevimliliğimizi kullandık ama hiç bir işe yaramayınca annemi teleferiğe bindirip biz merdivenlerle çıktık eski şehire. Çok çok zor değildi bu yüzden 5 eurom cebimde kalsın derseniz Fiona bile o yolu yaptı bacağınıza kuvvet derim.

Porta San Giacomo'dan şehre giriş yapıp annemle buluştuk ve başladık yürüyerek şehri keşfetmeye.

Her tarafta tatlıcılar, pizzacılar, fırınlar, insan gezerken acıkıyor. Vitrinleri takip ede ede Piazza Vecchia'ya vardık. Geniş ve çok tatlı bir meydan.

Meydanın hemen ilersinde bence şehrin en güzel yapısı olan Basilica di Santa Maria Maggiore ve meşhur Cappella Colleoni var.

Yürümeye devam ettik, hatta yukarı çıkmaya desek daha doğru çünkü benim gitmek istediğim restoran daha yukarılarda. İkinci bir teleferiğe binmek gerekiyor ama sizce buna Fiona'yı aldılar mı? Tabii ki hayır, o yüzden tırmanmaya kaldığımız yerden devam ettik. Bu yol ilkinden daha yorucuydu diyebilirim. Ve sonunda Ristorante Baretto San Vigilio'ya vardık. Şansımıza hava inanılmaz güneşliydi, hiç üşümeden dışarıda oturabildik.

Önerebileceğim diğer restoranlar, Da Mimmo, Vineria Cozzi ve Ristorante Pizzeria San Vigilio. Ya da daha salaş takılıp dilim pizza yemek isterseniz Il Fornaio'yu öneririm.

Çıkarken nefes nefese kalmaktan fark etmemişiz ama inişte inanılmaz bir manzaraya denk geldik ve bol bol fotoğraf çektik.

Yemekler yenilmiş, kilometrelerce kat çıkılmış, şehirin her sokağı didik didik edilmişti ve geriye sadece iki şey kalmıştı: tatlı ve kahve. Bunun için size iki önerim olucak.

Birincisi, inanılmaz tatlı, ışıklar içindeki bahçesi ve ateş çukuruyla La Marianna:

İkincisi daha tarihi dokusuyla Al Donizetti:

Kahveler içildi, magnetler alındı, kartpostallar atıldı, en son kendimize Bergamo hatırası 2 adet taç alıp trenimize atlayıp Milano'ya geri döndük. Böylece dostlarım, 2020'nin seyahat dosyası da sonunda açılmış oldu. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun.

You Might Also Like:
bottom of page