top of page

İbiza Gezi Rehberi 2:


İbiza gezi rehberinin birincisini okumadıysanız tık tık. Yok eğer okuduysanız öyleyse kaldığımız yerden devam edelim.

Perşembe sabahı ve öğlenini turistik keşfe ayırmıştık, ilk önce Es Vedra manzara izleme noktasına gittik.


Bu arada üzerimdekini, önceki gün gittiğimiz hippy pazarından aldığımı belirtmek isterim.

Sonra, bir açık hava sanat müzesi olan Time & Space İbiza'ya geçtik.



Akşam yemeği için muhteşem bir yere rezervasyonumuz vardı, o yüzden turistik turumuzu tamamlayıp yemeğe kadar olan vakti sakin geçirmek için evimizin plajına gittik. Ev sahibimiz, bize kullanmamız için güneş şemsiyesi bırakmıştı. Onu aldık, telefonları ve değerli herşeyi evde bıraktık ve plajda yayılıp uyukladık. Bu arada Playa D'en Bossa'nın sahili ve denizi cidden güzel. Mekanlar biraz apaçi, hatta ayarladığımız beachlerden biri burda çıkınca hemen iptal ettirip başka yere rezervasyon yaptırdık, o derece apaçi. Yine de halk plajı olarak güzel.


Akşam yemeği rezervasyonumuz Hostal La Torre'de idi. Bu mekanı kesinlikle İbiza listenize alın, hem mekan hem yemekler cidden çok iyi ve güneşi batırmak için harika bir nokta.









Biz tatlı tatlı güneşi batırıp keyif yaparken, yine birileri evlenme teklifi aldı iyi mi? Ada'nın havasını bozuyorsunuz, yallah Santorini'ye!

Bir de size bu tatilin keşfini tanıtmalıyım, Moscow Mule tüm tatilin sponsor içkisi oldu. Böyle buz gibi nasıl iyi geldi. Her gittiğimiz plajda, restoranda onu sipariş ettik.


Bir sonraki gün bence adadaki en sıradan günümüzdü ama o bile güzeldi. Gittiğimiz mekanlara yeniden gider miyim derseniz, gitmem. Anlatıcam.

Sabah önce, asla vakit bulamadığımız veya son dakika yorgun olduğumuz için vazgeçtiğimiz Dalt Villa'ya gittik ve adanın merkezini gezdik. İnanılmaz tatlı. Çok da güzel mağazalar var.





Turistik gezi sonrası artık deniz zamanı gelmişti. Size Playa D'en Bossa'daki bir plajı iptal ettik yeni bir beach bulduk demiştim. Yine Atzaro grubuna bağlı olan Atzaro Beach'e gittik. Mekan çok tatlı, çalışanlar da öyle ama servis biraz yavaş. Denizi bol dalgalı, ki aşırı severim. Yüzerken Erenle sohbet ederken, bir anda muhteşem bir dalga gelince, 1 saniye Eren, diyip dalgaya atlayıp sonra sohbete devam ediyordum. İşte öyle çok seviyorum dalgalı denizi.



Akşam güneşi batırma mekanı olarak ikonik mekan Cafe Del Mar'ı seçmiştik. Bu konuda bir çift lafım var, güneşi batırmak için seçtiğimiz ve bu kadar sıradan olan tek mekan Cafe Del Mar çıktı. Bana göre hiç bir numarası yoktu, gerçi yediğimiz sushi güzeldi ama...Yine de...Bir daha gitmeye gerek yok. Bir de bulunduğu semt, Playa D'en Bossa ile birlikte uzak durulması gereken 2 bölgeden biri. San Antoni de baya apaçi bir yerdi. Yine de güneş batarken şov yaptı orası ayrı.




İbiza gece hayatı Covid sebebiyle şu anda yok. Tüm partiler özel, ya villalarda ya yatlarda. Biz ama yine de gece hayatımıza biraz renk kattık ve San Antoni'deki apaçi bir lunaparkta kendimize eğlenceli anlar hediye ettik. Fotoğraf falan yok, o kadar utandık ki çekmedik.


