top of page

Köpek Bakımı 101


Verdiğim en güzel karar Fiona'yı hayatıma katmaktı. Birlikte bir çok maceraya atıldık, tatile gittik, Milano'ya taşındık, şimdi de karantina günlerimizi beraber geçiriyoruz. En yakın dostumu, hayat arkadaşımı bulmuş gibi hissediyorum ancak bir köpeğin sorumluluğunu almak özellikle başlarda çok zor. İlk günden o Amerikan filmlerinde gördüğünüz muhteşem uyuma sahip olamıyorsunuz, o günlere geçebilmek için harcanması gereken çok emek ve zaman var. Karşımızdaki canlı, tuvalet ve yemek gibi en temel ihtiyaçlarını bile sizin yardımınız olmadan gerçekleştiremeyecek kadar size muhtaç ama iş sadece bunla da bitmiyor, sürekli sevginizi ve ilginizi istiyor. Bana en çok sorulan sorulara geçmeden önce, köpek almak isteyen sizlere benim birkaç sorum olucak.

- Tüm hayat düzeninizi değiştirmeye hazır mısınız? : Köpek eve geldiği anda hiç birşey eskisi gibi olmayacak. Bütün programınızı onun tuvalet ve yemek saatine göre ayarlamanız gerekicek. İş çıkışı arkadaşlarla bir kahve içmek yerine eve gitmeniz gerekicek.

- Sabırlı bir insan mısınız?: Özellikle ilk aylar evdeki birçok eşya kemirilecek, yer yer çiş, çokça kaka birikintileri olacak. Tam tuvalet eğitimini artık aldı dediğiniz gün, eve döndüğünüzde büyük ve küçük şoklar yaşayacaksınız.

- Maddi olarak bir köpeğe ayıracak bütçeniz var mı? :Köpek sadece satın aldığınız zaman para verdiğiniz bir canlı değil, hatta en az parayı o zaman veriyorsunuz, satın almak yerine sahiplenseniz de sonrasında sizi ciddi masraflar bekliyor. Veteriner, mama, oyuncak, küçük hastalık süprizleri...

- Hayat stiliniz içinde bir köpeğe yer var mı? : Sadece işten geldiğinizde köpeğinizi dışarı çıkartmak ve evde oynamak yeterli değil. Arkadaşlarınızla dışarı çıktığınızda onu da yanınızda götürebilicek misiniz? Daha çok kapalı alanlar dışında onun keyif alacağı planlar yapabilicek misiniz? Tatile giderken yanınızda gelicek mi?

Fiona'yla beraber benim tüm hayat stilim değişti. İşten çıkıp arkadaşlarla bir yere gitmek gibi bir şey yok artık. İşten çıkıp, önce Fiona'yı alıp sonra bir yerlere gitmek var. Çok şanslıyım ki yaşadığım şehirde köpekler cafe, restoran ve barların hepsine girebiliyor, o yüzden haftasonları arkadaşlarımla çıktığımda Fiona evde beni beklemek yerine benimle beraber sokakta fink atıyor. Ama sadece kapalı ortama girmesin diye, cumartesi veya pazar öğlen, hava güzelse onu büyük bir parkta birkaç saat oynatıyorum. Tatillerime de geliyor, özellikle onun için araba veya tren mesafesi olan destinasyonlar seçiyorum. Ülke değiştirdiğim zaman maalesef Rynair evcil hayvan kabul etmediğinden bana eşlik etmesi mümkün olmuyor. İstanbul'da yaşarken, mekanlar genelde köpek almadığı için, cumartesi ve pazar günleri önce Fiona'yı sosyalleştirir, Arnavutköy'deki köpek cafesi Wuufbox'a gider, sonra kendim çıkardım. Masraf kısmına gelirsek, kalp krizi geçirmemek için bir hesap yapmıyorum ama masrafı çok. Özellikle ilk sene aşılarının en yoğun yapıldığı zaman kazandığım veterinere gitti, helali hoş olsun. İş veya yurtdışı seyahatlerimde bakıcı masrafı var, bir de benim iş saatlerim çok belli olmadığı için, onun düzeni bozulmasın diye, haftaiçi her gün bakıcısı eve gelip ona yemek veriyor ve dışarı çıkarıyor, tabii ki bedava değil...Fiona hassas bir hayvan hastalığı eksik olmuyor, testleriydi, ilacıydı derken ohoooo..

