top of page

30 Yaşına Gelip Hala Düzenli Bir Hayat Kuramayan İnsan:


Buyruuuun benim! 37 yaşıma bir aydan az kaldı ve toplumun genel kanısına göre ben düzenimi kuramadım. Hadi gelin hep beraber şu konuyu bir irdeleyelim.

Öncelikle neden bu konu hakkında bir yazı yazdım? Çünkü ekşisözlükte devamlı bu tarz başlıklar görüyorum, ya hayatın nasıl gideceğinden daha haberi olmayan ergenler ya da hayatından mutsuz olan insanlar tarafından yazıldığına eminim ama kanıtlayamam.

Şimdi bu başlığı görünce, entryleri okumanıza gerek kalmadan neyden bahsettiğini anlayabilirsiniz. Düzenli hayat: sigortalı iş, evlilik, çocuk. Toplumun bizden beklediği de bu. Yapamayanlar peki? Ya da isteyerek yapmamış olanlar? Onların ki düzensiz hayat...

Gelin biraz kendi hayatımdan bahsediyim size, düzen kuramamış insanların hayatından.

19 yaşımda üniversite için Milano'ya taşındım, 5 sene burda yaşadım, bu 5 sene boyunca da bir erkek arkadaşım vardı. 24-25 gibi, üniversite bittikten sonra İstanbul'a geri dönmeye karar verdim, kendimi genç hissediyordum ve evliliğe daha hazır değildim. Ve döndüm, moda sektöründe çalışmaya başladım. 32 yaşıma kadar tabii ki ciddi ilişkilerim oldu ama bir sebepten ötürü bittiler. 32 yaşımda Milano'ya geri dönmeye karar verdim. Evimi değiştirdim yeniden, yeniden ailemden uzakta yaşamaya başladım, sıfırdan arkadaşlıklar kurdum, yepyeni bir çevre yaptım. 36 yaşıma kadar aynı iş yerinde çalıştım. 36 yaşımın ortasında işimden ayrılıp bu sefer sigortasını kendimin ödediği freelance iş tanımına geçtim. Yani ben hayatımın belli dönemlerinde bir düzen kurdum, sonra o düzeni kendi ellerimle bozup yepyeni bir düzen kurdum. Sabahları çok sevdiğim ama kira olan bir evde uyanıyor, neredeyse 6 yaşına gelmiş, ömrü en fazla 12 sene olacak Fiona'mı öpüyorum. Mis gibi bir türk kahvesi koyup, gün içinde yapacaklarımı düşünürken içiyorum. Onu alıp gezmeye çıkartırken sokakta karşılaştığım yüzü gülen insanlara selam veriyorum. Sabit bir işim olmadığı için her seferinde bana farklı şeyler katan projelerde çalışıyorum, bazen hiç çalışacak bir proje olmuyor. Neredeyse her akşam farklı bir programım ve beni ilerde bekleyen seyahatlerim oluyor. Ailem, sevdiğim arkadaşlarım, Fiona, beni mutlu eden işim, İtalya'da yaşıyor olmak, yeni yerler görebilmek...Kimilerine göre düzensiz olan bu hayat beni gerçekten mutlu ediyor. Ve her günüm mükemmel olmamasına rağmen mutlu ediyor.


Düzen nedir tam olarak? Hayat dediğiniz şeyi gelin 20lerinizdeyseniz biraz anlatayım size. Hayat koskocaman bir yanılsamadır, düzen diye saydıklarınızın hepsini bir gün kaybedebilirsiniz ve bunların hiçbirine sahip olmadığını düşündüğünüz insanlar bir gün bunların hepsine sahip olabilirler. Ev , iş, araba , aile... Düzeni, 6 Şubat sabahı uyandığında evi ve iş yeri yıkılmış, ailesi ve arabası enkaz altında kalmış insanlara sorun bir. Ne kadar kolay kaybedileceğini size anlatsınlar.


