top of page

İş Hayatında İtalyanlar


2011 yılında ilk girdiğim işte, görevim İtalya pazarındaki ünlü markalara kot pantolon üretimi yapmaktı. İtalya'dan yeni dönmüştüm, hayatımın en güzel 5 senesini geçirmiştim ve İtalyanları inanılmaz seviyordum. O iş yerindeki patronum bana 'İtalyanları bir de çalışma hayatında tanı, bakalım hala sevicek misin?' demişti de çok şaşırmıştım. Meğer ne haklıymış...

Çalıştığım 3 italyan markasından D&G çalışanları cidden harika insanlardı ama şimdi ismini vermek istemediğim 2 büyük markanın çalışanları kadar çirkef insanlar görmemiştim o güne dek. Özellikle bir kadın vardı ki, ben onun yüzünden istifa etmiştim de patronum kabul etmemişti. Bu kadın her konuşmasında hepimize ana avrat küfür ediyor, ütü pakette çalışan insanlara el kaldırıyordu. Bir toplantı esnasında ettiği çirkin sözlere o kadar katlanamamıştım ki ağlayarak toplantıyı terk etmiş, ertesi gün de istifa etmiştim. Olanları öğrenen patronum İtalya ofisine bir mail atıp artık daha fazla çalışamayacağımızı ve nedenlerini anlatmıştı. Aynı gün markanın sahibi bizi İtalya'ya davet etmiş, hepimizden özür dileyip çalışanını bir iletişim kursuna gönderip birkaç ay boyunca da izne çıkartmıştı. 2013 yılından itibaren İspanyollarla çalıştım, onlar hakikaten harika insanlardı.

Geçen sene master için İtalya'ya geri döndüğümde İtalyanların o unuttuğum çirkin yüzünü yeniden hatırlama fırsatım oldu. Masterda inanılmaz bir rekabet vardı, bir sürü grup çalışması yapıyorduk ama gruplar arası çekişme olduğu kadar grup içersinde de inanılmaz dramlar vardı. Çok çirkin kavgalar ediliyor, herkes birbirinin arkasından konuşuyor, ağlayanlar, sinir krizi geçirenler...Tezi vermeye 2 hafta kaldığında her gün takvimden günleri siliyordum, bitişe yaklaştın Gözde, sakin ol Gözde, 2 haftaya hiç birinin yüzünü bile görmüceksin diye diye o son zamanları atlattım ama son gün tezi verdikten sonra artık nasıl bir sinir boşalması yaşadıysam hüngür hüngür ağladım ama beni tebrik edin, kimsenin boğazına yapışmadım. Rekabet öyle boyutlardaydı ki, bu işi bulduğum için çoğunluk bırakın beni tebrik etmeyi kıskançlıklarını çok net belli de ettiler.

Bu işte şöyle bir şansım var. Hem sanatçım hem onun menajeri, inanılmaz insanlar. Beni koruyup kolluyorlar ve yolumdaki bütün engelleri tek tek açıp kendimi göstermeme yardım ediyorlar. Çünkü müzik sektöründe de inanılmaz bir rekabet, ayak kaydırma var. İşe benimle beraber bir kız daha alınmıştı mesela, bu kız kendini göstermek için beni ezmeye, benim üzerime basıp yükselmeye çalıştı. İşte iyi gittiğimi görünce kötü duruma düşmem için, bilmem gereken bilgileri benden sakladı, toplantılarda eliyle 'sus' işareti yaparak beni beraber çalıştığımız insanların yanında ezmeye çalıştı ve daha birçok şey. Sonuç? Sonuç olarak kendisi işten çıkarıldı. Zerre kadar üzülüyorum diyemem. Çalışma hayatında çirkef değilim, çok kavga etmem, işimi tatlılıkla çözmeye çalışırım ama asla da kendimi ezdirmem. Bana bir kötülük yapıldığında gidip kibarca yüzleşirim, kimseye şikayette bulunmam, kendi işimi kendim hallederim. Bu kızı da uyarmıştım ama gidip asla şikayet etmemiştim. Şanslıyım ki patronlarım her şeyi gözlemleyip kendisinin takım çalışmasına uygun olmadığını görecek kadar zekilerdi, benim bir şey yapmama gerek kalmadı.

