top of page

İstanbul Dönüşü Karantina: Çok Sıkıldım ve Yerim Çok Dar


Her şeyi aşırı ihmal ettim o kadar farkındayım ki...Ah dostlarım, ben bu eylül ayı başladığından beri yemin ederim yaşamıyorum. Sabah erkenden ofise gidip gece çok geç saatlere kadar çalışıp, eve dönüp, ağzıma iki lokma bir şey atıp direkt bayılarak uyuyorum. Yani daha kafam yastığa değmeden ben rüya görmeye başlamış bile oluyorum. Bazı haftalar, haftasonu da çalıştım. Hatta şöyle bir haftam oldu, aynı hafta 2 adet Netflix çekimi, haftasonu Verona Arenası'nda 2 adet streaming konser, ertesi hafta upuzun toplantılar, yine bir adet Verona streaming konser, cuma günü de sabah 6'da biten video klip çekimi. Cumartesi günü Fiona'yı alıp yaklaşık 20 saat uyudum. Yani diyeceğim o ki, bırakın blogla & instagramla ilgilenmeyi, ben yaşamıyorum bile uzun zamandır. Bu esnada 14 günlük inanılmaz sıkıcı bir karantina dönemi ve hemen karantina sonrası 'atın beni denizlere' mottosuyla ayarladığım, yağmur & fırtına & şimşek üçlüsü arasında, ayağımı denize bile sokamadan sırılsıklam olduğum bir Rapallo tatili yaptım. Tatilden pek bir şey anlamadım ama karantina geçmek bilmedi.

Efendim Türkiye kırmızı bölge sayıldığı için, ben İstanbul'daki mis gibi smartworking ve deniz sefamı 13 Ağustos'ta kesmek durumunda kaldım. Çünkü 28 Ağustosta çalışma izni randevum vardı. Bu evraklarımın onaylandığı bölüm, normalde mayısta olması gerekirken pandemi sebepli taa bu tarihe kaldı, eylülde de ofis açılıcaktı. İtalya, Almanya gibi değil, karantinaya girmek istemiyorsan test yaptır demiyor, o test yapılsa da yapılmasa da 14 gün karantina diye tutturdular. Ben bu inatlarından vazgeçerler, insafa gelirler diye çok umut etmişsem de bu kural değişmeyince, 20 ağustosta olan biletimi 13üne aldım ve Milano'ya geri döndüm.

Aranızda hiç ağustos ayında Milano'ya gelen var mı? Yok. Niye? Çünkü ağustosta Milano'da hayat durur! Hele hele 15 Ağustos'un olduğu hafta, Ferragosto tatili var İtalya'da, o hafta sokakta insan görmeniz, açık market bulmanız bile neredeyse imkansız. İşte ben, covid sağolsun tam o haftayı, Milano'da tek bir arkadaşım olmadan, hatta Milano'da tek bir insan olmadan, 35 derece sıcakta, evde geçirdim. Düşünsenize, daha birkaç gün önce sabah uyanıp çalışmaya başlamadan denize atlayan ben, birkaç gün sonra apartman dairesine kapanmıştım. Fiona'yı anlatmıyorum bile. Bahçeden eve girmeyen, iki adet koskocaman arkadaşıyla sabahtan akşama oynayan, sıcaklayınca kendini denize atan Fiona, bir anda depresyona girdi. Ona da ayrı üzüldüm. Bari işle ilgilenirim ne yapalım derken şirket de 2 hafta zorunlu izne çıkartmasın mı? 14 günün ilk 5 gününde ne kadar trash Netflix yapımı varsa izledim. Real Housewifeslar saç baş yoldu, Married to Medicine'daki kadınlar birbirlerine tekme tokat girişti, Selling Sunset'in hem entrikalarına şaşırıldı hem de evlerine hayran kalındı, ama bitti yani. Geri kalan günlerinde ben resmen duvar izledim.

