top of page

2024 Yazı, Yaşandı Bitti Saygısızca:


Aslında bu yazı, sizlerden çok gelecekteki Gözde için. Okusun da ne maceralar yaşamış hey gidi hey diye hatırlaması için.

Bu yaz İtalya'ya bir türlü gelmek bilmedi. Bütün mayıs ve haziran ayları yağmurlar içinde geçti. Ben diyordum ki mayıs sonu gibi göldeki plajıma gitmeye başlarım, bütün haziranım orda geçer. Öyle tahmin ettiğim gibi olmadı. Ben hayaller kurarken mikailcim kıs kıs güldü. 2024 yazını başlatan ilk event, Aslı ve Howard’ın Hollanda’daki yeni evleri için yaptıkları kutlama oldu. Hepimiz beyaz giyindik, yalnız burda Aslı’nın kulaklarını aşırı çınlattık çünkü İtalya’ya gelmeyen yaz sizce Hollanda’ya gelmiş miydi? Peki biz nasıl beyaz giyinecektik? Tüm beyaz kıyafetler yazlık, hava bildiğin kış. Bir de ben ortalık karıştırdım, Aslı okursa öğrensin, etrafa bir söylenti yaydım, acaba hepimiz beyaz giyiniyoruz, yoksa sürpriz bir nikah mı var diye. Bir kısım arkadaşlarım bana inanmayı seçtiler salak gibi, bir kısım saçmalama dedi zeki oldukları için. Bu eventin iki çok güzel yanı vardı. Birincisi Aslıların evi muhteşem olmuş, deniz kenarında, bahçesiyle falan rüya gibi. İkincisi çok sevdiğim ve hep birlikte görmenin neredeyse imkansız olduğu bir arkadaş grubumun tamamını görebildim. O yüzden inanılmaz eğlenceli geçti. Aslı ve Howard paraya kıymışlar, tüm davetliler için otel ayarlamışlar. Ben yapmam, şimdiden herkese söyleyim, ben zengin değilim, otelini herkes kendisi tutsun. Nikah olmadı bu arada, anlamayan kaldıysa. Neyse yemekler falan da müthişti. Oyster vardı, hepsini ben yedim diye biraz bully edildim, ona üzüldüm. Sonra nedense gece otelde birileri odada kusmuş, sesi duyulmuş, bunla da ben suçlandım. Kussam sizden mi saklıcam söylerdim. Kahvaltıyı atlayıp güzel bir duş alırım diyodum ertesi sabah, çıkan söylentileri yalanlamak için koşa koşa kahvaltı salonuna indim, sarıldım herkesi öptüm ki alkol kokmuyorum, iyiyim , gencim güzelim görsünler. Bu bullylik de beni biraz kırmadı değil. Çok üstüme oynadılar be.. Neyse şaka bir yana, inanılmaz eğlendiğim, çok sevdiğim dostlarıma kavuştuğum ve tıka basa oyster yediğim bir haftasonu ile başlattık yazı. Alın bunlar da fotolar.





Temmuz ayında ise Eren, Sanem ve Nicole Milano’ya geldiler. Ben çok seviyorum kalabalık kız arkadaşlarım bana gelsin, dolabı içki ve yemekle dolduralım, sürekli birileri mutfağa girip elinde prosecco veya fırında patatesle dönsün. Bir yerde Ferzan Özpetek filmleri gibi oluyor her şey. Benim terasta müziği açıyoruz, sonunda temmuz olmuş güneşleniyoruz, bir yandan gülmekten yerlere yatarken bir yandan ciddi konular konuşuyoruz, bir prosecco bitiyor diğeri açılıyor, Sanem mutfağa girip bir anda elinde yeni yeni yemeklerle çıkıyor. Benim teras güzel be, cidden güzel. Kızlar da güzel. Daha ne olsun derken, bir gün günübirlik Portofino’ya gittik. Güzel bir yerde yemek yedikten sonra saatlerce halk plajında denize girdik. O kadar keyifli ki hem lüks hem de salaş bir şeyler yapabilmek, bunların hepsinden keyif alabilmek. Bazen aklım almıyor. Yahu demin ben minik fiat 500’üme arkadaşlarımla atlatıp 2.5 saat araba sürüp Portofino’ya yüzmeye mi geldim? Yahu bunlar ne hayatlar, biz ne yaşıyoruz!