Şirket içinden mobbingi bir tek bu hanım kızımızdan gördüm, onun dışında çekirdek ekibimiz muhteşem insanlar, birbirimizi koruyup kolluyoruz ama bu bahsettiğim toplamda 5 kişi. Bir de başka firmalardan oluşan bir ekibimiz var ki, özellikle festival döneminde çok sağlam mobbinge uğradım. Sanatçıların çevresinde, onu yönlendirmeye ve yönetmeye çalışıp ondan çıkar sağlamak isteyen dalkavuklar sürüsü oluyor bunu fark ettim ve siz bir şekilde o sanatçının güvenini alırsanız, bu dalkavuk sürüsü sizi elenmesi gereken bir engel olarak görüyor. Örnekle anlatayım. Daha önceki yazımda anlattığım gibi Sanremo festivali bir hafta sürüyordu ve ben daha ilk geceden bazı zorluklarla karşılaştım. Birini anlatmam gerekirse, ilk gece bir partiye katılıcaktık, içeri girdiğimizde bize bileklikler verildi, o bilekliklerin rengine göre girebileceğiniz alanlar belli. Benim sanatçımla yakınlığımdan rahatsız olan bir takım yılanlar:) bileklikleri alıp geldiler, tüm ekibe siyah bileklik (her yere girilebilir.), bana beyaz bileklik (limitli). Güvenlikler tarafından anında durdurulup kenarda bekletildim. O anki sinirimi anlatamam, ama kimseye de mesaj atmak istemedim. Herkes dışarı çıktıktan sonra tüm yapmacıklıklarıyla bana gelip 'Ah tatlım sen giremedin mi?' dediler, nasıl küfür etmek istedim anlatamam. Arabayla geri dönerken, Lauro ve menajeri bana yapılan bu harekete baya sinirlendiler, tam kızlara mesaj atıcaklardı ki ben durdurdum. Çünkü 'koşarak babacığına gidip ağlayan kız' olmak benlik bir hareket değil, kendim halletmek istediğimi söyledim. Nitekim de hallettim ve festivalden dönerken bana sarılıp benden özür dileyecek kıvama getirdim kendilerini:) Eeee herkesin anlayacağı bir dil var sonuçta...

İtalyanların büyük bölümü iş hayatında çok çirkefler demiştim. Bu çirkefliğin iki çeşidi var. Birincisi bunu direkt gösterenler.

İşe girdiğim ilk hafta hiiiiç bir şey bilmiyorum! Müzik sektörü hakkında zerre fikrim yok. Benden bir şey istendiğinde bunu kime soracağım bile çoğu zaman söylenmiyordu ve ben kendi çabalarımla bulmaya çalışıyordum. Bu esnada yardımcı olmak yerine baya baya azarlanmalara maruz kaldım. 'Bunu niye bana soruyorsun ki?' veya 'Yeni kız gelmiş demek, senden kaç tane daha gelmişti öncesinde, bakalım sen ne kadar süre dayanıcaksın?' gibi gibi... Yine de ben bu birinci grup çirkefleri ikinci gruba tercih ederim. İkinci çeşit: sinsi çirkefler. İşte maalesef bunlar çoğunlukta, yüzünüze gülüp 'Ahhh tatlım'lı hitaplar, bolca öpücükler, sarılmalar, ama ilk hatanızı yakaladıklarında koşa koşa sizi şikayete giderler...

Arkadaş ortamında, sokakta, kahvaltı yaptığım cafede karşılaştığım, bu kadar sıcakkanlı, bunca samimi ve sevimli insanın çalışma hayatında böyle karakterlere bürünmesine inanamıyorum. İtalya'da çalışan birçok Türk arkadaşım var, hepsi de benim gibi şaşkınlar çünkü bu mobbing, bu çirkin rekabet ve ayak kaydırmaca her şirkette istisnasız var. Daha önceden Türkiye'de çalışmamış olsam, ilk çalışma tecrübem İtalya'da olsa, çalışma hayatının her yerde böyle olduğunu düşünürdüm ama burası bir başkaymış cidden.

Burdan iş dünyasında karşıma çıkacak her İtalyan'a seslenmek isterim. Ben ne depremler, ne darbeler, ne geziler görmüş bir memleketin kızıyım, sizden mi korkup yılıcam? Ama şey yapalım yani, iş çıkışı aperativo. Öptüm kocaman!

You Might Also Like:
bottom of page