top of page

Bormio: Kayak ve Spa Cenneti


Kış geldi mi, kardeşim Göksu başlar hemen abla, İtalya'ya geliyim de dağa gidelim diye tutturmaya. Bunu bir tek 2020 yılında yapamadı, o da malumunuz covid, karantina...Benim evin tavan arasında bir seneden fazladır kayakları ve kıyafetleri onu bekliyordu, bu sene artık sonunda, bir dağ planı yapılabilirdi. Nitekim de aralık ayının 2. haftasonuna biletini aldı, ikimizin de çok yakın arkadaşı olan Eren'e de haber verdik ve planlarımızı yapmaya başladık.


İtalya'da kayağa gidebileceğiniz birçok alternatif var. Biz bu kış, Milano'ya 3 saatlik uzaklıktaki Bormio'yu denemeye karar verdik. Bu kararı almamızda 3 etken vardı, birincisi söylediğim gibi Milano'ya olan yakınlık, ikincisi pistlerinin çok iyi oluşu, üçüncüsü ve benim için en önemlisi Bormio'daki QC Terme spaları. Ben seneler önce Uludağ'da kayak yapıyordum, sonra üniversite zamanı birkaç defa İtalya'da da kaymıştım ama uzun zamandır yaptığım bir aktivite değil. Erenle bizim ilgimizi daha çok spa çekiyordu. Böylece kararımızı vermiş olduk, Bormio, bekle bizi!


Cuma gecesi Eren ve Göksu'nun uçakları aynı anda Milano'ya indi, havaalanından arabamızı aldılar ve o gece bende uyuduk. Ertesi sabah biraz Göksu'nun İngiltere dönüşü için göstermesi gereken covid testiyle zaman kaybettikten sonra yola koyulduk. Yol inanılmaz keyifliydi ama hem Göksu cumartesi günü kayak zamanından kaybetmek istemiyordu hem de biz bir an önce spada kemiklerimizi ısıtmak istiyorduk, bu sebeple öğle yemeğimizi annemle her dağa çıkışımızda yaptığımız gibi yaptık. Yani yol üzerinde bir süpermarketten daha yeni kıtır kıtır kızarmış bir bütün tavuk, amerikan salatası, ekmek, plastik tabak ve çatallar alıp, arabamızda bunları parçalayıp piknik şeklinde yedik!


Saat 14.30'da Göksu bizi spaya bırakıp kayağa gitti ve günümüz böylece başladı!

QC Terme sadece spa değil aynı zamanda inanılmaz şık bir hotel ve mükemmel bir restoranı var.




Yanınızda mayo dışında hiç birşey getirmeye gerek yok. Parmak arası terlikler, bornoz, havlu ve kilitli dolap size yönetim tarafından sağlanıyor, yapmanız gereken tek şey, bir an önce kendinizi spaya atmak. Spa'nın hem iç hem dış mekanları var ve evet dışarda bir yerden başka bir yere geçene kadar donsanız da sıcacık suların içersinde dağlara karşı keyif yapmanın sefası paha biçilemez.





İçerdeyse saunalar, buhar odaları, şelale odaları gibi birçok yer mevcut. Bir de tabii sıcacık ateşlerin yandığı dinlenme odaları...


Biz saat 14.30'dan 17'ye kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, Göksu'nun kayağı bitti, hemen o da spa'ya gelip bize katıldı. Onun gelişiyle önce aperitivo yaptık, sonra kaldığımız yerden saat 20.00'ye kadar o havuz senin bu sauna benim keyfe devam.


Dediğim gibi aslında bu spa hotelin harika bir de restoranı var ama önceliği otel misafirlerine verdikleri için bize akşam yemeğine yer kalmadı.

Artık başka zamana deyip biz de pıtır pıtır otelimize geri döndük. Çok memnun kaldığımız için otelimizi sizlere de önerebilirim. Palace Hotel Wellness & Beauty, Bormio merkeze yürüme mesafesinde, çalışanlarının gayet kibar olduğu, tertemiz bir hotel. Biz 2 oda, bir salonlu dublex bir oda seçtik, 3 kişi rahat rahat takıldık.



Odamıza eşyaları atıp otelin restoranına akşam yemeğine indik. Gönül rahatlığıyla öneririm yemekler gayet iyiydi. Başlangıç Sciatt ve bresaola buranın olmazsa olmazlarından:

Ben kendime yine buralara özgü tipik bir yemek olan pizzoccheri söyledim, Göksu'nun eti lokum gibiydi, Eren de yine makarna sipariş etti. Tatlılar da lezizdi.






Ertesi sabah Göksu erkenden kayağa gitti, biz de Erenle Bormio keşfine başladık. Şehir çok küçük, yürüyerek rahat rahat her yerini gezebilirsiniz.






Çok ama çok tatlı bir mekan keşfettik gezerken: Bar Contea.





Aslında sadece birer sıcak şarap içeriz diye girdiğimiz bu mekanı o kadar çok sevdik ki, öğle yemeğini de burda yemeye karar verdik. Eren, bir önceki gece benim yediğim pizzoccheriyi söyledi, ben artık patlamak üzere olduğum için caprese söyledim, ortaya 4 peynirli polenta aldık.


Bormio'daki son saatlerimizde teleferikle yukarı çıkıp kayak yapan Göksu'yla buluştuk. Birer sıcak şarap da yukarıda içtik.



Bormio tatilimiz sona ermişti ama benim Göksu ve Eren'e son bir süprizim kalmıştı. Yolumuzu çok az değiştirerek onları Como Gölü'nün üzerinde uzun zamandır listemde olan harika bir restorana götürdüm: Una Finestra sul lago, yani, gölün üzerindeki bir pencere... Nedenini aşağıdaki fotodan anlayabilirsiniz:


Tam göl manzarasına karşı olan bu restoran ışıklar içerisinde, hem içi hem dışı:





Yemekler de, tatlılar da, ortamda herşey tek kelimeyle mü-kem-mel! Şiddetle öneririm. Hatta kendime bir kez daha öneriyorum, 2022'de yine gitmeliyim.






Bu tatile daha güzel bir son olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi...Çünkü şimdi gidip Fiona'yı Melislerden almalıydık. Ve aldık...Eren ve Göksu'yu görünce çıldırdı, geç saate kadar onlarla oynadı sonra da Göksu'yla uyudu. Ertesi sabah erkenden yolcularımız havaalanına doğru yola çıktılar, arabayı teslim edip biri Londra'ya diğer Brüksel'e döndüler. En kısa zamanda yine hep beraber bir seyahate çıkmak için sabırsızlanıyorum!

Commentaires


You Might Also Like:
bottom of page