top of page

Ibiza ve Formentera Gezi Rehberi 1


Şu an bir seyahat yazısı yazıyorum ve ben buna inanamıyorum! Yaklaşık neredeyse 2 sene sonunda, gerçek bir seyahat yapabildim, çok karmaşık duygular içindeyim dostlarım.


Bu seyahati iki yazıda paylaşıcam çünkü bir hafta sürdü, anlatacak çok şey var. Başka bir yazıda da covid dönemi seyahati anlatmak istiyorum. Evet hazırsanız başlıyoruz.


Nisan sonunda hem Eren hem ben, seyahatsizlikten çıldırmak üzereydik. Dedik ki bu böyle olmucak, bir bilet almamız lazım. Önce Bahamalar diye konuştuk çünkü ciddi bir seyahat yapıp 1 seneden fazladır evde oturmanın acısını çıkartmak istiyorduk. Sonra düşündük, o kadar uzaklarda, Avrupa olmayan bir yerde covid kapsak ne yaparız diye ve rotayı yakınlara çevirdik.


İbiza senelerdir aklımda olan bir adaydı. Ben aslında hedef partiyse Mikonosçuyum. İbiza'nın eskiden tam uyuşturucu & hapçı kafası bir yer olduğunu düşünürdüm, sonra seyahatlerini çok sevdiğim bir arkadaşım gitti, fotoğraflarını gördükçe bakış açım değişti ve İbiza radarıma girdi. Eren'i ikna etmek uzun sürmedi ve biz biletlerimizi aldık! Aylarca süren araştırmalar, telefonlar ve rezervasyonlardan sonra artık İbiza'daydık. Ve birkaç günlüğüne bir adet misafirimiz daha vardı! Bizden gaza gelen kardeşim Göksu da 4 günlüğüne bize katılmaya karar verdi.


Playa d'en Bossa'da çok güzel bir ev tuttuk. Şimdi size bu bölgeyi anlatmam lazım, gerçi Gümbet desem tam olarak anlamış olursunuz. Bütün gece klüpleri ve ne kadar apaçi varsa burda. Ama bizim şansımıza covid döneminde bölge sakindi. Hayat normale döndüğünde buraya yolunuz düşmesin ama bize çok iyi geldi. Öncelikle ev muhteşem!






İki teras, iki banyo, iki yatak odası, kocaman salon ve sabahları 20 dakika meditasyon yaptığımız deniz manzarası...Ev her yere inanılmaz yakın, 6 dakikada havaalanı, 10 dakikada ada merkezi...Ama dediğim gibi, clublar açılınca bu bölgeden uzak durmanızı öneririm.


İlk akşam buluşmamızın şerefine, tatlı bir restorana yemeğe gittik, Las Dos Lunas. Bu arada İspanyollar akşam yemeğini 22.00 gibi yiyor ama biz ilk gece ispanyol saatine uymadık.






Hem yemekler hem de ortam harikaydı, özellikle o midyeyi yemenizi öneririm.


Ertesi sabah, sahilde upuzun bir yürüyüş yapıp kahvelerimizi içtikten sonra, benim adada favori beachim olan Jondal'a gittik. Şeyma ve tayfasına rastlamanız mümkün olan bu beachin yemekleri bir ef-sa-ne. Tek kusur olarak gösterebileceğim şey hiç müzik olmaması.





İkinci günümüzün akşamındaysa süslenip Casa Maca'ya gittik. Burayı da kesinlikle listenize alın derim! Etler mükemmeldi ama ben ızgara ahtapotla aşk yaşadım. Lokum, lokum...





Bir dahaki gelişimde, burayı gündüz gözüyle de görmek isterim açıkçası.


