top of page

Amalfi Coast Seyahatim:



Veeee işte beklenen yazı geldiii. Bu senenin ilk gerçek tatilinden merhaba.

Uzun zamandır söylediğim gibi, ben seyahatlerimi azalttım, bu sene bolca Milano'da arkadaş ağırlayıp İtalya'nın keyfini çıkarttım, toplamda da kendime sadece 2 seyahat book ettim. Bunlardan biri, Amalfi, yaşandı bitti saygısızca. Hazırsanız anlatıyorum! Limonataları alın başlıyoruz.


Amalfi yıllardır radarımdaydı kısmet bu seneyeymiş. İlk uyarımı yapıyorum, buralara gidilecek doğru aylar Haziran ve Eylül, bir hata yapıp temmuz ağustosta giderseniz, tıklım tıklım gezersiniz, bolca trafikte vakit geçirip kafayı yersiniz. Bu yüzden biz haziran tercih ettik, bir pazar günü minik arabama bavullarımızı doluşturup Milano'dan 8 saatlik bir roadtriple odamıza yerleştik. Ama ne oda! Ama ne otel! O zaman ikinci uyarı gelsin, Positano, Sorrento ve Amalfi'de konaklamayın!

  1. Çok kalabalık

  2. Otopark ücretkeri çok pahalı (buna gelicez.)

  3. Çok pahalı

Biz bu yüzden, Maiori bölgesinin hafif dışarısında inanılmaz bir otel tuttuk: Hotel Villa Pandora



Odamız, havuzu, restoranı, barı, çalışanları, inanılmaz memnun kaldık.

Pazartesi, yani tatilin ilk günü hedef Amalfi. Önce biraz şehri gezdik, bol bol alışveriş yaptık.





Sonra da koskocaman bir limonun içine konulmuş, limonlu sorbeeee!


Yeterince gezip alışveriş yaptığımıza karar verdikten sonra, öğleden sonrayı otelde havuz başında geçirdik. Akşam ilk rezervasyonumuz vardı. Positano'da Terrazza Cele: Hem yemekler hem de ortam çok güzeldi.


Ertesi gün bizim Positano günümüzdü. Tüm amalfi sahilleri içersinde bizce en güzel yer burası. Manzara, mekanlar, plaj. Positano'ya rakip olmak imkansız.


Ben gitmeden önce, meşhur Positano Plajında yer ayarlamıştım. Dilerseniz şezlong kiralayabilirsiniz ya da halk plajında havlularınızı serip yatabilirsiniz. Seçim sizin. Eşyalarımızı buraya attıktan sonra, öğle yemeği için Maestro's Terrace'a geçtik.




Günün geri kalanını ise muhteşem Positano manzarası ile L'incanto plajında geçirdik. Bu arada maalesef şansımıza hava ilk günler hafif kapalı, yer yer yağmurluydu. Hanginizin nazarı değdi çıksın açıklasın.


Gittiğimiz tüm Amalfi köyleri arasında açık ara bizim favorimiz Positano oldu. Hem en güzel binalar, hem en güzel plajlar ve mekanlar burda. Yalnız otopark ücretleri çok fena. Biz ilk gün Amalfi'ye araba bırakıp 2.5 saat için 25 euro para ödedik. Positano da aşağı yukarı böyle, biliyorduk. Dedik ki bir Kayserililik yapalım. Arabayı, ceza yiyeceğimiz ama çekmeyecekleri bir yere bırakalım, böylece residentların araba park yerine bıraktık, 57 euro ceza yedik, yalnız cezayı ilk 5 gün içersinde öderseniz bir de indirimi oluyor, 29 euro. Tüm gün arabayı otoparka bıraksaydık 60 ila 80 euro arası bir para ödeyecektik, bu şekilde baya ucuza kapatmış olduk, aklınızda bulunsun.


Ertesi gün, Capri yolcusuuuuu kalmasııııın. Biz Amalfi'den geçtik, feribot biletlerinizi önceden almayı aman unutmayın. Yalnız bir sorun vardı. Taksiler bizim otel ve Amalfi arasında 60 euro, 60 gidiş 60 dönüş derken 120 euro (yol yarım saat), dedik bu durumda otoparka 80 euro daha mantıklı. Sabah erkenden geldik ve park ettik. Benim bir huyum vardır, huyum kurusun! Ben yerlilerle çok sohbet ederim. Otopark görevlisine gittim, dedim sence ne kadar öderiz şu saate kadar, güldü, acı acı güldü, güldüm, acı acı ben de güldüm, sonra dedi ki 'Eğer bana güvenirsen, bir arkadaşım var, hafif şehir dışında otoparkı var, o gelir arabayı alır, akşam da geri getirir, 35 euroya bu iş hallolur.' Dedim güvenmez miyim, tabii böyle demeden önce bir Eren'e döndüm, sence arabayı akşam bulur muyuz gibilerinden, o da bana baktı o otopark parası yerine bu riski almaz mıyız gibilerinden, e tamam dedik. Sonuç: Araba akşam misler gibi bana geri döndü, paramız da cebimizde kaldı.


Neyse dostlarım, hakkımızda hayırlısı olsun diyip arabamızla vedalaşıp feribota atladık ve Capri'ye ulaştık.


