Her şey ilk başladığında, yani 2020 yılının şubat sonunda, ben bu virüsü bu kadar ciddiye almamıştım. Mayıs ayı için iki biletim vardı: Brülsel ve Agadir. İlk lockdown olduğunda, bu biletlerimi iptal etmemiştim çünkü bu kadar uzun sürebileceğini düşünmemiştim. Mart ve nisan aylarını evde geçiririz ama mayıs gibi toparlanırız sonra eski hayatımıza döneriz gibi düşünüyordum. Ne aptalmışım...Ama tek aptal ben değildim, hatırlıyorum da ekşisözlükte de aynı benim gibi düşünen, nisanda mayısta geçer diyenler vardı, bir de onlara 'Saçmalamayın anca haziranda biter.' diyenler. Ay bana bir gülme geldi. Neyse..Tüm bu aylar geldi, geçti, beklenen ikinci dalga Avrupa'yı vurdu (Türkiye'de ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz, zeki, çevik ve ahlaklı olduğumuz için vaka ve hasta sayısı diye efsane bir buluş yaptık dünya şok!) İkinci dalganın birincisinden çok büyük bir farkı var benim için. İlkinde cahildim, birkaç aya geçer diyordum, ikinci dalgada daha bilinçliyim ve 2021 senesinin de böyle geçeceğine inanıyorum. Hatta arttırıyorum, bana göre, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak...
Neye göre böyle düşündüğümü, kaynağımın ne olduğunu soranlarınız olacaktır. Cevabı çok basit. Kim Kardashian'ı da ünlü eden vücut parçamız tüm kaynağım. Makaleler mi okudun Gözde, sosyolojik araştırmalar mı yaptın derseniz, yuooo hiçbirini yapmadım, birazdan yazacaklarım hiçbir bilimsel veriye dayanmıyor, tamamen kendi hayal ürünüm ve bir de üstüne üstlük ben bunlara inanıyorum. Neden olmasın ki? Büyük resmi görmek bizim ata sporumuz. Hazırsak başlayalım...
Güle Güle Globalleşen Dünya:
2019 yılında yaptığım seyahatlere bakıyorum, ordan oraya koşturmuşum, birçok ülke, ondan çok daha fazla şehir görmüşüm, pasaportumu vicdansızca kullanmışım. Bir tek ben değil, o kadar fazla gezen insanlar vardı ki. Özellikle Avrupa içersinde bilet fiyatları inanılmaz ucuzdu. Sürekli skyscannerdan ucuz bilet kovaladım. Avrupa birliği sağolsun yapılan vize anlaşmasıyla her yere gidebiliyordum. Üç kuruşa dünyaları gezdim desem yeridir. İşte bana göre o günler bitti. Covid sonrası yeni dünya düzeninde uçak biletlerinin yeniden pahalılaşacağına, seyahat etmenin eskisi gibi sadece şanslı ve çok zengin bir zümrenin elinde olacağına inanıyorum. Sırt çantamı alıp Bali'ye gidiyim diyen üniversiteli gençler için artık dünyayı keşfetmek eskisi gibi kolay olmayacak.
Yine eskisi gibi, bir Schengen vizem var, Almanya'ya da gideyim, ordan Fransa'ya da geçeyim bence bitti. Mart ayında hep beraber ülkelerin birbirlerine sınırlarını kapattığına şahit olduk. Keza bugün de her Avrupa ülkesi, sınırlarından geçme şartlarını kendisi belirliyor, hepsinin ayrı bir kuralı var. Kimi test istiyor, kimi 14 gün karantina, kimisi sınırlarını tamamiyle kapattı, kimisi bazı ülkelerden asla yolcu almıyor, bazılarından alıyor. Covid tehlikesi azaldıktan sonra bu kadar sert olacaklarını düşünmüyorum ama yine de sınırlarda fink atmak artık o kadar kolay olmayacak gibi.
Herkes Biraz Kendi Ülkesini Keşfetsin:
Değişen sınır kurallarıyla beraber herkesin daha çok kendi ülkesini keşfedeceği, başka ülkeler arasından kendi arabasıyla rahat geçebileceği sınır komşularına gideceğini düşünüyorum. Kimse yeni bir ülke görmek için 14 gün bir otel odasında karantinada beklemez tahmince. Daha zahmetsizce, daha kolay ve bireysel ulaşabileceğimiz yerleri gezicez, bolca yaşadığımız ülkenin turizmine katkıda bulunucaz. Türk bloggerlar artık daha çok Kapadokya'ya gidicek, Şeyma Subaşı tıpkı bu yaz olduğu gibi Miami'den çok Çeşme'de vakit geçiricek.