Bakınız ben kurallara inanan ve uyan bir insanımdır, onları delmeye çalışmam, otoriteden korkarım ve saygı duyarım. (Otoriteden kastım, demokrasinin tam olarak uygulandığı ülkelerdeki otoriteler, diktatörlükler değil.) O yüzden İtalyan hükümeti bana evrak doldurtup, adresimi ve ismimi aldıktan sonra, benim karantinadan kaçmam mümkün değildi. Sadece kontrollerin tam olarak nasıl olacağını anlamamıştım. Eve aniden gelip mi kontrol ediceklerdi, telefondan arayıp balkona çık bakalım orda mısın mı diceklerdi, bu pek anlatılmamıştı. Allah'tan benden önce karantinaya giren arkadaşlarım oldu, onlardan öğrendiğim kadarıyla ev kontrolü yoktu, sokakta polis durdurup kimlik kontrolü yapıp ve karantinada olup olmamanız gerektiğini teyit ediyormuş. Ben tabii ki günde iki defa Fiona'yı gezdirmek için parka gittim ama sokağımdan asla çıkmadım. Süpermarket alışverişimi online hallettim. Dediğim gibi, o esnada hiç bir arkadaşım burda olmadığı için onları eve de davet edemedim. Bu arada hiç polise rastlamadım o yüzden kontroller nasıl oluyor inanın hala ben de bilmiyorum. Polise rastlamadım derken, insana da rastlamadım. Tüm parkta sadece Fiona ve benim olduğumuz günlerdi. Milano'da arabaya park yeri bulmak aşırı zordur, tüm park yerleri bomboştu. Fırıncı memleketinde, ev yemekleri satan amca güneyde sefadaydı, Fiona'nın petshopunun kepenkleri kapalıydı... Burası kürkçü dükkanı, elbet dönücekler diyerek teselli ettim kendimi.

Peki karantinada olmanın hiç mi pozitif yanı yoktu? Vardı tabii ki...Ben İstanbul'da gerçekten kendimi kirlenmiş hissetmiştim (laflara bak) Merkeze çok çok az inmeme rağmen denk geldiğim insan kalabalıkları, kimsenin maskeyi düzgün kullanmaması, sosyal mesafeye asla uyulmaması beni çok rahatsız etmişti. İstanbul Havalimanı'na ayrı bir parantez açmak isterim. Benim şansıma o gün aşırı yoğundu, içerisi kalabalık olmasın diye kapılara görevli koymuşlar bilet kontrolü yapıyorlar, ama herkes üst üste. Zaten o esnada kapmadıysak içerde hiç kapmayız. Uçak deseniz ayrı bir alem. Yarım saatlik bekleme salonunda ikişer koltuk boş bırarak otururken, 2.5 saatlik yolculukta hiç sosyal mesafe yoktu, tüm koltuklar doluydu. Covid sebepli sıcak yemek veremiyorlar, ama herkese aynı anda sandviç dağıtıyorlar, herkes aynı anda maskesini indirip aynı anda yemek yiyor. Ben bekledim herkes bitirsin diye, nasıl da açtım halbuki, lokmayı ısırıp maskemi hemen geri takarak çiğnedim. Uçağa girip çıkarken yine herkes aşırı heyecanlıydı maşallah. Bir anda kapıya koşturdular, ben yine herkesin inmesini bekledim. Yani diyeceğim o ki, o 14 günlük karantinada en azından arındığımı, temizlendiğimi hissettim. Son olarak çok önemli bir şey fark ettim ki, ben bir lockdown daha kaldıracak psikolojide değilmişim. Çok zorlandım. Umarım bir daha marttan mayısa kadar geçirdiğimiz süreyi geçirmek zorunda kalmayız, kendimi o zamanki gibi pozitif tutamayacağımı bu son karantinada iyice anladım.

Karantinanın bittiği günü unutamam. Evin sokağından uzaklaştıkça gelen yanlış bir şey yapıyormuşum, sanki evde olmalıymışım hissi kendini yavaş yavaş özgürlüğe bıraktı. Gittim dışarda ilk kahvemi içtim, o kahvenin tadı sanki bambaşkaydı. Genel olarak 2020 eskiden hiç farkına varmadığım şeylerin özlemini çekip kıymetini anladığım bir yıl oldu. Ama dediğim gibi anladım, dersler çıkarttım, o yüzden bir an önce bitip yerini 2021'e bırakabilir. Hatta bana kalırsa bu sene yeni yılı birkaç ay erken bile kutlayabiliriz. Bunu bir düşünün...

You Might Also Like:
bottom of page