top of page

İtalya'da Yaşayan Bir Türk Olmak


Ben milliyetçi bir insan değilim. Bana doğuştan gelen, üzerinde hiç bir emek harcamadığım hiç bir konuda bağnaz veya taraftar değilim. Türk bir kadın ve Türk bir erkek evlenmeye karar vermişler, çocuk yapmışlar ve ben dünyaya gelmişim. Tamamen şans meselesi. İngiliz bir ailenin de çocuğu olabilirdim, Suriyeli bir ailenin de. Üzerinde tek bir söz hakkım yok. Doğduğumuz toprakların bizim için bir gurur veya utanç meselesi olmasını saçma buluyorum. Veya Müslüman bir ailede doğduğum için en iyi dinin Müslümanlık olduğunu savunamam. Hristiyan bir ailede de doğabilirdim. Müslümanlık inançlarıyla yetiştirildiğim için Müslümanım, ailem Yahudi olsa Yahudi olurdum. Bugün Müslüman olarak doğan ve bunun en mükemmel din olduğuna inanan insanlar, Yahudi olarak doğsalardı da Yahudiliğin en mükemmel din olduğuna inanıcaklardı. Konunun özeti şu, Türk olarak dünyaya gelmek benim için herhangi bir Türkiye fanatizmi yaratmıyor. Ülkeme dair hem çok sevdiğim şeyler var, hem de tüm zerremle nefret ettiğim.

Kahvaltı kültürümüzü çok seviyorum. Çay ve simit ikisilisinden aldığım tadı hiç bir şeyden almıyorum. Atatürkle aynı ırktan olmaktan sinsi ve gizlice bir keyif alıyorum. Dünyanın en güzel manzarasını boğaz manzarasına değişmem. Güne türk kahvemi içmeden başlayamam. Euroyla maaş almama rağmen her euro artışında içim parçalanıyor. Yabancıların ülkemizdeki süpermarket fiyatlarını euroya çevirip gülme krizine girdiği videoları izlerken içimden edebildiğim en büyük küfürleri ediyorum. Ama çok da sevmediğim şeyler var. Kadına, çocuğa ve hayvana şiddetin alıp başını gitmesi, insanların artık açlık sınırında yaşaması buna rağmen hala seslerini çıkarmamaları, doğanın katledilmesi, her yerin beton olması, ekonomiden anlamayan ekonomi bakanları, twitter üzerinden espri yapan muhalefet, tarihi eserlerin katledilmesi. Say say bitmez.

Bu benim kendi ülkem hakkındaki görüşlerim. Peki ya italyanlar? 2005 yılında ilk geldiğim zaman, İtalya'da bize karşı bir sempati vardı. Kendi halinde takılan, çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen laik olan, komşularıyla sıfır sorun, sakin bir ülkeydik. İkinci gelişim olan 2018 yılında, bakış açısının çokça değiştiğini gördüm. Türklere değil ama Türk hükümetine karşı bir antipati başlamış diyebilirim ve çok da haksız bulmuyorum. 2018 yılındaki Türkiye, Avrupa'da biraz diktatörlük gibi gözüküyordu. Cumhurbaşkanımızı pek sevmiyorlar ve bu sevmemenin nedeni havaalanını kıskanma veya Türkiye'nin süper güç olmasıyla inanın alakalı değil. Buna rağmen, İtalya genelinde konuşmam gerekirse bir kez bile Türk olmam sebebiyle ırkçılığa uğramadım. Tabii Türklerin yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkelerinden biri olmamasının da önemli bir etkisi var diyebilirim.

