Genelde bu soru, çok seyahat eden insanlara özel mesaj olarak veya fotoğrafların altına yorum olarak yazılır. Başka sevdiğim türevleri de var. Mesela 'Seyahat etmek için bu kadar vakti nasıl buluyorsunuz?' Bana bir defa harika bir soru gelmişti, 'Paranın kaynağı ne?' diye, ben de tüm açıklığımla 'Acun'dan boşandım.' demiştim. İnsanlar bu haddi kendinde nasıl buluyor, inanın bilmiyorum. Ancak bu sıra mutlu olduğum bir gelişme var, bu soruyu çok duyuyorum ve bunun sebebi 'Paranın kaynağı ne?' gibi değil de, sen orda çok enteresan bir şeyler yapıyorsun, ne yapıyorsun merakı. O zaman siz kahveleri alın, ben anlatayım.
Çok küçük bir özetle, ekonomi okudum, 7 sene boyunca moda sektöründe çalıştım ve 40 yaşımda da bu işi yapmak istemediğime karar verip, event management üzerine master yaptım. Master senem de ayrı bir maceraydı, onu anlattığım yazıyı okumak için tık tık.
Master bittikten sonra bir yandan yeni gireceğim sektör için çok heyecanlı, öbür yandan 30 yaşından sonra sektör değiştirmekten dolayı korku içersindeydim. Benim bir dezavantajım da Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülkeden geliyor olmaktı. İşvereniniz için çok fazla evrak işi çıkarıyorsunuz ve maddi olarak ekstra masrafınız var. Ben kasım ayında mezun olduktan sonra en azından bir dezavantajımı halletmeye karar vermiştim. Yani çalışma izinlerimi bir şekilde çıkarıp ondan sonra iş aramak istiyordum. Böylece iş görüşmesine gittiğim zaman 'Beni beğendiyseniz yabancı olmamı hiç umursamayın, evraklarım tamam, bir İtalyan'ı işe alır gibi alabilirsiniz.' demek istiyordum. Hakikaten de evrakları tamamlamanın yolunu buldum ve başvurularımı yaptım. Ancak her şeyi bozan bir gelişme oldu. Mezun olduktan tam 2 hafta sonra bir gün bir telefon aldım...
Telefondaki adının Valentina olduğunu söyleyen kişinin başta söylediği hiçbir şeyi net duyamamakla birlikte sonunu yakaladım. Hotel Melia'da bir iş görüşmesine çağırıyordu beni. Aslında hiç ilgilenmesem de gidiyim hem de biraz çevre yapmış olurum, kiminle nerde tekrardan karşılaşacağımız belli olmaz dedim. Küçük bir açıklama: Ben hiçbir yere özgeçmişimi yollamamıştım, ancak okul bizim için yollayacaktı. Kariyer servisle yaptığım görüşmede İtalya'da evlenmek isteyen yabancılar için wedding planner olmak istediğimi söylemiştim. Yani o telefonu aldığımda ben sandım ki, otelde düzenlenecek düğünler için wedding planner arıyorlar.
Görüşme günü geldi çattı ve ben Hotel Melia'ya gittim, resepsiyondaki görevliye Valentina ile bir iş görüşmem olduğunu söyledim. 5 dakika sonra Valentina geldi, oteldeki tek Valentina'nın kendisi olduğunu, onun da bir iş görüşmesi randevusu olmadığını söyledi. Olayı anlamaya çalışırken telefonum çaldı ve benim konuştuğum Valentina çatıdaki barda Lauro'yla birlikte beni beklediklerini söyledi. Lauro kim ki? Her şey artık saçma sapan bir hal aldıysa da bara gittim, neler döndüğünü inanılmaz merak ediyordum. Karşımda saçlarının yarısı sarı yarısı siyah, televizyonlardan gözümün aşina olduğu biri duruyordu, yanında da sonradan menajeri olduğunu öğrendiğim bir kişi daha. Menajer tüm sıcaklığıyla özgeçmişimi gördüklerini ve tam aradıkları insan olduğumu söyledi. Nasıl aradıkları insan olabilirdim bilmiyorum çünkü hayatım boyunca müzik sektöründe çalışmadım ama yaratıcı insanlarla çalıştım orası doğru. Kendimden bahsetmemi istediler, tüm bu esnada Lauro tek kelime konuşmadan beni inceledi. En sonunda konuştuğunda kendisine bir asistan aradığını, buna çok acil ihtiyacı olduğunu ve ne zaman başlayabileceğimi sordu. Hiç düşünmeden 'Öyleyse şimdiden başlamışım sayalım.' dedim. Ve böylece tam bir moda ikonu olan, inanılmaz cesur showlar yapan, kendini tartışmaya açmaktan hiç korkmayan bu punk rock starın asistanı oldum dostlarım. Ondan sonrası inanılmaz hızlıydı.
