En Az Destinasyon Seçmek Kadar Önemli: Seyahat Arkadaşı Seçimi
- gozde gulsoy
- 4 Şub
- 4 dakikada okunur

Son zamanlarda evin satın alınma süreci, uzun süreli vizemi ayarlama işleri ve daha buraya yazamadığım ve yazmak istemediğim bir çok bürokratik işten dolayı buraları çok boşladım. Yazmak istediğim çok fazla konu var ancak gelin görün ki anca bu akşama nasip oldu. Sonunda uzun zamandır yapmak istediğim yüz maskemi taktım, çayımı aldım, işte geldim burdayım ben bu işte ustayım! Dedikodu tadındaki yazımıza başlayalım öyleyse.
Konu, başlıktan da anlayacağınız üzere seçtiğiniz seyahat arkadaşı. Dostlarım, bir seyahat arkadaşı insanı rezil de eder vezir de. Ben bunu seneler önce yaptığım bir Sardegna seyahatinde acı bir tecrübe ile öğrendim ve o günden beri aslında beynime kazımıştım. Herkesle seyahat edilmez. Ve senelerdir, özellikle uzak rota seyahatlerimi yaptığım her arkadaşımın, açık fikirli, eğlenceli, stresli durumlar karşısında sakinliğini koruyabilen, sorun çıkartmak yerine çözüm üreten, yeni kültürleri ve yemekleri (bakın burası çokomelli) tatmaya açık olan insanlar arasından seçiyorum. Zaten genel olarak, önemli destinasyonlara seyahat ettiğim 2-3 arkadaşım var. (Annem dışında, benim en iyi seyahat arkadaşım net kendisi.) Fakat ben yaklaşık 1.5 senedir yeni bir arkadaş grubuna girdim. Hepsi de cidden çok tatlı insanlar, birçok haftasonumuzu beraber geçirdik, keza kalabalık gruplar olarak haftasonları kaçamaklar da yaptık. O sebepten bana Filipinler seyahatini teklif ettiklerinde ben koşa koşa, güle oynaya atladım. Neyse beni bilirsiniz, ya da beni bilen bilir, seyahat organize etme konusunda Allah’ı var çok iyiyim. Önceden yapılacak rotaları ayarlarım, gün gün hem ne yapacağımız bellidir hem de o esnada canımız ne isterse yapabilecek özgürlüğümüz de vardır. Ben Filipinler’e gitmeden, yapılacak turlar da dahil her şeyi ayarladım, motorsikletlerimiz, havaalanı pick uplarımız, hatta yeni yıl mekanımız bile hazırdı. Bu esnada ben kimseden yardım da istemiyorum, seve seve yapıyorum, onlar da bu konularda benim kadar iyi olmadıkları için bıraktılar her şeyi bana. Ve seyahat günü geldi çattı.
Dört kişilik grubumuzdan üçümüz, yeni yerler görmeye, yeni yemekler denemeye aşırı açıkken, maalesef bir tanemiz yemek konusunda italyan mutfağı dışında yemek yemekte zorlanan bir arkadaştı. Tabii ki bu konu hakkında bana çok net bilgi verilmemişti, ben yemek konusunda birazcık seçici sanıyordum ama bu seviyeleri beklememiştim. Daha sonra aynı arkadaşımızın aşırı korku dolu olduğunu fark ettik, Asyalılar da asla korkacağınız panik olacağınız insanlar değil ki, geneli vur ensesine al lokmasını. Bana Brezilya’ya gittiğini söylemişti, Brezilya’ya giden bir insanın Asya’da korkacağını ölsem düşünmezdim. Sonra Filipinlerin yeterince lüks olmaması ona biraz sorun oldu ki, gelişmekte olan bir ülkede olduğumuzu hepimiz biliyoruz sanıyordum :) Ve bir süre sonra yediğimiz her yemek italyan yemekleriyle karşılaştırılıp kötü bulundu, keza içtiğimiz kahve, keza yüzdüğümüz deniz. Her şey İtalya ile karşılaştırılıp her şey İtalya’ya göre kötü bulundu. Bu arada yanlış anlaşılma olmasın dünya tatlısı bir insan. Fakat belli ki seyahat tarzımız inanılmaz farklı ve biz yola çıkmadan bunu fark etmemişiz bile!
