top of page

10 Nisan Türkiye'de Sokağa Çıkma Yasağı: Bir Çuval İnciri Nasıl Berbat Ettik?


Canım ülkem başlarda gayet iyi gidiyordu. Ne yalan söyleyim beklemiyordum ve özellikle İstanbul gibi kalabalık bir şehir için çok korkuyordum, ne hükümetin iyi yönetebileceğine dair güvenim vardı ne de halkın kısa sürede bilinçlenebileceğine. Burda, Milano'da, kendim için endişelenmekten çok aklım ordaydı, fakat kendi arkadaş çevrem çok kısa bir sürede kendini karantinaya aldı, yine twitter ve ekşisözlükten takip ettiğim kadarıyla herkes olayın ciddiyetini anlamış gibiydi.

Blog aracılığıyla bana sık sık, aslında içten içe beni üzen bir soru geliyordu. 'Sence biz İtalya olur muyuz?' Ya da ekşisözlüğe girdiğimde, 'Asla İtalya gibi olmayız', 'Ya İtalya gibi olursak?' cümleleri, artık hassaslaşan psikolojimden mi desem ne desem, bana baya dokunuyordu. Boşanmış arkadaşınıza, ay dün kocamla kavga ettik sence sonumuz sizin gibi olur mu, ay Allah korusun demek gibi bir şey:) Bana kendimi batmak üzere olan bir gemide gibi hissettiren bu cümleye cevabım hep: 'Hayır, bence Türkiye, İtalya gibi olmaz'dı. Neden olmazdı? Neden İtalya bu durumdaydı? Çünkü Çin'den sonra bu felaketi yaşayan ilk ülkeydi ve Çin, süreci baştan itibaren dünyanın geri kalanından sakladı. Önümüzde hiç bir örnek yoktu, o yüzden salgının ilk günlerinde 'Bana bir şey olmaz.' düşüncesiyle insanlar dışarı çıkmaya, kayak merkezlerine tatile gitmeye, kısacası normal hayatlarına devam ettiler. İtalya süreci Çin gibi saklamadı, vatandaşlarıyla ve dünyayla, durumu tüm şeffaflığıyla paylaştı, moral bozucu da olsa doğru sayıları verdi. İşte diyordum ki, Türkiye, İtalya gibi olmaz çünkü salgının en son geldiği ülkelerden biriydi, önünde birçok örnek vardı, nüfusu genç ve sağlık sistemi Avrupa'dan daha iyi. Dün akşamki görüntülerden sonraysa resmen yıkıldım. Ne Türk hükümeti ne Türk Halkı önündeki örneklerden hiç bir ders çıkarmamış bir kriz yönetimi yaptı, farkında olmadan dünden itibaren sürü bağışıklığı metoduna geçildi.

Ne yapılmalıydı? Öncelikle hükümet yönettiği halkı iyi tanımalıydı. Benim kesinlikle uzman olmayan görüşüme göre, 2 günlük sokağa çıkma yasağının açıklanma saatinde bir sıkıntı yok, bu yasak halkla pazartesi sabahı da paylaşılmış olsaydı aynı saniye aynı görüntüler ortaya çıkardı, hatta tüm hafta böyle geçerdi. Yasak açıklandığı anda insanlarla yasağın kuralları paylaşılmalıydı, marketler, eczaneler ve fırınlar açık kalıcak mı? Ailelerden tek kişi alışveriş yapmaya gidebilecek mi? Tekeller açık olacak mı? Köpek sahipleri köpeklerini gezdirmeye çıkabilecekler mi? Bunlar yasak ilan edildiği anda tek tek halka anlatılmalıydı. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı şehirlerin belediye başkanları, bu haberi bizimle aynı anda televizyondan değil, çok daha önceden öğrenmeliler ve organizasyonlarını buna göre yapmalılardı.

Peki halk ne yapmalıydı? Ve ne yapmamalıydı? Tüm dünya bir salgınla kasıp kavruluyor, salgının Türkiye'den önce gittiği tüm ülkelerde zaten sokağa çıkma yasakları uygulanmaya başlandı. Azıcık zekası olan bir insan, aynı şeyin kendi ülkesinde de olacağını öngörür, evine 350 tuvalet kağıdı değil ama 15 gün yetecek yemek alırdı. Haydi bir hafta olsun. Yine azıcık zekası olan bir insan, hiç sokağa çıkma yasağı olmayacak bile olsa, market alışverişi için dışarı çıkışını ve olası hastalık kapma riskini en aza indirmek için, haftada bir markete gider ve o hafta yetecek alışverişini yapardı. Tekrar ediyorum, stokçuluğa hayır, stokçuluk bir raftaki kalan ürünlerin hepsini, ihtiyacı olmasa da ya olursa diye almaktır, benim söylediğim bir haftalık ihtiyaç kadar ürün almak.

Peki halk ne yaptı? Sokağa çıkma yasağının açıklandığını duyduğu gibi marketlere koşturdu. Market sahipleri fırsatı görüp kapalı olan marketleri de açtı, pazarlar kuruldu, iki kola & bir luppo için maskesiz eldivensiz, bırakın sosyal mesafeyi akraba olacak şekilde üst üste sıralarda beklenildi. Aklım en çok neyi almıyor biliyor musunuz? Benzincilere koşturan insanları. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, evde kalacaksın, sokağa çıkmak yasak, arabana niye benzin dolduruyorsun! Twitter ve ekşisözlükteki duyar kasıcılar koşup, belki ihtiyaçları var insanları linç etmeyin dediler. Biri bana kuruyemişçide insanların nasıl çok acil bir ihtiyacı olabilir anlatabilir mi? Çekirdek yemese ölecek hastalığı mı var? Al şimdi çekirdeğini, corona belirtilerini gösterene dek keyifle çıtlat. Bebeği olanlar olabilirmiş, ona bez ve mama alınması gerekebilirmiş. Tekrar ediyorum, elimizde akıllı telefonlar var, dünyada hastalığın seyriyle beraber bir çok yerde sokağa çıkma yasağı geldi, hangi anne 'Acaba buraya da gelir mi? Ben biraz yedekliyim?' demez. Ben köpeğimin mamasını yedekledim, hangi anne çocuğunu, benim köpeğimi düşündüğüm kadar düşünmez?

İki günlük sokağa çıkma yasağının birinci günü bitti bile. Hem de ne olaylarla ne kavgalarla. Yarın da böyle hızlıca geçicek. Peki pazartesi ne olucak? Dün marketlerde gördüğümüz insanlar sokağa çıkıcak. Belki sizle aynı markete girecekler. Belki mecbur olduğunuz için işe giderken aynı metrobüse biniceksiniz. Bu saatten sonra bu durumu düzeltmenin tek yolu, sokağa çıkma yasağını 14 gün daha uzatmak ve dün fazlasıyla yayılan hastalığı kapan insanların, diğer insanlarla temasını engellemek. Yapılabilir mi? İki günlük yasakta dünkü görüntüleri yapanlar 14 günlük yasakta iç savaş mı çıkarırlar hiç bir fikrim yok. Bugüne kadar evlerinde kendi kendilerini karantinaya almış bilinçli insanlara önerim, önümüzdeki 14 gün boyunca olabildiğince izolasyona devam edip gerekirse market alışverişlerini bile online yapmaları. Hepimize bol şans dilerim.

You Might Also Like:
bottom of page