top of page

Alternatif Bir Haftasonu Planı: Cascino Pizzo


Bir şehir insanın en sevdiği haftasonu programı nedir? Şehirden kaçmak...Yani en azından benim için bu böyle. Bütün hafta stres, mücadele, ayak kaydırmaca ve baş ağrıları içinde geçince o cumartesi ve pazar nasıl değerli siz de benim gibi bilirsiniz. Ben haftasonu programlarımı asla şansa bırakmam. Daha bu cumartesiden, benim bir sonraki cumartesi ve pazar planım belli bile. En azından bir günü tamamen kendime ayırıyorum ben. Mesela bu cumartesi sabahı kahvaltıdan sonra Fiona ile christmas market ve christmas süslemeleri gezdik ve ben yeni yıl hediyelerimi aldım. Sonra yine yürüyerek evimize döndük ve şu anda ikimiz de yatağın içindeyiz, ben kahvemi içip size bu yazıyı yazıyorum, Fiona ise 10.4 km yürümenin vermiş olduğu yorgunlukla uyuyor. Cumartesiyi tek başıma geçirdiğim için, yarınsa uzun zamandır göz diktiğim ve çok çok iyi olduğuna inandığım bir mekana bruncha gidicez. Yani diyeceğim o ki, bir günü tek diğer günü ise ruhuma iyi gelen insanlarla ruhuma iyi gelen şeyler yaparak geçiriyorum. O ruhuma iyi gelen şeylerse genelde şehirden kaçtığım yerler oluyor.


Cascino Pizzo'yu sizlere daha önce de bahsettiğim becountry.it sitesinden keşfetmiştim. Milano'nun 10 km dışındaki bir tarlada kendi meyve sebzesini yetiştiren bu mekan, yine bir ileri görüşlülük yapmış ve yazın çok fotojenik aperitivolar düzenlemeye başlamıştı.


Ben yazın bir türlü denk getirip gidemeden kış geldi bile. Yalnız buraya çok benzer bir yere Piyemonte bölgesinde gitmiştim, o yazı için tık tık. Artık bu program başka bahara kaldı derken, konsept o kadar tuttu ki, Cascina Pizzo kışlık bir mekan hazırladı! Bu sefer kaçırmamaya söz verdim ve abur cubur saati için yerimi ayırttım. Valla merenda tam Türkçe'ye nasıl çevrilir bilmiyorum ama öğle yemeğiyle akşam saatleri arasında karnınız bir acıkır ya, bir şeyler atıştırırsınız. İşte tam o saat. Böylece biz Jessica'yla köpeklerimizi alıp yola koyulduk. Bu arada size Jessica'nın köpeği Sean'dan bahsetmem lazım. Kendisi 70 kiloluk, 10 yaşında bir celebrity. Celebrity derken yalan söylemiyorum, Sean ve Jessica'nın 8.1 milyon takipçili Tiktok hesapları var.

Mekana girişte önce kasaya gidiyor ve piknik sepetinizle içeceğinizi alıyorsunuz. İki kişilik piknik sepeti toplam 30 euro, biz bir de bir şişe Pinot Grigio aldık ve yerimize geçtik. Piknik sepetinde ne var derseniz, biraz tatlı, biraz tuzlu, peynir, ekmek, grissini tarzı atıştırmalıklar.


Mekan inanılmaz tatlı hazırlanmış, özellikle o sıra cadılar bayramı dolayısıyla her yerde balkabakları vardı. Bizim gibi kız kıza gelenler de var, sevgilisiyle romantik bir piknik yapanlar da, ya da çoluk çocuk gelen arkadaş grupları, köpekleriyle gelenler... Sıcak, samimi bir yerdi anlayacağınız.



Bu arada Sean tam bir yaşının adamı. O 70 kiloluk köpek sahibesinin yanına oturdu ve ordan bir saniye kalkmadı. Jessica ne verdiyse kibarca onu bekledi. Bir ara masadan bir şey almak istedi ve Fiona'nın tüm suratı değişti, hırlayarak saldırmaya çalıştı! Salak kızım benim, o köpek istese seni tek hamlede yer. Senin havan kime? Sen hem ünlü olup anneni gururlandırama, hem de o şanlı köpek masadaki yemeğe yaklaştı diye çirkeflik yap. İnanılır gibi değil, gerçekten kimden öğreniyor bunları bilmiyorum. E sen değil miydin demin ben biraz masadan kalkınca peyniri kenarından kenarından yalayan. Sean'ın nesi eksik? Bilakis hem takipçi, hem boy, hem kilo fazlası var senden! Neyse sonra barıştılar ve Fiona köpeğin üzerine atlayıp oynadı. Daha doğrusu hem saldırdığında, hem oynadığında, Sean için etkisi aynıydı, yani sıfır tepki. Yani bir dev, koluna konan sineğe ne kadar tepki verirse işte...




Hava kararana kadar oturduk, bol bol fotoğraf çektik, bol bol sohbet ettik ve gerçekten harika bir gün geçirdik. Yazın açık kısmına da gelicem kesinlikle, havalar bir ısınsın, Fiona biraz takipçi kazansın...



Yorumlar


You Might Also Like:
bottom of page