top of page

İyi Ki Yapmışım


Dün İtalya Başbakanı Conte yaptığı basın toplantısında karantina günlerinin aynı zamanda kendimizle hesaplaşma ve hayatımızı düşünme fırsatımız olduğunu söyledi. Bu benim için yepyeni bir şey değil, sık sık hayatımı, nerde olduğumu ve nerde olmak istediğimi düşünüp memnun olmadığım bir yerdeysem veya ulaşmak istediğim bir hedef varsa, comfort zone'umdan çıkmaya zorlarım kendimi. Size burda Şeyma Subaşı sahteliğinde kendini gelişim kitaplarından alıntılar yapma niyetinde değilim. Burası biraz benim günlüğüm, aslında bunlar kendime yazdığım şeyler ama sizlerin beynimin içine misafirliğe gelmesi hoşuma gidiyor.

33 senelik hayatımın minik bir muhasebesini yaparsam, yapıp veya yapmayıp pişman olduğum bir şey yok desem çok büyük yalan olur. Keşkelerim de var ama en azından azlar. Olduğum yerden memnunum ve dönüştüğüm insanı seviyorum. Geriye dönüp baktığımda, iyi ki dediğim hayatımın dönüm noktaları sırasıyla şöyle:

1) 12 Eylül 2005, Üniversite için İtalya'ya gelmem:

O seneye kadar çekingen bir ev kuşuydum diyebilirim. Geriye dönüp baktığımda çok belirgin bir özgüven problemim varmış. İnsanlardan ve onların yargılarından çok korkuyor ve dikkat çekmemek için ortalama bir profil sergiliyormuşum. Aslında boş bir insandım diyemem, derslerimde başarılıydım, aktif olarak yardım kuruluşlarında çalışıyordum, arkadaşlarım da vardı ama baktığımda hiç bir ayırt edici, insanların kafasında iz bırakıcı bir yanım yokmuş. İtalya bana olmayan özgüvenimi verdi. Düşünün 19 yaşında, ailenizden uzak, kimsenin sizi tanımadığı bir ülkeye taşınıyorsunuz ve her şeyi tek başınıza yapmak zorundasınız. İlk defa kendinize yemek yapmak, ilk defa elektrik faturası ödemeye gitmek, hastalandığınızda anneniz yerine başınıza ıslak bezi koyacak insan olmanız, 130 kişilik sınıftaki tek yabancı olmak, bir evin bütçesini yapmak, rüyalarınızı bile İtalyanca görmeye başlayacak kadar yabancı bir dili konuşmanız, bambaşka bir kültüre adapte olmak, o kültürün insanları tarafından kabul görmek...Tüm bunlar yavaş yavaş kendime güven haneme artı olarak yazılmaya başladı. Milano'da yaşadığım ilk 5 senenin sonunda geriye dönüp tek başıma başardığım her şeyden sonra inanılmaz bir cesaret geldi. 19 yaşıma kadar kendi özgüvenime verdiğim zararı sıfırlayıp, korkularımdan sıyrıldım ve kendime 'Olmak İstediğim Gözde' hedefi koydum. Hayatımın milat taşı üniversiteyi İtalya'da okumaktır diyebilirim.

'Olmak İstediğim Gözde':

Sizi bilmem ama ben inanılmaz hayal kurarım. Bu çocukluğumdan beri böyleydi, kazık kadar kadın oldum hala değişmedi. 2011 senesinde İstanbul'a geri döndüğümde hayallerimde nasıl bir insan olacağımı düşünürdüm. Aktif spor yapan, dünyayı gezen, neredeyse her haftasonu yurtdışında bir yerlere gidip farklı kültürden birçok arkadaşı olan ve birçok dil konuşan, kendine özgü bir giyim stili, çok özenle dekore edilmiş karakteristik bir evi olan biri olmayı çok istedim. Ondan sonra attığım her adım 'Olmak İstediğim Gözde' için atıldı.

2) 2012 İspanyolca Kursuna Başlamam:

İstanbul'a dönüp çalışmaya başladığımda ilk girdiğim şirket cumartesi günleri de çalışıyordu. İkinci işimde ise haftasonum tamamen benimdi ama artık alışkanlık olmuş gibi cumartesi günleri hala 6'da kalkıyordum. Ben de bundan faydalanıp 3. dilimi öğrenmek için cumartesi günleri İspanyolca kursuna gittim. İspanyolca bana sonraki işimin kapılarını açan dil oldu. Bulduğum iş sayesinde hem güzel para kazanıyordum hem de seyahat etmeme müsade edecek ofis saatlerim oldu. Böylece üniversitede araladığım yurtdışı kapısını ardına kadar açmayı başardım.

3) 2013 Gezginlik Macerama Start:

İnanır mısınız neredeyse 2 haftada bir haftasonlarımı yurtdışında geçirmeye başladım. Skyscannerdan tarihi yazıp en ucuz bilet nereyeyse destinasyon hiç fark etmeden bileti alıyordum. Cuma akşamı ofis çıkışı havaalanına gidip pazar gecesi dönüyor, pazartesi sabah yeniden ofiste oluyordum. Yaptığım her seyahat, gördüğüm her yeni kültür vizyonumu genişletti, özgüvenimi arttırdı. O günlerden bu karantina günlerine kadar da bulabildiğim her fırsatı, cebimdeki her kuruşu seyahate harcadım diyebilirim.

4) 4 Ekim 2017 Fiona'nın Gelişi:

Ailemden sonraki en kıymetlim, seyahat ve ev arkadaşım, en yakın dostum, karantina günlerimin piremsesi Fiona...Hayatımda verdiğim açık ara en iyi karar onu almaktı. Bütün hayatımın planını bir küçük patates çevresinde yapıyorum artık. Götürebildiğim her seyahatte benimle, arkadaşlarımla bara gittiğimizde bile Fiona baş köşede, 2.5 senedir koyun koyuna uyuyoruz, her eve geldiğimde sevinçten çıldırıyor, o her hastalandığında saçımda yeni beyazlar çıkıyor. İnsanın ruh ikizi bir French bulldog olur mu? Meğer olurmuş...

5) 5 Kasım 2018 Master İçin Milano'ya Geri Dönmem:

30'umdan sonra hayatımda böyle radikal bir değişim yapamam sanıyordum, meğer yapılabiliyormuş. Ama cesaretimi toplamam, masterımı seçmem, evimi kapatmam tam bir senemi aldı. Sadece yaşadığım ülkeyi değil, çalıştığım sektörü de değiştirmek istemiştim. Normalde moda sektöründe çalışırken hiç parçası olmadığım ama çok istediğim event sektörü üzerine master yaptım, o masterdaki bir öğretmenimin, benim sınıfımın cvlerini bir arkadaşına göndermesi sayesinde bugünkü çok sevdiğim işimi buldum.

Bakalım bundan sonraki hayatımın mihenk taşları hangi attığım adımlar olucak. Şimdi hayatlarımızın pause tuşuna basmış gibi hissetsek de, mücadeleye ve yeni maceralara yakında geri dönücez, o zamana kadar karantinada biraz dinlenelim o zaman :)

You Might Also Like:
bottom of page