Bana İtalyanların en kötü özelliği nedir diye sorarsanız, seyahatte ve yemekte açık fikirli olmamaları derim, hatta açık fikirli olmamak lafını kibarlıktan kullandım, bu konuda biraz ırkçılar desek yeridir:) İtalyanların geneli bu arkadaşım gibiler, çok küçük bir örnek, inanılmaz güzel bir nata yiyoruz (portekiz tatlısı), ben muhteşem derken onlar ‘yani güzel de bizim pastacı kremalı bilmemnemiz daha güzel’. Benim mesela aklıma gelmez nata ile baklavayı karşılaştırmak. Ya da denize gidersin Yunanistan’da, Puglia’nın denizi daha güzel derler. Ya yüz işte kes karşılaştırma yapmayı. Ya da kal memleketinde madem bu kadar güzel, ne diye uçuyorsun saatlerce, kıtalar aşıyorsun, eurolar harcıyorsun, madem memleketim diye ağlıcan.. Uçaktan indiğimiz gibi kahve içmeye koştu, nerdeyse kahveci kadına sarılıcaktı, sonra ‘oh be sonunda makarna yicem düzgün yemek yicem’ diye arabaya atladı, annesine kavuşunca da sanki Gazze’de savaştan çıkmışçasına sarıldı.
Bu arkadaşımızın bana şahsen hiç bir zararı olmadı ama ben hayatımın sadece 10 günü Filipinler’de olucam, onun dışındaki 355 günün büyük bir kısmı zaten İtalya’dayım, ben Filipinler tatilimin sürekli İtalya’nın gölgesinde geçmesini neden istiyim ki? Dünyanın bir ucuna gitmişken her gün yiyebildiğim, yapabildiğim ve görebildiğim şeylerin anılmasından çok kendimi yepyeni deneyimlere açmak, orayı doya doya ve özgürce yaşayabilmek isterim ve yanınızda biri devamlı yakınırken bu çok zor. İster istemez, seyahat arkadaşınızın kötü deneyimi ve ruh hali, hıncını sizden çıkartmasa bile sizi ve sizin deneyiminizi de etkilemeye başlıyor.
Bu seyahati yaptığıma pişman asla değilim çünkü aynı seyahatteki diğer iki kişiyle Mars’a bile giderim, onları uzak rota arkadaşları listeme ekledim bile. Ama bir daha bu riski asla almam, Sardegna sonrası verdiğim kararlara geri dönüyorum ve bundan sonra asla önce önemli testlerden geçmemiş kimseye şans vermiyorum.
Peki size ne öneririm? Biriyle önemli bir seyahate çıkmadan önce açıkça şu konuları konuşun :
-Bütçesi nedir? Bu seyahate ne kadar para ayırmak istiyor. Sizden çok daha ekonomik yapmak istemesi veya çok daha lüks takılmak istemesi büyük bir problem olabilir.
-Planlı mı spontane mi gezmek istiyor? Ben ikisinin ortasında bir yerdeyim ve ikisinin ortasındaki insanları tercih ederim.
-Erken mi kalkıyor, yoksa gece hayatını doya doya yaşayıp geç mi kalkıyor?
Ve kendinize o kişi ile ilgili şu soruları sorun:
-Stresli anlarda nasıl tepki veriyor?
-Plan değiştiğinde, bir sorun olduğunda mızmız olma ihtimali var mı yoksa çözüm bulmaya mı çalışır?
-Yemek konusunda nasıl? Lokal yemekler denemeye açık mı?
-Garsonlara ve hizmet sektöründeki insanlara nasıl davranıyor? (Burdan ben sadece seyahatle ilgili değil birçok şeyde sonuç çıkarıyorum.)
Ancak bu sorulara rağmen, dananın asıl kuyruğu o tatilde kopacak. Yapıcak bir şey yok.
Bu arada bu arkadaşımla durum ne derseniz, hiç bir sıkıntı yok, hala tatlı tatlı görüşmeye devam. Ama italya sınırları içerisinde.. Çünkü biz bir sonraki yeni yıl için bilet aldık ama bu sefer o olmadan organize olduk. Birazcık üzülmüş ve sanırım yine gelmek istiyor (eeee benle de güzel geziliyor onu da anlıyorum:) ama ne demiş atalarımız ‘Kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmaz.’
Comments