Yine bir bağ gezisinden merhaba!
Barbare Bağ Evini anlattığım yazımda da söylediğim gibi, bizimkiler İstanbul dışına taşınınca, ben de onları ziyarete geldiğim dönemi Trakya'daki bağ evlerini keşfe ayırdım. 1-1.5 saat gibi bir sürede, trafiksiz rahat rahat araba kullanıp yepyeni mekanlar keşfetmek mi, saatlerce trafikte saçımı başımı yolup sosyal mesafenin sıfır olduğu İstanbul'a inmek mi sorusunu kendime sorunca karar vermem de çok zor olmadı zaten.
Bu seferki keşif günü arkadaşım Gizemdi. Cumartesi sabahı erkenden arabasına atladı ve bize geldi. Önce denize & havuza doyduk.
Bize nefis karpuzlu sodalı içeçekler hazırlamış, annem de sigara böreği kızarttı, 3 köpekle beraber aile saadeti yaşadık. Sonra atladık arabamıza ve Barel Bağ Evi'nin yolunu tuttuk.
Barbare'den sonra en çok görmek istediğim Trakya bağı Bareldi. Bunu önceki yazımda yazmıştım. Çok çok sevdiğim kuzenim, Ayşegül Ablacım, benim yazımı okumuş. Barel bağlarının sahipleri Baran Bey ve Elif Hanım onun çok yakın arkadaşlarıymış. Zaten Barel ismi de bu iki kardeşin isimlerinin ilk hecelerinin birleşiminden geliyormuş. Yine dört ayak üstüne düştüm, Ayşegül ablamdan Elif Hanım'ın numarasını aldım ve bu sefer erken erken rezervasyonumu yaptırdım.
Mekan gerçekten inanılmaz tatlı. Hele hele hava kararmaya başlayınca yanan minik ışıklarla daha bile tatlı oldu.
Hemen tadım menümüzü söyledik. Barbare'ye kıyasla çok daha ucuzdu ama yanında gelen aperatifler baya azdı maalesef. Birkaç küp beyaz peynir ve eski kaşar, 1 adet kepekli tost ekmeği incecik şeritlere bölünmüş ve üzerine zeytin ezmesi sürülmüş. Neyse ki şaraplar çok lezzetliydi. Biz yanında köy cipsi de söylemiştik, o ve yanında gelen tatlı ekşi sos da harikaydı.
Sonra başladık bağları gezmeye, yani bayılana kadar fotoğraf çekmeye.
Sonra bir şeyler atıştırmaya devam edelim dedik çünkü biz mütemadiyen açız. Güveçte tereyağlı istiridye mantarı aldık. Pek başarılı bir seçim yapmamışız maalesef. Biraz yemeklere karşı hevesimiz kırıldı, başka bir şey denememeye karar verdik. Hem zaten önemli olan şaraptı, servisti, ortamdı ve Barel'de bunların hepsi fazlasıyla vardı ve iyiydi. Ben açıkçası yemek konusunda da iyi şeyler duymuştum, neyse geçmiş olsun, dediğim gibi geri kalan her şey çok ama çok iyiydi.
Misler gibi bir türk kahvesi içip bu tatlı günü de bitirdik ve evimize geri döndük.
Eğer bu Türkiye seyahatim esnasında yeniden fırsatım olursa, bu sefer gitmeyi planladığım ve merak ettiğim bağ Chateau Nuzun Vineyard. Bakalım oraya kimle ve ne zaman gitmek nasip olucak.