top of page

İnstagramın Hayatımızı Mahvetmesi


Sosyal medya...Onla da olmuyor onsuz da...

Son birkaç yıldır, her sabah okumadan güne başlayamadığım ekşisözlükte şöyle başlıklara rastlıyorum:

- Sosyal medyanın olumsuz etkileri

- Sosyal medyanın insanı depresyona sürüklemesi

- Kadınların artık Instagram için yaşaması

- Instagram yüzünden soğunulan şeyler

Herkes sosyal medyaya düşman, herkes şikayetçi ama hepimizin de hesabı var. Bir aşk - nefret ilişkisi söz konusu. Eleştiriler çok haksız mı? Bence değil ama biraz abartı. Yine de sosyal medya hepimizi az ya da çok ele geçirmedik desek yalan olur.

Geçen Kuzguncuk'a gitmiştim. Attığım storylerden birine bir kız arkadaşım 'Ben küçükken bu sokaktaydı evimiz.' yazdı, ben de fotoğraf çeken, gürültü yapan insanlara bakıp 'Bu kadar kalabalıktan, insandan bunalmıyor muydunuz?' diye sordum çünkü evi inanılmaz tatlı bir yerdeydi ve hınca hınç instagirllerle doluydu. 'O zaman Instagram yoktu, kimse gelmiyordu ki.' dedi. Çok haklı, Instagram yüzünden herkes eskisinden çok daha fazla fotoğraf çekiyor ama tek suçlu Instagram mı? Eskiden fotoğraf çekmek bu kadar kolay değildi, liseliler bilmez, digital olmayan makinalarımız vardı. Çektiğimiz fotoğrafı ancak bastırmaya gittiğimizde görürdük. Öyle 100-200 fotoğraf çekmek diye bir şey yoktu. İnstagram daha çok paylaşma ve dolayısıyla daha çok çekmeyi sağlamış olabilir ama elimizdeki akıllı telefonların çok kaliteli fotoğraflar çekmesi, digital olduğu için istediğimiz kadar poz verebilmek de fotoğraf çektirme yarışını arttırdı.

Peki fotoğraf çekme ve paylaşma isteğinin neresi yanlış? Yakın bir kız arkadaşımla Santorini'ye gitmiştik. Yanımızda da güzel kıyafetler götürdük ve tabii ki bir sürü fotoğraf çekildik. O zamanki erkek arkadaşım tarafından İnstagrama fotoğraf koymak için yaşamakla suçlanmıştım. Oysa o fotoğrafları çekmek günde sadece yarım saatimi almıştı. Günün geri kalan zamanında eşşek üstünde adayı gezmiş ve gülme krizlerine girmiş, harika plajlarda yüzmüş, otelin jakuzisinde deniz manzarasına karşı şarap içmiş ve saatlerce sohbet etmiş, güneşin batışını alkışlar eşliğinde izlemiş, mükemmel bir deniz mahsüllü makarna yemiştim. Kusura bakma birader (ayrılınca birader oldu), big chefste kankilerimle yemek yemiyorum, Santorini'deyim, o kadar fotoğraf elbet çekilecek. Kaldı ki, kendi adıma konuşmam gerekirse, erkek kardeşimle bile tatile gittiğimde, 'aman erkek adamdır, bunalır' diye ona bile fotoğraf çektirmiyorum. Ama iki kız, günde yarım saatimizi fotoğraf çekmeye ayırmamızın, gittiğimiz ve bir daha ne zaman gideceğimizin belli olmadığı bir yerden güzel anılarla ayrılmamızın zararını anlayamıyorum.

Tabii ki, bu fotoğraf çektirme olayını abartıp anı yaşayamayanlar yok mu? Olmaz mı? Ama bu herkes için geçerli değil.

Birkaç sene önce iki blogger arkadaşımı Marmara Adası'na tatile çağırmıştım. İkisinin de gerçekten takipçisi çok. İçimde bir korku yok değildi, şimdi tüm vaktimiz fotoğraf çektirmeye gidicek hiç bir şey anlamıcaz diye. Kızların ikisi de bir tekne yolculuğumuz esnasında 15 dakikada istedikleri pozları çektiler ve günün geri kalanında birkaç story çekmek için telefonu ellerine almak yerine dokunmadılar bile. Tamamen anı yaşadık. O zaman tüm bloggerların fotoğraf için yaşamadığından emin olmuştum. Yani abartan bir kısım elbet ki var ama artık çoğu kişi hangi açıdan güzel çıkacağını o kadar iyi biliyor ki, tık tık iki dakikada hallediyor ve keyif yapıyor. Biz de onların güzel fotoğraflarına bakıp saatlerin emeği var sanıyoruz.