Peki Türk olmanın bir faydası var mı? Arkadaşlar çok üzülerek belirtmeliyim ki çok değersiz bir pasaportumuz var. Bir Türkiye fanatiği olmadığımı söyledim, o yüzden lütfen şunu söylerkenki samimiyetime inanın, bizim eğitimlimiz, bakın zenginimiz demiyorum eğitimlimiz, Avrupa'daki insanlara tur bindirir. Eğitimli ve duyarlı, çevreye saygılı Türk genci gibisi anca İskandinavya sınırlarında var. Ancak Türk insanının ortası yok. İyimiz çok iyi, kötümüz çok kötü, ya çok iyi eğitimliyiz ya cahillikte bir dünya markasıyız, nasıl ekonomik olarak Türkiye'de artık orta sınıf yok, insanlık açısından da bu böyle. Bunun en büyük zararını iyi insanlar görüyor. Bir ispanyol genci, elini kolunu sallayarak burda rahat rahat iş bulabiliyorken, ben iş bulmama rağmen aylarca çalışma iznimi ayarlayabilmek için acı çektim. Resmen acı çektim ya. Düşünün bir şirket var benle çalışmak istiyor, benim de onlarda gönlüm var ama pasaportum sebepli çalışmakta zorlanıyorum. Ya da bir Yunan genç istediği avrupa ülkesine girip elini kolunu sallayarak gezerken, biz deli gibi para ödeyip vize alıyoruz, pasaport polisi sırasında kalp krizi geçiriyoruz. En basitinden, İspanya şu anda covidden kırılırken, sırf ben Türkiye'den geldiğim için 14 gün mecburi karantina yapıyorum, elinizi atsanız covid çarpan İspanya vatandaşı rahat rahat giriyor. Niye ki? Corona da mı ırkçıymış? Avrupa vatandaşlarına gitmiyor muymuş? Peki hırsızın hiç mi suçu yok? Totaliter bir ülkeden geliyorsanız, insanlar ne verdiğiniz sayılara güveniyor ne de kurallara uymanıza. Kaçımız inanıyoruz ki sağlık bakanının açıkladığı sayılara. Havaalanında bekleme salonunda 20 dakika boyunca, sosyal mesafeye uygun, yan koltuk boş oturuyoruz, uçağa binince herkes yanyana. Bilim kurulu önerisiyle eskisi gibi sıcak yemek ve içecek servisi yok ama herkesin sandviçi aynı anda dağıtılıyor, herkes maskesini indirip aynı anda yemek yiyor. Sonra diyorum ki, adamlar niye bana karantina uygulamasın ki? Bize niye güvensin?

Hep eksiden başlıyorum. Benimle aynı eğitim seviyesine, aynı çevre duyarlılığına, kurallara uyma bilincine sahip insanlar, sırf pasaportları yüzünden benden hep birkaç adım öndeler. Ben sürekli iş yerime 'Neden İtalyan almadık ki?' dedirtmemek için ekstra bir çaba göstermek zorundayım. Çalışma izni belgelerimi kendim ödüyorum, avukat masrafımı ben üstleniyorum (normalde şirketin ödemesi lazım, ama hangi şirket ekstra ücret ödemek istesin ki, kendi vatandaşını alır), eylülde onlarla aynı gün ofiste olabilmek için izin zamanımda 14 gün karantina yapmak için tek başıma Milano'da oturuyorum ki ofise zamanında gelmedi demesinler. Bunun gibi bir sürü şey. Ev tutarken de çok zorlandım. Avrupa birliği vatandaşı olmadığımı duyan ev sahibi kiralamak istemedi evi bana. Zar zor bir buluşma ayarladım, yüz yüze tanışıp aynı üniversiteden mezun olduğumuzu öğrendikten sonra verdi evi.

Türk olduğum için sosyal hayatımda bir kere bile dışlanmadım, ırkçılığa uğramadım ama bürokraside çok gerideyim. Burdan Avupa'da yaşayan aydın Türk insanlarına seslenmek istiyorum. Lütfen size 'aaa sen hiç Türk'e benzemiyorsun.' dendiğinde iltifat almış gibi gülümsemek yerine, 'Yoo, ben tam olarak klasik bir Türk'üm' diyin, keza hep beraber düzeltmemiz gereken zedelediğimiz bir imajımız var ve ben şu pasaportun biraz da olsa güzel yanlarını görebilmek istiyorum artık.

You Might Also Like:
bottom of page