Veeee geldik tatilin son gününe. Son gün, bütün planlarımızın bozulduğu, her şeyi son dakika ayarladığımız süprizlerle dolu bir gün oldu ama bize muhteşem bir final sundu. Adaya daha güzel veda edemezdik.


Aylar öncesinden Alma Beach isimli, instagramda fotoğrafları inanılmaz tatlı duran bohem bir beachte yer ayırtmıştık, sabah mutlu mutlu gittik, bir girdik içeri, mini mini minnacık, fotolarla alakası olmayan saçma sapan bir yer. Erenle birbirimize baktık ve o an ikimizin de ordan gitmek istediğimizi anladık. Şimdi tek sorun, son dakika nasıl yer bulucaktık? Listemizde olan tüm beachleri arayıp hiç birinde yer olmadığını fark ettikten sonra aklımıza dahiyane bir fikir geldi. Hiç denemediğimiz ama çok ilgimizi çeken bir mekan tarzı vardı, adanın ortasında, doğayla iç içe olan oteller...Böylece kendimizi Agroturismo Atzaro İbiza'da bulduk.






İçinde 2 restoran, bir havuzlu spa, bir çocuklu aileler için havuz, kendi meyve ve sebzelerini yetiştirdikleri bahçe olan bu otel için aslında apayrı bir yazı yazmam lazım, o kadar sevdik. Önce öğle yemeğimizi yedik, sonra da spanın olduğu havuzlu bölüme geçtik. Bir sürü koskocaman yatak, sıfır müzik ama bolca doğa sesleri içindeki bu bölümde kendimizden geçtik. Bu keyifte, bize yine moscow mulelerimiz ve kendisiyle 300 fotoğraf çekilip verdiğim 10 euroyu çıkarttığım hindistan cevizi sularımız eşlik etti.


Muhteşem bir gün geçirmiştik, tek sorun, son güneşi sabah iptal ettiğimiz beachte batırmayı planlıyorduk normalde, yani bu sefer de akşam için mekan bulmalıydık. İnstagramda inanılmaz bir video görmüştüm. Cala Benirras diye bir sahilde bir sürü hippy davul çalıyor ve insanlar müzik eşliğinde dans ederek güneşi batırıyordu. Biz de oraya gitmeli, bunu deneyimlemeliydik. Ve böylece yola koyulduk. Küçücük bir koy olan Benirras'ta bir de hippy pazarı kurulmuştu ama biz artık tatilin son gününde alışverişe doymuştuk bile. Bu hippy buluşması yazın her günü oluyormuş ama en güzel gün pazarmış, biz cumartesi gitsek de yine de ortam aşırı salaş ve bohemdi. Hemen davullara yakın bir yere örtülerimizi serdik, yanımızda getirdiğimiz içecekleri koyduk. Önce dinledik, sonra biz de ayağa kalkıp plajın geri kalanı gibi dans ettik ve güneşi batırdık.



Bu sene kafaya taktığım anda olmak eylemini, bu kadar kolay hayata geçirdiğim hiç bir 'an' olmamıştı. O esnada ne iş güç stresi düşünüyorsunuz ne başka bir şey. Yüzlerce insanla (covid parti) aynı anda konsantre olduğunuz şey, güneşin batışı. Her gün doğal olarak gerçekleşen bu basit eylemin bu kadar önem kazanması, hatta o esnada gerçekleşen tek şey olması, aynı anda çalan davullar , hep beraber dans eden insanlar...Muhteşem bir an, adaya muhteşem bir vedaydı.


İbiza beni şaşırttı, beklediğimden güzel çıktı, mutlu etti, tekrar seyahatlerime başlamak için umut verdi, 2 yılın stresini aldı götürdü benden. Yine yeni yeniden bolca seyahat ettiğim günlere dönebilmek için sabırsızlanıyorum.

Comments


You Might Also Like:
bottom of page