top of page

Yoksa Yeni Bir Hobi Mi Doğuyor? : Binicilik


Başlıkta sorduğum soruyu hemen cevaplayayım, maalesef doğamıyor dostlar! Daha şimdiden 2. dersimizi iş seyahatim sebebiyle iptal etmek zorunda kaldık, Melis de kasım ortasına kadar Türkiye'ye dönüyor, geri döndüğünde de 14 gün karantinası olucak derken bizim ikinci ve üçüncü dersler aralığa kaldı. Neyse baştan başlayalım.

Ağustos ayında, belki üç yüz defa anlattığım karantinamı yaparken, sıkıntıdan patlamak üzereyken, dedim bu iş böyle gitmez, bu covid yüzünden en büyük hobim yani seyahat etmek elimden alınmış olabilir ama bu yılı hala bir şekilde kurtarabilirim, yeni deneyimleri illa seyahat ederek edinmek zorunda değilim, yeni bir hobi de aynı keyfi bana verebilir. Böylece hem virüs kapmayacağım hem de yaparken keyif alacağım şeyleri düşünmeye başladım. Çocukluktan beri en özendiğim kişilerin başında binicilik yapanlar gelirdi, kardeşim Göksu da bunlardan biri. O kursa giderken ben hem çekingen olduğum hem de hiç sportif olmadığım için uzaktan bakmakla yetinmiştim. Bu çok asil bulduğum sporu artık deneyebilirdim çünkü artık sıfır çekingendim, eskisine göre daha sportiftim ve biraz daha seyahat edememekten, hayatıma yeni deneyimler katamamaktan delirebilirdim. Böylece ilk önce binicilik kıyafetlerine bakmaya başladım çünkü neden olmasın? Bu beni daha da gaza getirmenin başlıca yoluydu. Tabii ki hemen gidip kendime kıyafet satın almadım çünkü devamını getiremezsem alıp dolabımın derinliklerinde kaybolmasını istemiyorum. Neyse, ikinci adım Milano'da binicilik dersi alabileceğim bir yer bulmaktı. Google'da aratmaya başladım ki ne göreyim? Groupon'da kampanyalar. Ta da da...Hemen yorumlara bakıp nerden ders alsam diye araştırmaya başladım ve çok tatlı bir yer buldum. Bu yerin tatlı olmasında 3 dersin toplamda 30 euro olmasının da bir etkisi vardır elbet...Geriye son bir şey kalmıştı, 3. ve son adım bana eşlik edecek bir arkadaş bulmaktı. Melis'e mesaj attım ve bize binicilik dersi alıyorum okey misin dedim, o da hemen okeyim dedi ve yaklaşık bir dakika sonra derslerimiz alınmıştı bile.

Bir pazar günü Melis ve Riccardo, Fiona'yla ikimizi evden aldılar ve yollara düştük. Bütün hafta yağmur yağan Milano'da, o öğlen çok tatlı bir güneş vardı. Şehirden dışarı çıktıkça tüm hafta yaşadığım stresten arınmaya başladım resmen. Milano, bir İstanbul kadar olamasa da yine de yoruyor insanı, ya da ben yaşlanıyorum veya çok çalışıyorum, o kısmına tam karar veremedim, ama şehir dışında olmak beni git gide daha da mutlu etmeye başladı bu ara. Neyse binicilik kursuna vardık, o kadar tatlı bir yerdi ki, alabildiğine yeşillik, bir sürü at, bir sürü etrafta koşuşturan köpek. Ben de hemen Fiona'nın tasmasını çıkarttım, mutlu mutlu koşturmaya başladı. Biz Melis sebepli tabii ki erken gelmiştik:) Bizden önce bir ders daha vardı ama bu erken gelmek o kadar güzel denk geldi ki, hemen etrafı keşfe başladık. Ahırları gezdik, bir sürü fotoğraf çektik, Fiona at kakalarının içinde yüzdü, hayatında ilk defa bir atla tanıştı. Böyle standart şeyler işte...

Biz keşfimizi bitirdik ve bizim sıramız geldi...Mükemmel zamanlama. Melisle aynı anda ders aldık ama ikimizin de hocaları farklıydı, konsantrasyonum atın üzerinden düşmemek olduğu için onun dersini çok takip edemesem de ben kendiminkinden baya keyif aldım. Öğretmenim tahminimce benden daha genç çok tatlı bir kızdı, eminim hiç bir şeyi tam olarak düzgün yapamadım ama o 'Gayet iyi gidiyorsun.' diye diye beni baya gaza getirmeyi başardı. Bu esnada onun köpeği bizim atla beraber arkamızdan turluyordu, bir baktım benim şapşal Fiona'm da ders alanına girmiş. Zaten böyle pür dikkat kafası dik bir şekilde Riccardo'nun ayağının dibinde durup beni izliyordu.

45 dakika süresince en basic şeyleri öğrendik diyebilirim. Dürüst olmam gerekirse baya keyif aldım. Sporla ilgili uzun zamandır fark ettiğim şeyden bir kez daha emin oldum ki, sporun hangi dalını yaparsanız yapın, otomatik olarak diğer dallarla ilgili de bir yetenek kazanıyorsunuz çünkü birincisi kaslarınız güç kazanmış oluyor, ikincisi duruşları otomatik olarak doğru yapmaya başlıyorsunuz. Tabii ki ben spor konusunda bir otorite değilim, bu sporu hayatıma soktuktan sonra kendimle ilgili keşfettiğim şeylerden biri olmuştu.

Binicilikle ilgili en korktuğum şeyler ata binmek ve attan inmekti, çok şükür kafamı gözümü yarmadan ve bir yerlerimi kırmadan atın üzerinden inebildim. Riccardo ve Melis yine şehir dışında, çok tatlı bir restoran bulmuşlar, Fiona'yı da alıp oraya geçtik, Fiorentina steak yiyip aşırı kaliteli bir pazar geçirdik.

Bu ilk dersimizden tam bir haftasonraki pazar gününe, yine aynı programı yapalım demiştik. Yani önce binicilik dersi, sonra da yine güzel bir yerde tıka basa yemek çünkü üçümüz de, hatta Fiona'yı da sayarsak dördümüz, inanılmaz huzur bulmuştuk. Ben bütün hafta bunun hayalini kurup durdum desem yeridir. İş çok ağır çünkü ve ben bir süredir haftasonları da çalışıyorum. Sonra bir anda benim iş seyahatim çıktı, ta İtalya'nın güneyinde. Sonra buraya arabayla gitmeye karar verdik ve en son pazar günü yola çıkacağımız belli olunca ben ağlaya ağlaya bu dersi iptal etmek zorunda kaldım. 15 gün güney İtalya'da çalışıcam, tam ben Milano'ya dönünce Melis üç haftalığına Türkiye'ye dönücek, sonra geri dönüp bir de 14 gün karantina yapıcak. Yani aralık ayına kadar binicilik yalan oldu dostlarım. Tadı damağımda kaldı desem yeridir. Umarım arayı çok soğutmadan geri döneriz çünkü sadece bir kez yapabildiğimiz o pazar programımızı gelenekselleştirsek inanılmaz mutlu olucam. Şimdilik Red Kid'inizden haberler bu kadar, aralıkta yine görüşürüz Düldül.

You Might Also Like:
bottom of page