Düzen diye bir şey yok arkadaşlar. Hayat tıpkı bir dizi gibi bölümlerden ibaret. Maaşınızın takır takır yattığı şirketinizden bir gün çıkarılmak zorunda kalabilirsiniz, 10 senedir birlikte olduğunuz sevgilinizden ayrılıp bir anda kendizi pazar brunchlarından cumartesi gece çıkışlarında bulabilirsiniz, senelerdir süren evliliğiniz bir gün göreceğiniz tek bir mesajla bitebilir, bir deprem, kredisini ödemeye devam ettiğiniz evinizi başınıza yıkabilir. Tüm bunlarla beraber, kendinizi yalnız hissederken, bir gün bir insan karşınıza çıkabilir, işsizken harika bir fırsatla karşılaşabilirsiniz. Hayat sabit bir çizgi değil, düzen dediğiniz şey ise kocaman bir yalan. Her şey geçici...Şimdi kafanızı kaldırın ve bir an için etrafınıza bakın. İlerinizde sevimli sevimli uyuyan o köpek bir gün olmucak, oturduğunuz odaya bakın, muhtemelen bir gün orda yaşamıyor olucaksınız, tıpkı önceki evleriniz gibi, belki başka bir yere taşınıcaksınız, dolabınızdaki en sevdiğiniz kıyafetler bir gün eskiyecek, yanındaki sevgiliniz belki bir gün gidicek. Ama belki yeni evinizi, yeni sevgilinizi , yeni kıyafetlerinizi daha çok seviceksiniz. (Köpeğinizin yeri ayrı, ondan fazla sevilecek bir şey yok) Çünkü her şey geçici ve geçiciliğin olduğu yerde kalıcı bir düzenden bahsetmek maalesef imkansız. Bundan çok değil 3 yıl önceki hayatınızı düşünün. Kaç insan çıktı hayatınızdan ? Ne kadar değişim yaşadınız? Şimdiki hayatınızla 3 yıl öncekine bakın bir, karşılaştırın. Ben, hayatı 1 senede değişmiş insanlar gördüm, hadi onu geçin hayatı 10 saniyede değişen insanlar var.


Peşinden koşulması gereken şey düzen değil, mutluluk, ki o bile kalıcı değil. Kim her saniye mutlu olabilir ki? Zaten etrafta Xanax almış Polyanna gibi gezen insanlar baya korkunç olurdu. Demek istediğim şey şu, hayatın tek bir reçetesi yok ve lütfen bize dayatılan bu 'düzeni' kabul etmeyelim. Çünkü bu yüzden evlenmeyenlere evlilik baskısı, çocuğu olmayanlara çocuk baskısı yapılıyor ve bunun bir sonu yok. Toplumda kabul görmek için değil gerçekten istediğimiz için yapmalıyız bazı şeyleri çünkü ne yaparsak yapalım toplum tatmin olmuyacak. Birinci çocuktan sonra ikincisi, kışlık evden sonra yazlık ev, ikinci araba, daha büyük araba, daha çok, hep daha çok ve hiç biri yeterli olmucak.


Her şeyin geçici olduğunu bilmek ve kabullenmek korkutucu olsa da, bir yandan elimizdekilerin kıymetini bilmemizi de sağlıyor. Mesela zamanımızın limitli olduğunu bildiğim için Fiona ile daha çok vakit geçiriyorum, yanımda sevdiğim bir insan olduğunda bir gün yanımda olmayabileceği düşüncesiyle her dakikanın keyfini çıkartmaya çalışıyorum, hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini bilmek, değerini daha bile arttırıyor.


Bu demek değil ki ev almayalım, iyi bir iş bulmayalım, aşık olmayalım, evlenmeyelim, çocuk yapmayalım ama elinizde olmayan sebeplerle bunlara ulaşamıyorsanız, elindekilerin keyfini çıkarın. Single olmak, yeni insanlarla tanışmak, kimseye karşı sorumluluğunuz olmadan gezip tozmak da çok fena şeyler değil yani.


Mutluluğun formülü çok açık, bir sen , bir ben, bir de bebek diyen Demet Akalın'ın aklıyla hareket ediceksiniz tabii, orası size kalmış :) Klavuzu karga olanın burnu.. Anladınız siz:)




Comentarios


You Might Also Like:
bottom of page