Peki ya instagramda herkesin aşırı mutlu olması? Çok doğal değil mi? Ağlarken mi paylaşalım kendimizi? Herkes tabii ki en güzel anlarını paylaşıcak. Burdan, bu insan inanılmaz mutlu ve sorunsuz, hayat buna güzel sonucu çıkartmak için deli olmak lazım. Tabii ki Milano'daki evimin güzel terasını paylaşıcam, o evi bulmak için 1 ay boyunca sürdürdüğüm aramalarımı, aldığım hayır cevapları sonucunda yatağa kapanıp ağlamalarımı değil. İnsanların mutlu anlarında paylaştıkları fotoğraflara bakıp dünyadaki en mutsuz insanının kendileri olma sonucuna varanlarda aramak lazım suçu. Tabii ki şöyle şeyler de yok değil, kocasıyla her gün kavga ettiğini bildiğimiz insanların 'canım kocişkomla kahve keyfi', 'canım kocişkomla pazar kahvaltı' fotoğrafları koyup, aslında hiç mutlu olmadıkları insanlarla mutlu aile pozları vermeleri. Ama bunun da bana bir zararı yok, kandıran beni değil yine kendini kandırıyor.

Peki herkesin vücudunun aşırı güzel olması? Duygu Özarslan yazımda da söylemiştim, ben hiç photoshop yapmıyorum, 1.54 olan boyumu uzatmaya çalışmıyorum çünkü uzatsam kaç yazıcak, aynaya bakınca kısa olduğumu görüyorum, ya da basenlerimi inceltsem ne olur ki? Bakıyorum şu anda basenlerime, evet varlar, Allah için tam olarak burdalar ve bir ömür de burda olucaklar. Kişi kendinden bilir işi derler ya, ben yapmadığım için Bahar Candan hariç kimse yapmıyor sanıyordum. O da Allah afetsin körün gözüne parmak soka soka yapıyor. Diğerleri baya başarılı, gönüllü paparazziler olmasa öyle sanıcaz. Çok insana ulaşan influencerların bunu yapmasını inanılmaz yanlış buluyorum çünkü birçok genç kız öyle olmaları gerektiğini düşünüp depresyona giriyor. Ama yine de kandıran kendini kandırıyor.

Ben suçu instagramda bulmuyorum. İnstagram çıktı mertlik bozuldu değil. Bir masanın üstünde keskin bir bıçak olsun, sen o bıçağı lezzetli yemekler yapmak için de kullanabilirsin, bir insanı öldürmek için de. Suçlu olan araç değil amaç. İnstagramı yalan bir dünya yaratmak, kendini olduğundan daha güzel, daha zengin, daha mutlu göstermek, daha çok like almak için de yaşayabilirsin. Sen böyle değilsin ama böyle olan insanlar var diye de instagramı suçlamamak lazım. Sosyal medya koskocaman bir dünya, bu insanları takip etmeyi de seçen sensin. Çok güzel bir tuş var, follow veya unfollow diye. Basınca istediklerini görüp istediklerini görmemeyi tercih edebilirsin.

Kendi adıma konuşmam gerekirse, Instagram benim hayatıma çok güzel insanlar kattı. Sabah iki köpeğini alıp koşuya çıkan insanları takip ettikçe benim de spor yapasım geldi, evini güzel döşeyenlerden ilham aldım, frenchilerin hesabını takip edip gülme krizlerine girdim, gezilecek çok güzel ülkeler, şehirler, restoranlar keşfettim, o keşfettiklerimi gidip denedim. Kendimi ve hayatımı olduğundan daha farklı, daha güzel göstermeye çalışmadan, yeni bir yer keşfettiğimde yarım saatten fazlasını fotoğraf çekmeye adamadan anı kaçırmadan, 100 filtre ve photoshopla uğraşıp zaman kaybetmeden...

Sosyal medya iyi de çevresi kötü dostlarım...

You Might Also Like:
bottom of page