Geçelim sizlerin bana sorduğunuz sorulara.

- Yeni sahipleneceklerin korkusu, çiş-kaka eğitimi. Sahipleneceğim korkuyorum her yeri batıracak.

Korkmasan da batıracak:) Fiona'nın tuvalet eğitimini alması bir yıl sürdü. Bizimkinde yalnızlık anksiyetesi var, daha biraz önce sokaktan dönmüş olsa bile, ben onu yalnız bıraktığım anda tuvaletini yapıyordu. Eğitimlere mi göndermedim, oturup hüngür hüngür mü ağlamadım, hiçbir şey fayda etmedi. Yavaş yavaş azalarak bitti, bir gün baktım eve artık hiç yapmıyor. Bu köpeğin cinsiyle de çok alakalı bir şey. Goldenlar 15 günde tuvalet eğitimi alırken bulldoglarda bu süre bir yıla çıkabiliyor. Önerim, daha köpek almadan köpek eğitimiyle ilgili bilgi almaya çalışın, bir de bu sizin için çok önemli bir sorunsa, sabrınıza güvenmiyorsanız alacağınız cins köpeği ona göre seçin.

- Doğru köpek tercihi nasıl yapılır?

Doğru köpek tercihi önce kendinizi çok iyi tanıyarak yapılır. Alacağınız köpeği dış görünüşüne göre değil karakter özelliklerine göre seçin. İnternette her köpeğin ne kadar enerjik olduğu, diğer hayvanlarla nasıl anlaştığı, komutlara ne kadar hızlı cevap verdiği, apartmana uygun olup olmadığı yazar. Apartmanda yaşıyorsanız, sırf Alman kurdu çok seviyorsunuz diye Alman kurdu almayın. Kendimden örnek vericem, nasıl French bulldog seçtim. Apartman yaşamına uygundu, her köpek tüy döker ama bu cins daha kısa tüylü olduğu için daha az döküyor, çok havlamıyor (havlama benim kırmızı çizgim, çok havlayan köpekle yaşayamam.), çok egzersiz istemiyor. Bakın bu önemli, bazı cinsleri günde iki saate yakın koşturmanız lazım, ama Fiona'nın enerjisi tam benlik, yarım saat aşırı enerjik sonra yoruluyor, evde uyumak istiyor. Ama siz daha aktif bir insansanız, ben köpeğimle koşuya çıkıcam diyorsanız French bulldog size uymaz, ölür hayvancağız:) Kısacası köpek cinslerinin özelliklerini çok iyi okuyun ve sizin karakterinize ve yaşam biçimine en uygun olanı seçin. Bir de minik bir öneri, dişi köpekler erkek köpeklerden daha kolay. Erkek köpekler ortamdaki alfa olmak istedikleri için dışarı çıktığınızda sokak köpekleri veya diğer erkek köpeklerle kavga edebilirler, izlerini ve kokularını bırakmak için çişlerini yaparlar.

- Tatile gittinde ne yapıyorsun?

En çok bu soru gelmiş. Araba veya tren mesafesi bir yere gidiyorsam, Fiona da benimle geliyor. Noel ve yaz tatilleri için Türkiye'ye geldiğimde de onu bırakmıyorum. Ama tabii ki Fionasız çıktığım birçok tatil de oluyor. İstanbul'da yaşarken Bomonti'de, evimin tam altında veterinerim vardı, onlara bırakıyordum, eve dönerken önce onlara uğrayıp Fiona'yı alıyordum çok rahattı. Milano'da da çözüm buldum. Fiona'yı bırakabileceğim 3 dog sitter var. Fiona hepsini çok seviyor, hatta şu karantina günlerinde dışarı çıktığımızda en çok kaldığı Ivan'ın evine sürüklüyor beni, özledi çok. Mamasını ilaçlarını bırakıyorum, gittiği evde başka köpekler de oluyor, inanılmaz eğlenip o da tatil yapıyor. Bakıcıları bana sürekli fotoğraf, video yolluyorlar.

