top of page

Hoş Geldin Sonbahar:



Bu sene yazın bitişini, sonbaharın gelişini kabullenmemek için çok direndim. Bütün eylül haftasonlarımı ya kız arkadaşlarımla ya Fiona ile Lecco Gölü'ndeki plajıma gidip güneşlenerek, buz gibi suya rağmen yüzmeye devam ederek geçirdim. O plaj kapanınca Milano'daki yapay göl Idroscalo'da piknik yapıp yüzdük Fiona ile. Suyun sıcaklığını ölçtüler, 20 derece, ben yine de yüzdüm. Ve sonra bir aile toplanması için İstanbul'a geldim ve de ekim geldi...Bu sabah kendime sıcacık bir termos kahve yaptım, üzerimde bikini üstüm, altımda bir şort, sahilde yürüyüş yaptım, 1 ay önce yüzen, güneşlenen, piknik yapan, plaj voleybolu oynayan plajda bir ben , bir de emekli 3 amca vardı. Bir ben, bir o 3 emekli amca bırakamamıştık yazı geride. Bir yandan yürüyüş yapmanın ısıtması, bir yandan kahve, sonra da kendimi buz gibi denize bıraktım. Bomboş plaj, bir ay öncesine göre sıcaklığını kaybetmiş güneş ve deniz, inanır mısınız yine de iyi geldi. Sonra dedim ki, benim yazın bitişini artık kabullenme zamanım gelmiş...


Niye bu sene bu kadar zor oldu ki? Uzun zamandır yaşadığım en güzeli yazı yaşadığım için mi acaba? İtalya'nın o kadar tadını çıkarttım ki sonunda, sonunda tam olarak köklerimi saldığımı, doğru arkadaşları bulduğumu, düzenimi oturttuğumu hissettim. Kenya da çok iyi geldi. Bu yaz bir türlü bitmesin istedim. Yine yaz gelicek biliyorum ama aklımda hep aynı soru var bu sıra, yaşayacak kaç yazımız daha kaldı acaba? Hele böyle güzel, dolu dolu, özgürce, dertsiz tasasız yaşanacak kaç yazımız kaldı? Sizi de yeterince depresifleştirdimse, sonrasını da anlatiyim bari çünkü tabii ki bu yazının amacı hepimizi umutsuzluğa sürüklemek değil. Kahvemle deniz kenarında bir kayaya oturdum. Karşımda deniz, üzerinde güneş pırıltıları, gökyüzü de şansıma masmavi, kullandığım meditasyon aplikasyonunu açtım, meditopia. Mevsim geçişlerinde tek zorlanan insan olmadığım için buna özel meditasyon da yapmışlar. Neyse ben aslında mevsim geçişlerinde zorlanmıyorum, ben sadece yazın bitişinde zorlanıyorum, yoksa kış bitip ilkbahar yaza geçerken ne zorlanıcam. Neyse ne diyorduk, açtım sonbahara merhaba meditasyonunu. Bana o kadar iyi geldi ki. Tamam yaz bitti de, sonbahar da çok fena bir mevsim değil ya.


Bir kere kabak tarlalarının zamanı geldi. Haftaya haftasonu hava yağmurlu olmazsa kızlarla gidip sıcacık kabaklı capuccinolarımızı içerken kendimize kabak seçicez. Yazın yanımızda zıplayarak göle giren Fiona, bu sefer düşen kırmızı- sarı- kahverengi yapraklar arasına atlıcak.


Tamam belki güneşlenme ve yüzme zamanı bitti ama piknik zamanı daha bitmedi. Yazının fotoğrafını ararken, bu fotoğrafı gördüğümde dedim ki, Neden olmasın? Ben düzenlerim böyle piknik. Daha kalın giyinip, yine alırım köpeğimi, kitabımı, şarabımı, yiyeceklerimi, bu sefer en sevdiğim parkta yayılırım.


Uzun zamandır sinema alışkanlığımı kaybettim mesela. Oysa ne severdim eskiden pazar günleri, önce bir yemek yiyip ardından gece sinemasına gitmek. Yazın sinema çekmiyor canım, hava harikayken, benim içim ve dışardaki insanlar kıpır kıpırken, sokaklarda, mekanlarda sosyalleşmek dururken kapalı yere giremiyorum. Oysa sonbahar çok uygun buna.


Evde zaman geçirmek havalar soğudukça bir güzel geliyor gözüme. Evimin salonunda minik ışıklarım var, onu yakarım, şömine için havalar daha soğumadı ama güzel bir film açıp, sıcacık bir çay yapıp, Fiona ile battaniyenin altına girip keyifli akşamlar geçirebiliriz.


Yazın seyahatlerden belli bir düzen kurmak zor oluyor da, artık zaten uzunca bir süre çetrefilli bir rota yok. Pilatese de başladım, haftada iki onu yaparım. Havalar çok sıcak olmadığı için Fiona ile yürüyüşlerimizi uzatabiliriz. Kitap okuma alışkanlığımı da sonunda geri kazandım, evde mumlar tütsüler yakıp, dışarda hava serin ve yağmurluyken okumak için beni bekleyen bir sürü yeni kitabımla ilgilenebilirim. Bu sıra bir roman, bir kişisel gelişim kitabı okuyorum, varsa güzel önerileriniz beklerim.


Milano'ya dönünce güzel bir süpermarket turu atıcam. Sonbaharın meyve ve sebzeleriyle doldurucam dolabımı. Balkabağı çorbasının tam zamanı! Yavaştan gardorap değişimini de yapmak lazım. Kalın ve yumuşacık kazaklar çıksın. Çok güzel bir bere aldım bu sene kendime, onu giyme hayaliyle motive ediyim bari kendimi.


Ben daha fazla direnemicem, zaten dirensem de bir şey değişmicek. Yazın bittiğini birkaç güne Milano'ya döndüğümde kabullenicem. (Bir iki gün daha yüzmek ve denizle vedalaşmak istiyorum, bana biraz zaman verin.) O andan itibaren sonbaharın ve gelicek diğer mevsimlerin de güzelliklerini yaşıcam ama bir yandan da kronometre tuttuğumu bilin.

2024 yazına son 240 gün.

Comments


You Might Also Like:
bottom of page