Gabiano yazımda da (tık tık) anlatmıştım, Piyemonte bölgesi Milano'ya olan yakınlığıyla, güzel Ortaçağ köyleriyle, şarap bağlarıyla gönlümü çaldı bir kere. Hatta bugüne kadar bu bölgeye dikkat vermediğime inanamıyorum dicem ama geldikten 1 sene sonra covid patladı, benim suçum değil. Aslında benim aklımda başka bir hedef vardı, cumartesi sabah pazartesi sabah arabayla Fransa'nın Menton şehrine gitmek isiyordum, bir proje için çalıştığım bir kız arkadaşımla gidicektik, sonra düşündüm, onla hiç seyahat etmemiştik, uzun bir yolculuk olucaktı, aynı odayı paylaşıcaktık o yüzden vazgeçip önce kendisiyle bir seyahat denemesi yapmaya karar verdim. Böylece bize günübirlik yoğun ve güzel bir rota çıkarttım, hem de Fiona'ya da yaradı bu, o da bize katıldı. Böylece bir cumartesi sabahı Milano'dan yola çıktık ve ilk durağımız olan Neive Ortaçağ Köyü'ne gittik.
Bu arada Paola en önemli seyahat arkadaşlığı sınavını geçti: Bana aşırı güzel fotoğraflar çekti.
Benim bu ortaçağ köyünü gezmeyi kafaya koyma sebebim şu aşağıdaki binadır, instagramda fotoğrafını gördüğüm anda oraya gideceğimizi biliyordum:
Köyün tamamını toplam 30 dakikada gezebilirsiniz, sonrası tamamen siesta zamanı. Etrafı bağlarla çevrili olan bu aşırı huzurlu yerde, herhangi bir mekana geçip harika bölge şarapları içebilirsiniz.
Birkaç saat tam olarak bu söylediğimi yaptıktan sonra, günün ikinci durağı olan Barolo Şapeli'ni görmeye gittik. Piyemonte bağlarının tam ortasında kalan bu Şapel doğanın içersinde rengarenk duruyor, o kadar saçma ve o kadar ilgi çekici ki. Neive Köyü'nden şapele ulaşmamız yaklaşık 40 dakika sürdü. Arabayı otoparka park edip yaklaşık 1 km yürümemiz gerekiyordu. Ne kadar zor olabilir ki dedik ve başladık yürümeye. Sorun şu ki, biz o 1 km'yi 28 derece güneşin altında yokuş çıkarak yürüyeceğimizi bilmiyorduk. Zavallı Fiona özellikle çok ama çok yoruldu. Kan ter içersinde şapele ulaşana kadar birçok gölgelik yerde dinlendik, bizim gibi dinlenen insanlarla sohbet ettik, Fiona kendini sevdirdi, önümüze çıkan bağlardan üzüm koparıp yedik ve sonunda hedefe ulaştık.
Burda şapel kadar ilgi çekici olan bir şey daha varsa, o da insanların fotoğraf çekilmek için sıra beklemesi, herkesin gidip tek tek fotoğraf çekilmesiydi. Kimse kimsenin fotoğrafına girmedi, kimse poz vermeyi çok uzatmadı, kimse sırada araya girmedi. İşte aradığım instagram medeniyeti budur! Geri dönüş allahtan yokuş olmadığı için daha kolay oldu.
Bir sonraki hedefimizi nasıl bulduğumuzu anlatmam lazım. Bir site keşfettim: becountry
Bu sitede, İtalya'nın kırsal kesimlerinde yapabileceğiniz etkinlikler var, binicilik, tadım, piknik, akşam yemekleri gibi. Günbatımında şarap bağlarında aperitivoyu gördüğüm anda o etkinliği yapmam gerektiğini biliyordum! Aperitivo zaten çok sevdiğim bir etkinlik, doğum yeri Milano. Konsept içki ve yanında gelen atıştırmalık yemekler. Covid öncesi aslında açık büfe sınırsız yiyecekti ama covidle beraber küçük porsiyonlar halinde masanıza geliyor. Benim bu seçtiğim aperatif, bu sitede 25 euroydu ama ben yerin kendi sitesinden 20 euroya aldım. Bu arada mekanı bulmak biraz zor oldu, google maps bizi başka bir şarap bağına gönderdi. Sanırım bu iki aile birbiriyle kavgalıymış, adam bize çok kötü davranıp yerin nerde olduğunu söylemedi bile iyi mi?:) Bir şekilde bulmayı tabii ki başardık. Bizimkiyle birlikte 19 araba saydık, demem o ki bu konsept tutmuş arkadaşlar.
Tadımlık 3 adet şarap geliyor: beyaz, rose, kırmızı. Her şarabın yanında ona uygun aperatifler. Çok dürüst olucam, yemekler kötüydü, kırmızı şarabı da içemedim ancak gün batımında, sadece doğa seslerinin olduğu bir yerde bulunmak verdiğimiz her kuruşa değdi. Amaç karın doyurmak değil ruhu doyurmaktı. Gerçi keşke karın da doysaydı ama bu önemsiz bir detay. Etkinliğin saati 18.30-21.00 arası.
Bu konsepti, şarap bağlarının 3. nesil sahipleri bulmuşlar. Darısı bizim Trakya bölgemizdeki şarap bağlarının başına. Ben çok çok sevdim.
Şehre yakın ama şehirden kaçabildiğim, enerji ve huzur dolduğum harika bir cumartesi geçirdim. Bu haftasonu biraz yağmur var o yüzden evde olucam ama araştırmalarıma devam edip eylül ve ekim aylarını olabildiğince doğaya kaçarak, piknikler ve yürüyüşler yaparak geçirmeye çalışıcam. Umarım son bir kez denize de girebilme olanağı bulurum.
Bir sonraki macerada görüşmek üzere. Beni ve Fiona'yı takip etmeye devam edin.
Yorumlar