- Dışarda gezdirirken toz içinde yuvarlanabiliyor. Sonra eve gelip koltuğa çıkıyor. Temizlik nasıl oluyor?

Ben Fiona'ya dışarda karışmıyorum, istediği kadar toz içinde yuvarlansın, eğlensin, ben onu temizlerim. Öncelikle köpeklerin sürekli yıkanmaması lazım. Fiona ayda bir kendi şampuanıyla yıkanıyor. Onun dışında normal bir yürüyüş sonrası da eve girmeden her zaman patilerini, ağzını ve poposunu alkolsüz bebe mendiliyle iyice temizliyorum. Havalar güzelse terasta hortumla su döküyorum üzerine. Havalar soğuksa kuru şampuanıyla siliyorum. Ben titiz bir insanım, evim temiz olmasa oturamam yerimde, köpek bakmak evimdeki hijyene etki etmedi.

- Evde teksem köpek alabilir miyim? İşe giderken yalnız durabilir mi?

Alabilirsin, ben aldım. Ancak köpekler için alışkanlıkları her şeydir, alışkanlıkları bozulunca stres olurlar. Her gün aynı saatte yemek yiyip, aynı saatte dışarı çıkmak isterler. Önemli olan bu düzeni korumak ve haftasonları, haftaiçi yalnız kaldığı saatlerin acısını çıkaracak şekilde onunla sosyalleşmek. Dediğim gibi, iş saatlerim düzensiz, bazen gece 2'ye kadar çalışmak zorunda oluyorum, ama Fiona mamasını 19.00'da yer ve dışarı çıkar, bu düzeni bozmamak adına bakıcısı her gün ona gidiyor. Haftasonunu da onsuz değil onla geçirirsen tek yaşayan bir kişi de gayet güzel köpek bakabilir.

- Tüyleri ile nasıl başa çıkıyorsunuz?

Düzenli tarayarak. Ama evde sıfır tüy olacak hayali imkansız. Köpek tüy döküyor, evde tüy oluyor, özellikle mevsim geçişlerinde.

-Eşim hiç hayvan sevmiyor, korkuyor, nasıl ikna edebilirim?

Internette en sevdiğim videolar, başta köpeği istemeyip sonra onları yanından ayırmayan anne-baba videoları. Ama yine de eşinizi en iyi siz tanırsınız, çok inatçı bir insansa ve sonradan ikna olur diye köpek alırsanız, köpeği yollamak zorunda kalabilirsiniz, bu da çok üzücü olur. Eğer çevrenizde bir yakınınızın köpeği varsa, eşinizi o köpeğe alıştırmaya çalışarak başlayın işe. Benim, hayatında hiç köpek okşamamış ama Fiona'yla çok vakit geçirip şu anda deli gibi french bulldog almak isteyen tanıdıklarım var.

- Hiç köpek bakmadım. Kızım 2 yaşında ve bayılıyor. Bir hayvanla büyüsün istiyorum, almalı mıyım?

Kızınız 2 yaşında, yani o köpeğe ne kadar bayılsa da hiç bir sorumluluğunu yerine getiremeyecek, hepsi size kalıcak. Bir köpeğe tıpkı 2 yaşındaki bir çocuğa gösterilen ilgiyi göstermeniz lazım. Yapabilicekseniz alın. Çocuğun köpekle büyümesi bence de muhteşem bir şey. Karar tamamen sizin sabrınıza ve zamanınıza bağlı bence.

Başta da söylediğim gibi köpek bakmak inanılmaz bir sorumluluk, emek ve sabır demek, ama o emeğin karşılığını size misliyle veriyorlar. Sabah uyanınca yaptıkları şımarıklıklar, sadece sizin eve dönmüş olmanıza gösterdikleri mutluluk, koynunuza sokulmaları, temizlediğiniz her çiş ve kakaya, eve döktükleri her tüye misliyle değer. İyi ki varlar, Fiona iyi ki var, hayatım onsuz belki daha kolay ama çokça eksik olurdu.

You Might Also Like:
bottom of page