Üçüncü günümüzü Formentera adasında geçirmeye karar vermiştik, İbiza programının her anına rezervasyon yapan bizler Formentera'yı biraz daha salaş ve bohem gezmek için herhangi bir rezervasyon yaptırmadık. Sabah erkenden feribota atladık ve işte geldik burdayız! Formentera adasına özel, çok tatlı elektrikli arabalar var, aşırı heves edip kiralamıştık:


Ancak bu araba bize nasip olmadı a dostlar. Biz gelmeden bir gün önce kendisi bozulmuş. Yalan söylemicem aşırı hevesim kursağımda kaldı. Yine cabrio bir mini verseler de bizim için aynısı olmadı, olamadı. (Allah başka dert vermesin ne diyim)


İlk durağımız, mini minnacık inanılmaz tatlı bir baraka olan Chiringuito Bartolo. Bu arada ben buraya yürürken bir düş, bacağım bir mosmor ol... Düşme anımın videosu var, çok ısrar ederseniz paylaşırım beraber güleriz. Neyse, Bartolo tam böyle sıcağın altında biranızı yudumlayıp tatlı tatlı chill olduğunuz bir baraka. Toplamda 2 masa var sadece, minicik. Ben çok sevdim.









Bu arada Formentera'nın denizi muhteşem. Burdan sonra başladık koy koy gezip denize atlamaya. Nasıl turkuaz nasıl güzel ve o gün hava nasıl sıcak. Açıkçası İbiza ve Formentera gündüzleri cehennem sıcağı, ben hayatımda uzun zaman sonra 50 derece krem kullanmama rağmen soyuldum! Hem de kafa derime kadar. Akşamları da hafif serin, bir gece baya tir tir titredim ama o gece güneş çarpması da yaşamış olabilirim bilemedim şimdi.


Yüzünce bizim iştahımız açıldı tabii. Adada çok meşhur olan Chezz Gerdi'ye gittik ama yemekleri bir tık hayalkırıklığı oldu benim için.




Yemekten sonra feribot saatine kadar yüzdük, hızlıca bir akşam yemeği yedik sonrası feribota yetişmek için bir maceraydı. Önce park ettiğimiz otoparkta önü kapatılmış olan tek araba bilin bakalım kimlerinkiydi? Yaklaşık 10 dakika önümüzün açılmasını bekledikten sonra yine çıkış kapandı, o açıldı önümüze traktör tarzı bir araç geldi tıngır mıngır onun arkasından gittik, hızlıca benzin attık, arabayı teslim ettik ve koşarak feribotumuza atlayıp İbiza'ya, Gümbet'teki evimize döndük.


Ertesi gün Göksu'nun geri dönüş günüydü. Nerden bulmuş da ayarlamış bilmiyorum ama önce adını hala bugün bile bilmediğim bir deniz sporu yaptı. (Eren'den öğrendim, foil surfmüş adı.) Sonra her çarşamba Punta Arabi'de kurulan hippy pazara gittik. Eren'in arkadaşlarının 'Çok kötü, yarım saat bile duramadık.' dedikleri pazarda biz yaklaşık 2.5 saat geçirdik, Göksu'nun son günü olmasa daha bile çok kalırdık. Aşırı güzel elbiseler, kolyeler ve bileklikler aldık, resmen kendimizi kaybettik. Yemek bölümündeyse hippy bir grup davul çalıyorduk, sabah kahvaltısı niyetine biralarımızı alıp onları dinleyip dans ettik. Benim için tatilin en güzel anları listesine güzel bir giriş yaptı burası. Boşver ne gerek var diyen arkadaşlarınız olursa sakın dinlemeyin ve koşa koşa gelin buraya.






Öğle yemeğini, Atzaro grubuna bağlı olan Aubergine'de yedik. Bu grubun adı altındaki hangi mekana giderseniz asla pişman olmucaksınız. Hem dekorasyonları müthiş, hem yemekleri, hem servisleri. Tatilin tüm sağlıklı yemeklerini bu gruba bağlı olan mekanlarda yedik.






Adaya ilk veda eden isim Göksu oldu. Onu havaalanına bıraktıktan sonra, İbiza'daki en güzel aktivitelerden biri olan güneşi batırmak için Sunset Ashram'a geldik. Hem mekan çok güzeldi, hem manzara. Tam güneş batarken gelip, davul çalan hippy keyfimize keyif kattı. Sunset Ashram'ı, güneş batırılacak en güzel mekanlar listenize kesinlikle alın.





Başta da belirttiğim gibi, çok uzun bir yazı olmaması için, tatilin geri kalanını başka bir postta anlatıcam.

Serinin 2. bölümünde görüşmek üzere.


Comments


You Might Also Like:
bottom of page