top of page

İnsanları Tanımak İçin Bir Şans Vermek Mi Yoksa Aşkı Beklemek Mi?


Çok sevdiğim bir kız arkadaşım bu yazıma ilham oldu. Kendisinin de iznini aldım, bunun gönül rahatlığıyla yazıyorum yazımı. Çok güzel, iyi eğitimli ve iyi bir ailenin kızı kendisi, benden birkaç yaş küçük. Tanıştığımız günden beri aşık olmak, güzel bir ilişki kurmak ve tüm bunların sonunda da kendi ailesini oluşturmak istiyor. Kendi kafasında biriyle tanışırsa reddetmeyip date'e çıkıyor, kısacası insanlara şans veriyor. Hep irtibatta olsak da iki-üç ayda bir uzun uzun konuşup hayatımızda olan biteni birbirimize anlatırız. Bana konuştuğu kişiyi anlatır, kağıt üzerinde düzgün duran bu çocukların, bir sonraki konuşmamızda o kadar tatsız halleri ortaya çıkar ki, benim kız acımadan üstlerini siler. Dediğim gibi gayet güzel özelliklere sahip olduğu için etrafında erkekler eksik olmuyor. O da onların içlerinden düzgün ve ciddi olan varsa neden olmasın diyip yemeğe çıkıp, kahve içmeye gidiyor, bunlar bir süre sonra abuk sabuk hareketlerde bulunuyorlar, kendilerine yol gösteriliyor, bir süre sonra başka biri kızımızın peşinden koşmaya başlıyor, birkaç yıldır kısır döngü şeklinde bunlar oluyor. Birkaç gün önce, yine o uzun konuşmalarımızı yaptık, tatlı bir çocuk var onla görüşüyor birkaç aydır, bana 'Sende ne var ne yok.' dedi, bende uzun zamandır bir şey yok arkadaşlar, o yüzden ben yine 'Yok valla bir şey.' diyince arkadaşım isyan etti, nasıl ya nasıl olmaz, hiç yazan mı yok, acaba storylerde biraz daha kendini mi göstersen, selfie mi atsan diyince 'Yok yaa nalakası var yazan olup olmamasıyla, var tabii de benim kalbim kimseye atmıyor.' dedim. Şimdi düşününce tam bir sarhoşların 'Ben sarhoş değilim.' savunmasına benzemiş gibi görünse de yemin billah Allah sizi inandırsın var yazanımız :) Şakayı bir yana bırakırsak gelin size derdimi anlatıyım.

En güzel aşkların tesadüfi başladığını düşünüyorum. En azından benim hayatımda bu hep böyle oldu. Hiç beklemediğiniz bir yerde, hiç beklemediğiniz bir zamanda, bir anda tanışmak, o anki heyecan... Hikayesi olan şeyleri seviyorum ben. İlk görüşte aşk demiyim ama ilk görüşte hoşlanma diye bir şey var ve bu bende sonradan oluşmuyor. İlk görüşte hoşlandığım insana aşık olabiliyorum sadece. Kağıt üzerinde bana uygun duran birine bir şans verip, duyguların ve aşkın oluşmasını beklemek benlik değil. Tabii ki aşkın tek bir formülü yok ama benim formülüm de bu. Arkadaşlarımın 'Seni biriyle tanıştırıcam, çok uygunsunuz.' dediği kimseye kalbim atmadı, tabii ki beni en iyi arkadaslarım tanır, çok uygunsunuz dedikleriyle kağıt üzerinde cidden uygundum ama ben mantık değil aşk insanıyım, kalbim atmıyorsa bir şans daha veremiyorum. Bu sebepten arkadaşlarım benle birini tanıştırmak istediklerinde pas geçiyorum, çocuklarıma anlatmak istediğim hikaye bizi uygun görmüşler, birkaç yemeğe çıktık, baktık hakikaten uygunuz, e yaş da geldi hatta geçiyordu, değil...(Arkadaşlarının tanıştırdığı insana aşık olan kişileri tenzih ederim, ben burda daha çok mantık ilişkilerine değiniyorum.)