İlk iş, o kendine yeni bir hat ve yeni bir telefon alıp, eski telefonunu olduğu gibi bana verdi ve bundan sonra tüm görüşmeleri onun yerine ben yapmaya başladım. Tüm sosyal medyasını ikimiz yönetmeye başladık. Yaptığı dj setler için kuaför ve makyaj aşamasını ayarlamaktan tutun da (benden çok makyaj yapıyor.) ona eşlik edip backstagede konseri esnasında onu beklemeye kadar her şeyiyle ben ilgileniyorum. Bir sürü televizyon programımız, marka iş birliklerimiz, klip çekimlerimiz, röportajlarımız, basın lansmanlarımız, fotoğraf çekimlerimiz oluyor, menajer kontratı imzaladıktan sonra işin sahadaki kısmı tamamen benim. Tüm bunların yanında, bankadan onun için para çekmek, stilistiyle gereken kıyafetleri ayarlamak, evine giden ablaya yapılacak menüyü söylemek, manikür pedikür randevularını ayarlamak, Ingilizce öğretmeniyle ders saatlerini konuşmak, spor hocasıyla programını yapmak gibi görevlerim de var. Ben olaya aşırı hızlı bir giriş yaptım diyebilirim ve özellikle ilk 1 ay çok zorlandım çünkü bana yol gösterecek birisi yoktu. Ancak kendimi biraz öveyim, olayı çok hızlı da kaptım. Menajer ve sanatçımdan o kadar büyük bir destek aldım ki, her geçen gün bana daha önemli görevler verdiler. Büyük firmalara sunum hazırlamak ve bunları sunmak gibi...Ve en son, İtalya'nın en önemli müzik olayı Sanremo Festivali projesi tamamiyle bana geçti. Burdaki görevimi detaylı anlatmam saatlerimi alır ama 25 kişinin festival öncesi ve festival esnasında tüm sorumluluğu bendeydi. Sanremo festivali, bir şarkı yarışması, eventleriyle beraber 1 haftaya yakın sürüyor ve bu esnada tüm İtalya'da hayat durup herkes televizyona kilitleniyor. O bir hafta boyunca sabah 9'dan ertesi sabah 4'e kadar, günde sadece birkaç saat uyuyarak inanılmaz bir tempoda çalıştım ve ekip olarak harika bir hafta geçirdik. Festivali kazanamasak da yaptığımız show ve kullandığımız kıyafetlerle festivalin en çok konuşulan ismi oldu Lauro.
Festival dönüşü menajerle beraber beni toplantıya çağırdılar. Sanremo festivalinin benim için bir deneme olduğunu, benim başarıyla geçtiğimi söylediler ve bana yeni bir pozisyon teklif ettiler. Şirketin ve onun eventlerinin proje müdürlüğü. Kabul ettim dememe gerek var mı? Mutluluktan havalara uçtum diyebilirim.
İşte dostlarım ne iş yapıyorsun sorusunun cevabı bu. Şu anda corona virüsü sebebiyle yavaşlasa da hayallerimin işini yapıyorum diyebilirim. Vaktin kesinlikle nasıl geçtiğini anlamıyorum, bazen ofisi ben kapatıyorum çünkü işi yarıda bırakmak mesai bitince koşa koşa eve gitmek içimden gelmiyor. Umarım tüm bu dönem geçer ve ben hareketli geçen iş günlerime yeniden kavuşurum.