top of page

In Vino Veritas: Barbare Bağları


Sonunda bir gezi yazısından merhaba!! Daha doğrusu bu da gezi yazısı sayılmaz, mekan keşfi diyelim. Ne yapalım covidle birlikte dünya değişti e tabii artık Çelik de değişti. Bir şekilde blogum da bu duruma ayak uyduruyor. Bir süre çılgınlar gibi yargı dağıttım biliyorsunuz. Gezemeyince öyle oldu... Sınırların yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarına açılmasıyla beraber İstanbul'a ailemin yanına uçmayı başardım.

İstanbul derken abartmayalım, bizimkiler öyle bir yere taşındılar ki, İstanbul yol tabelası var, biraz öyle bir şehir dışı oldu. Ama onlara da hak veriyorum, kardeşim ve ben yurtdışında yaşıyoruz, onlar İstanbul'un karmaşasında uzaklaşmak istiyorlar. Böylece bol mavili, bol yeşilli bir eve taşındılar, 2 akbaş köpek (üzerime atladıklarında benim boyumu geçen iki tatlı canavar), bolca tavuk, anlamsız bir şekilde tavus kuşları, civcivler, keklikler, var işte bir sürü bir şeyler. Bu evin 3 eksiği vardı, Göksu, Fiona ve ben. Göksu, Londra'daki işlerini halledince ekip tamamlanıcak ama en azından ben ve Fiona gelebildik.

Malpensa havaalanında sosyal mesafe işliyordu ama İstanbul havaalanına inince ben biraz korktum, sıralarda herkes yine dip dibe, sosyal mesafe hak getire, havaalanından çıkınca zaten maskeler ya dirseğe takıldı, ya çene altına...Ben de geldiğimden beri neredeyse hiç evden çıkmadım. Bir kez sadece birkaç saatliğine kuaför ve veteriner. Evde kendimi karantinaya aldım onun dışında. Zaten hala tatilde değilim, işte hepimiz smartworkinge geçtik eylül ayına kadar, o yüzden hafta içi aslında baya bilgisayar başındayım tüm gün, haftasonları ama keyif. Deniz, havuz, aile, evdeki garip hayvanlar, bolca yemek...İlk hafta tam olarak böyle geçti. Hazır Melis de burdayken, dedim bu haftasonu farklı bir program olsun. Melis'i bize çağırdım. Cumartesi, pazarlık bir program ayarladım ikimize. Cumartesi gelince önce deniz, havuz yaparız, öğleden sonra da hazırlanıp güneşi batırmaya Barbare Bağları'na gideriz dedim. Ben tabii bunları kendi aklımdan düşünürken, kim onca saat yol gelsin de cumartesi gününü Tekirdağ'da geçirsin diyerekten rezervasyon yapmayı cuma akşamına bıraktım. Siz sakın böyle yapmayın, çünkü meğersem bağ programı yapan tek kişi ben değilmişim, tüm İstanbulmuş! Hiç yer yoktu, zaten covid sebepli misafir sayısını da azaltmışlar. Ben yıkıldım ama ayaktaydım. Telefonda konuştuğum Yudum hanım'a dedim ki (Bağ evinde çalışıp ismi Yudum olmak muazzam bir rastlantı mıdır nedir?), yarın sizi yeniden arıcam ve şansımı yine denicem. Öyle de yaptım, cumartesi öğlen yine yer yoktu, dedim ki 'Yudum hanımcığım (artık o samimiyete gelmiştik) rezervasyonunu iptal eden olursa beni arayın lütfen.' Hakikaten de saat 16'da beni aradı, biz de Melisle denizden çıktık, pıtı pıtı hazırlandık süslendik ve Barbare Bağları'nın yolunu tuttuk.

Mekan gerçekten çok güzeldi. Bir bölümü kapalı restoran, bir bölümü bizim oturduğumuz gibi şarap varillerinden yapılma masalar, bir kısmı da yeşillikler üzerinde bir çok dağınık masadan oluşuyor. Biz hemen bağ manzarasına karşı oturduk, tadım şarap siparişimizi verdik. Kişi başı tadım menüsü 105 tl, harika bir peynir tabağıyla birlikte geliyor.

Sırasıyla yanında numara yazılı olan şarapları denedik, hepsi birbirinden lezzetliydi.

Tabii tadıma başlamadan önce, Yüce rabbimin, blogu olan her insana olan ilk emri 'Çek'i dinledik ve bol bol fotoğraf çektik. Canım Melis'im burda bir sabır testi verdi ve başarıyla geçti.

Fotoğraflar çekildikten sonra ben bir rahatladım, bir gevşedim ve başladık keyif yapmaya. O peynirler, o şaraplar o kadar tatlı bir sohbete meze oldular ki anlatamam, uzun zamandır bu kadar güzel bir kız kıza program yapmamıştım. Mekan değerlendirmesi yapmam gerekirse - ki bir blog yazdığıma göre gerekir- mekan, servis, çalışanlar, şaraplar, hizmet kalitesi, gelen insan kitlesi, fiyatlar, hepsinden çok ama çok memnun kaldım. Özellikle burdan Yudum Hanım'a çok teşekkür ederim bizden vazgeçmediği için :)

Şimdi diyorum ki, ben İstanbul'daki haftasonlarımı böyle geçiriyim, tatlı bir kız arkadaşım bana gelsin, deniz, havuz keyif yapalım, akşam üzeri de Trakya'daki başka bağları keşfedelim. Buyrun sizle de gitmek istediğim bağlar listemi paylaşıyorum, gittikçe de blogumda yazar, yorumlarım:

-Barel Bağ Evi

-Chateau Kalpak Vineyards

-Chateau Nuzun Bağ Evi

-Dessera Vineyards

-Arcadia

Sizin de önerilerinizi bekliyorum.

You Might Also Like:
bottom of page