Bu yaz bu arada bol bol göle gitmediğimi düşünmeniz beni üzer. Hem kızlarla hem italyan arkadaşlarımla boş bulduğumuz her haftasonunu gölde geçirdik. Benim gittiğim bu plaja kendi yemek ve içeceğinizi götürüp sadece şezlong alıp saatlerce takılabiliyorsunuz. Fiona da girebiliyor. Gölü o kadar çok seviyorum ve kendisiyle ciddi düşünüyorum ki, ocak sonuna kadar ayarlamaya gerçekleştirmeye çalıştığım küçük bir planım var kendisiyle ilgili. Neden göl, neden deniz değil tutkun derseniz, harika dağların arasında buz gibi atladığınız bir göl deneyin sonra bunu konuşalım derim.


Temmuz ayı bitti mi? Tabii ki hayır. Bir haftasonum arkadaşlarımla birlikte Parma yakınlarında Agriturismo il Salice’ye gittik. Agriturismo olayını çok seviyorum, otel değil de çiftlik evi gibi düşünün, doğanın ortasında, harika ve organik yemekler, sakinlik, sıfır koşuşturmaca, sıfır gürültü. Bu sıralar en sevdiğim tatil türü bu. Eskiden Mikonos’a gidelim, o partiden bu partiye o beachten bu beache koşalım ya da büyük bir şehre gidip saatlerce her şeyi görmeye çalışalımdan slow travel kafasına geçmiş bulunmaktayım. Aşırı kalabalık olmayan, herkesin tercih etmediği, doğayla iç içe, sakin ve yavaş bir tatil kafasına geldim. Havuz çok tatlıydı, köpeklerimiz tasmasız, yemekler ve ışıklar içindeki restoran müthiş.







Ağustos ayı ise çok hızlı geçti. Istanbul ve Marmara Adası’ndaki evlerimizde aileme, anneanne ve dedeme doydum, bolca onlarla vakit geçirdim. Sonrası malum Vietnam çıkartması.


Yazın bitmesini kabullenemeyen bir insan olarak izninizle eylülü de eklicem. Eren biliyorsunuz Brüksel’de yaşıyor ve biz iki sene önce Voodoo Village Festivaline gitmiştik onla. O festivalin tadı damağımda kalmıştı. O yüzden bu sene de Sanem, ben ve Eren gittik. Brüksel’de buluştuk, tıpkı benim evimdeki gibi Eren’in de evinde bolca yemekler hazırlandı, proseccolar açıldı, muhabbetler edildi. Festival günü önce evde hazırlıklar yapıldı, çok aşırı sim sürdüm diye Sanem tarafından bully edildim, bana bakıp bakıp güldü, üzüldüm ama Allah mazlumun yanındadır onun da festival kıyafeti koptu. Ben onu bully etmedim çünkü ben iyi bir insanım. Bol bol dans ettik, aşırı eğlendik, sonra yağmurda sırılsıklam olup evimize döndük. Böylece Brüksel’de tatlı bir haftasonu geçirmiş oldum canım kızlarımla.









Ne kadar dolu dolu bir yaz olmuş ama hayır daha bitmedi! Ama söz bu son. Toskana’da son bir haftasonu. Cortona yakınlarında harika bir otel. Yine slow travel kafasında, havuz, sakinlik, muhteşem yemekler, tasmasız bir Fiona. Gün içersinde keşfedilen minik ortaçağ kasabaları, Pienza, Cortona, Volterra. Harika etler ve muhteşem şaraplar.








Tek bir kötü gün geçirmediğim, her saniyesinden inanılmaz keyif aldığım muhteşem bir yazdı. Doğru zaman, doğru yerler, doğru insanlar. Emeği geçen herkese ama öncelikle kendime çok teşekkür ederim. 2025 yazı için şimdiden çalışmalarım başladı. Hadi hayırlısı.

コメント


You Might Also Like:
bottom of page