Şimdi birçok kişi Tinder veya bu tarz dating aplikasyonlarını kullanıyorlar. Aşkın gelip onları bulacağına dair o kadar az inanç kalmış ki, kendileri gidip bulmak istiyorlar. Gerçi düşününce Tinder genelde aşkı bulmak için kullanılmıyordu ama neyse, en azından kadınlar bu sebepten kullanıyorlar diyelim :) Bu aplikasyonlardan tanışıp cidden inanılmaz güzel bir ilişki yaşayan tanıdıklarım yok diyemem, ama bir elin parmaklarını geçmezler. Kız arkadaşlarım ne kadar deli buldularsa %90'ı bu aplikasyondan çıkma. Türkiye'den bir Tinder hikayesi anlatiyim, benim bir arkadaşımın arkadaşının başına gelmiş (yemin billah), ilk date, yemeğe çıkıyorlar, kız tuvalete gidiyor, çocuk kızın çantasını çalıp kaçıyor. Kısacası tinderı geçiniz, ben bir de Jane Austen kitaplarıyla büyüdüm, her yıl bir kez tüm kitaplarını baştan sona yine okuyorum. Kısacası modern zaman aşkları, Tinder falan benlik değil.

Daha genç ve daha çok sabrım varken, bu iyi bir çocuğa benziyor, tamam ya bir yemeğe çıkiyim, dedim mi, dedim. O yemeğe çıktım mı, çıktım, ama ikincisi olmadı. Yok yani bende kendimi zorlama olmuyor, kendimi zorlayınca ve olmayınca, aşka, ilişkilere inancımı kaybediyorum. Yazının başında bahsettiğim kız arkadaşım karşısındaki kişinin iyi yönlerine focuslanıp deniyor. Yazın bir çocukla çıkıyordu, çocuğun işi gücü var, eğitimi iyi falan, anlattı baya şöyle kibar böyle bilmemne diye, çocuğun fotoğrafını istedim, aman yarabbim, bizim kız bebek gibi güzel, çocuk cidden çirkin, çirkinliğini geçtim içinin kötülüğü yüzüne vurmuş deriz ya öyle bir şey, dondum kaldım, hevesini kırmak istemediğim için arkadaşıma bir şey demedim, ben çocuk dedim ama bildiğin adam, kızdan 10 yaş falan büyük. Neyse bir ay sonra çocuğun gerçek yüzü çıktı ortaya, ağır laflar, ağır sözler. İşte şans vermek çok kolay bir şey gibi gözükse de, aslında değil, tüm bu kötü tecrübeler insanın kendisinden çok fazla şey götürüyor, yoruyor, üzüyor, aşka ve insanlara dair güven kaybettiriyor. Tam bu sebepten 'Aman bir şans ver ne olucak?' sözünü duyduğumda olmayan tüylerim diken diken oluyor. (Hazır söz gelmişken, Allah lazer epilasyonu bulandan razı olsun, ateş ve tekerlekten sonra en büyük buluş) Neyse ne diyorduk, o bir şansın benden götürüsü çok büyük, biraz abartı gelicek size ama kötü ilişki denemeleriyle ruhum kirleniyor gibi hissediyorum ya da o gereksiz insanlar hayatımı, anılarımı kirletiyor gibi. Böyle deneme yanılma yöntemleriyle hayatının aşkını bulan tanıdıklarım 30. denemeden sonra falan buldular, kimse ilk denemede bulmadı, o esnada cidden yıprandıklarını gördüm. Tüm bu denemeleri yapıp kendimi yoracağıma sakince beklemeyi tercih ediyorum. Geleceği varsa geliiiiiiir, olmazsa çay koyarız.

You Might Also Like:
bottom of page