Şimdi dostlar, Capri 3 bölgeden oluşuyor, Marina bölgesi, burası in-bin, Capri, burası Gucciler, Pradalar, adeta bir açık hava alışveriş merkezi, bir de Anacapri, bizce en tatlısı Anacapri'ydi. Biz Capri'de tekne gezisi yapmadık veya Blue Grotta'ya gitmedik çünkü Eren'i tekne tutuyor. Açıkçası, tekne gezisi yapmayacaksınız, aşırı lüks otellerde kalıp aşırı lüks plajlara gitmeyecekseniz, bence Capri'nin bir numarası yok. O ada havasını Capri'den alamıyorsunuz, aşırı lüks mağazalar, aşırı zengin insanlar, ada hayatının verdiği salaşlık ve rahatlık hissini vermiyor.


Biz öğlen yemeği için Il Riccio'ya rezervasyon yaptırmıştık. Marina'dan teleferikle Capri, Capri'de dolaşmaca, otobüs sırası (o sırayı temmuz- ağustos düşünemiyorum.), minnak bir otobüse atlayıp Anacapri. Il Riccio, Anacapri deniz kenarında, Erenle yine birbirimize baktık, taksiye binsek mi gibilerinden, sonra yine baktık ne para vericez gibilerinden, en son hadi tabana kuvvet, 2 km zaten diyip yollara koyulduk. Sorun neydi peki? Sorun, kullanmamız gereken yol aşırı dik ve bozuk bir yoldu. Yarım saate yakın yer yer gülerek, yer yer düşme tehlikesi geçirerek yürüdük. Bir ara düşündüm, şurdan salsam kendimi, yuvarlana yuvarlana misler gibi inerim.





Neyse ki tüm bunlara değdi. Il Riccio inanılmaz güzel ve tüm tatil yediğimiz en güzel makarnayı burda yedik.


Dönüşte çok şükür ki otobüs bulduk, Il Riccio'dan Anacapri'ye, ordan tekrar sıra bekleyip Marina'ya geçmeyi başardık. Capri Spritz'imizi içip feribota atladık.

Feribottan inip Amalfi'ye ayak basmamızla başlayan yağmuru nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Arabaya binene kadar geçen sürede sırılsıklamdık. Kendimizi odamıza attık, birer sıcacık çay söyledik ve bayılarak uyuduk.


Ertesi gün full yağmurlu geçicekti. Biz de planlarımızı buna göre uyarladık. Ben yağmurda yüzmeyi aşırı severim, bu yüzden otelin havuz bölümüne geçtik, bir şişe şarap ve müzik açtık, yağmur yağarken yüzdük.


Bizim otelin restoranı da çok güzel, öğlen yemeğinde masayı donattık ve tüm gün otelde keyif yaptık. Akşama doğru yağmur durdu ve bizim Il Sanpietro al Positano otelinin barında rezervasyonumuz vardı. Bence tatilin en en en güzeli mekanı da burasıydı.




Bugünden sonra tek bir damla yağmur yağmadı, gökyüzünde bir bulut bile görmedik. Oleeey!

Cuma, bizi en çok heyecanlandıran programlardan biri için arabamıza atlayıp Napoli'ye gittik. Güzeeeel bir kahvaltı ve yeniden feribot.


Bu sefer hedef, İschia adası ama adanın tamamı değil, fotoğraflardan görüp aşık olduğumuz, Amalfi programı için bizi gaza getiren, planı hazırladığımız whatsapp grubumuzun profil fotosu: Il Giardino Eden.

Feribottan indik ve gelen taksi bota atlayıp günü geçireceğimiz mekana doğru yola çıktık:




Burası, hizmet kalitesiyle, çalışanlarıyla, beachiyle, restoranıyla, yemekleriyle, gittiğim en en en kaliteli mekanlardan biri.





Gerçekten o kadar mükemmel bir gün geçirdik ki, dönmek istemedik. Ama maalesef dönüş saati geldi... Önce Napoli sonra ver elini otelimiz. Ischia çok tatlı bir ada, buraya kesinlikle yine yolum düşücek.

Gelelim cumartesi gününe. Cumartesi bizim Sorrento günümüzdü.

Önce limon ağaçları altında muhteşem bir öğlen yemeği yedik: O' Parrucchiano



Burda hem yemek yedik, hem de türlü sempatiklikler yaparak arabamızı tüm gün onların otoparkında ücretsiz bırakabildik.

Sorrento, tüm Amalfi köyleri arasında en çok mağaza bulunan yer olabilir. Alışverişlerinizi ya burdan yapın ya da bir sonraki günkü rotamızı anlatıcam, orası da çok uygun.

Tüm gün sokakları arşınladık ve alışveriş yaptık.




Son akşam yemeğimizi ise, Sorrento'nun en güzel otelinde yedik: Bellevue Syrene




Ertesi sabah son kez odamızda uyandık, son bir kahve içtik ve check out yaptıktan sonra son rotamızı gezdik: Vietri sul Mare, çok tatlı seramikler içinde bir köy. Ve aklınızda bulunsun, en uygun fiyatlı seramikler burda.



Son turumuzu da yaptıktan sonra, arabamıza atlayıp 8 saatlik Milano yolculuğumuza başladık.

Ve böylece bir macera daha bitmiş oldu...



Comments


You Might Also Like:
bottom of page