Maskesiz Çıkmam Abi:
11 Eylül'den önce havaalanlarında hiçbir kontrol olmazdı, elimizi kolumuzu sallaya sallaya girerdik. 100 ml'den fazla likit eşya götürülemez diye bir kural da yoktu. 11 Eylül oldu, Bin Laden öldürüldü ama o gün hayatımıza giren kuralların hepsi bugün hala devam ediyor. Biz de o kadar kanıksadık ki, bugün havaalanlarında kontrol olmasa daha az sıra bekledik diye mutlu olmak yerine kendimizi tehlikede hissederiz, her an biri havaalanını veya uçağı havaya uçurucak gibi gelir. Bugün trene, uçağa, metroya, otobüse bindiğimizde nasıl maske zorunluysa, covid tehlikesi geçse bile, başka bir vüris olasılığı hesaba katılarak ilerde de hep maskeyle bineceğiz. Tıpkı kontrolleri kanıksadığımız gibi maske de artık bizim önemli bir parçamız olucak. Aynı zamanda seyahatlerde pasaportumuzla beraber aşı karnemizi de göstermenin zorunlu olacağını ve aşı olmayan insanların uçaklara alınmasının yasak olacağını da düşünüyorum. Allah nazarlardan saklasın ne de çok düşünen bir kadın oldum ben öyle.
Elveda Ofis, Hoşgeldin Smart Working:
Lockdown döneminde firmalar (üretim yapanlar hariç), işlerin smartworkingle de tıkır tıkır yürütülebileceğini gördü. Çalışanlar saatlerce trafikte kalıp ofise gidip sonra yorgun argın eve dönmektense, bu şekilde günün geri kalanında kendilerine ayırabilecekleri çok daha fazla zamanın olduğunu fark etti. Yine firmalar servis, yemekhane, elektrik gibi birçok masraftan kurtuldular. Hatta bir kısmı bu esnada fiziksel ofisi kapattılar. Çok kalabalık toplantıların zoom ile yapılabileceği onaylandı. Ben bundan sonra kolay kolay eski ofis düzenine döneceğimizi zannetmiyorum. Bir kısım firma direkt smartworkinge geçebilir, bazıları 2 gün ofis 3 gün ev olarak yapabilirler ama eskisi gibi herkesin ofiste iç içe olduğu dönemlerin bittiğini düşünüyorum.
Şehirden Kırsala Göç:
Tamamiyle smartworkinge geçen arkadaşlarımın bir kısmı, 'Artık Milano'da bu kalabalıkta, bu yüksek kiralarda oturmanın bir manası yok.' diyerek daha küçük şehirlere taşınmaya başladılar bile. Yavaş yavaş bir çok insanın aynı şeyi yapacağını, şehirlerin eskisine göre daha az kalabalık, kiralarınsa çok daha düşük olacağını düşünüyorum. Aynı istek bende de var ama covidle gelen birşey değil bu, sanırım yaşla beraber insan daha çok doğaya dönmek istiyor, ama uzunca bir süre daha bu planımı rafa kaldırmam lazım. Zaman şimdilik şehir zamanı benim için. Yine de gidebilenleri takdir ediyorum.
Toparlamak gerekirse, insanların daha çok bireyselleşeceği, hayatın daha çok eve sığacağı, seyahat etmenin eskisi gibi olmayacağı, eskiden gittiğimiz festival ve konserleri düşünüp iç geçireceğimiz yepyeni bir düzen geliyor ve biz buna da alışıcaz çünkü insan zamanla her şeye alışır, her şeyi kanıksar. Nasıl eskiden uçaklarda sigara içmenin serbest olması garip geliyorsa, bir gün uçaklarda maskesiz uçmuş olmak da garip gelicek ya da o kadar insan dipdibe zıplaya zıplaya dinlediğimiz konserler, pıt diyince uçulan yeni şehirler. O değil de keşke daha bile çok gezseymişim, bazen blogumu açıyorum (her gün) ve eski yazılarımı okuyorum ve kendime diyorum ki 'Vay be, yaşıyormuşum bu hayatı.' Neyse, inşallah ben yanılırım, zaten önceden de dediğim gibi tüm bunların hiçbir bilimsel dayanağı yok tamamen sallamasyon, bekleyip görücez. Şimdilik salıcakla kalın.