Uzun zamandır yazıcam dediğim yazıdan herkese merhaba. Yeşil çayınızı alın, içine tarçın atın, BAŞLIYORUZ!
Ergenliği hafif kilolu, ya da yooo basbaya kilolu geçirmiş bir insansanız, hayatınız boyunca hep bir kilo takıntınız oluyor. Yani en azından benim için bu böyle oldu. Yemekle aramda çok sağlıksız bir ilişki var. Hatta şöyle açıklayayım, benim hayatım, yemek yeme isteğimle zayıf olup güzel giyinme isteğim arasında geçen bir savaş... Etkileyici bir laf oldu değil mi? :) Dönem dönem kilo aldım, koskoca bir yüzle gezdim, dönem dönem kilo verdim dilediğim gibi giyindim ve bu dönemler arasındaki zaman farkı öyle çok da değil. Beni gördükten 3 ay sonra tekrar görseniz çok zayıf veya kilo almış bulabilirsiniz. Zaten boyum da çok uzun olmadığı için 1 kilo da alsam, 1 kilo da versem bende inanılmaz fark ediyor.
Biz, sağlıklı yaşam ne demek hala bilinmeyen bir dönemde doğup büyümüş bir jenerasyonuz. Bu cümleyi bu kadar genç yaşta kullanacağımı düşünmezdim ama şimdiki gençler çok şanslı. Sağlıklı yemek yemek, spor yapmak, sigaranın zararlı olması bilinci, meditasyon, bunların hepsinin önem kazandığı bir dönemde yaşıyorlar. Biz bu kadar şanslı değildik, zeytinyağı ülkesinde margarin reklamlarının yapıldığı günlerden geliyoruz, her pazartesi diyete başlayıp güzel yemeklerden kendimizi mahrum bırakıp, salı günü hamburgere saldırıp verdiğimiz 300 gramı kilo kilo geri aldık. İlk spor salonuna yazılma yaşım 27dir benim. Diyetisyen maceralarım da çoktur. Kilolu doktorların yazdığı kaç adet 'bir kibrit kutusu peynir'le başlayan kağıt toplamışımdır bilinmez. Ama son yıllarda ben de bir şeyler öğrenmeyi başardım ve şunu söyleyebilirim ki 30lu yaşlarımda kendimi 20lerimden daha sağlıklı ve fit hissediyorum.
Hepimiz aslında ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Ben birkaç senedir çok aşırı canım çekmedikçe kızartmadan uzak duruyorum, şeker zaten düşkün olduğum bir şey değildir, regli zamanlarım dışında canım tatlı çekmez, beyaz ekmeğin yerine uzun zaman önce kepekli ekmeği koydum bile, eve kepekli makarna dışında makarna almam, süpermarket alışverişlerinde zararlı şeylere yer vermem, peynire düşkünüm ama gorgonzola ya da brie peyniri yerine mozzarella alırım. İlla o gün canım kendimi şımartmayı seçmişse ya arkadaşlarımla dışarı çıktığımda güzel bir yemek söylerim ya da arada evde kendime mc donalds partisi veririm, günde en az 6 km yürürüm, sırf bunu sağlayabilmek için çoğu zaman araba veya metro kullanmam, tabana kuvvet, yağ olarak yemeklerimi hindistan cevizi yağıyla yaparım. Demek istediğim kendi çapımda bir denge kurdum. Kendimi çok kısıtladığımda daha çok saldırdığımı öğrendim ve bazı temel alıkşanlıklarımı zamanla değiştirdim. İlk başlarda yadırgadığınız bazı şeyler, mesela hindistan cevizi yağı, zamanla çoktan alıştığınız bir tat haline geliyor. Ama arkadaşlarımla güzel bir yere yemeğe gitmişsem de salata söylemem, kepeklisine kepeksizine bakmadan canım makarna mı istedi, kızartma mı çekti, yerim. Dediğim gibi en önemli şeyin denge olduğunu fark ettim. Genel olarak evde sağlıklı beslenirseniz, dışarda yediğiniz 2 öğünde abartmak benim için sorun olmuyor, hatta iyi bile geliyor, kendimi kısıtlanmış hissetmiyorum. Gerçi bir süre sonra rafine şekerli şeyler yediğinizde hoşunuza gitmiyor, kızartma ağır geliyor, neyse, lafı çok uzattım, gelelim artık aralıklı oruç macerama.
Geçen sene yazın biraz iştahım kapandı, ben de hayatımdan kahvaltıyı çıkarttım, sadece öğle ve akşam yemeği yemeye başladım ve otomatik olarak kilo verdim. Birkaç takipçim instagramdan ne diyet yaptığımı sordu ama ben diyet falan yapmıyordum. Yüzde 80 sağlıklı beslenip geri kalanında abartmadan dilediğimi yiyerek, günde 2 öğünde hiç zorlanmadan 2 kilo vermiştim. Bir arkadaşıma sabah kahvaltısını atladığımı söylediğimde bana 'ee sene aralıklı oruç yapıyorsun işte.' diyince dedim bir araştırayım ben bunu, neymiş bu.
Aralıklı oruç, günü ikiye bölerek, oruç zamanı ve yemek zamanı şeklinde beslenmeyi destekleyen bir beslenme modelidir. Bu bir diyet programı değil, sağlıklı beslenme alışkanlığıdır. Vücudu aç kalmaya alıştırarak gereksiz karbonhidrat alımını engellemeyi ve vücudun dışa bağımlı olmadan kendi enerjisini üretmeyi amaçlar. İntermittent Fasting beslenme şekli, genel olarak ‘’yemeklerin ne zaman yenildiği’’ prensibi üzerine kuruludur. Bu prensibin amacı; gün içinde belli zaman aralıklarında yemek yiyip, akşam saatlerinde yavaşlayan metabolizmayı yormamak için yemek yemeyi kesmedir.
Eğer yeni başlıyorsanız 12:12, (12 saat boyunca yemek yiyebilirsiniz, 12 saat boyunca yasak) yok ben açlığa daha çok dayanırım diyorsanız 16:8 (16 saat boyunca açlık, 8 saat aralığında yemek serbest), yok ben süperim derseniz 20:4 aralıklı oruç yapabilirsiniz. Ben fark etmeden yaptığım zamanlar 12:12 yapıyormuşum. Sonra dedim ki bu bu kadar iyi gidiyorsa en güzeli 16:8'e geçiyim. Ve cidden çok yararlı bulduğum ücretsiz bir applikasyon indirdim: Fastic. Bu applikasyon sayesinde kaçıncı saatte olduğumu, o saatte vücudumda neler olduğunu ve bitişini kontrol edebiliyorum. O ay kaç gün ve kaç saat fasting yapmışım, her şey arşivleniyor.
Peki bu 16 sürelik açlık boyunca vücudumda bilimsel olarak kanıtlanmış neler oluyor?
- İlk 3 saatte kan şekeriniz yükselir ve daha yüksek miktarda insülin salgılanır.
- 3 ila 9 saat arasında kan şekeriniz düşmeye başlar, vücudunuzun enerji olarak kullanmak üzere glikojeni glikoza (şeker) dönüştürmeye başlamasına neden olur .Bu aşamanın sonuna doğru, vücudunuz yavaş yavaş karaciğer glikojen depolarını tüketecek ve başka bir enerji kaynağı aramaya başlayacaktır.
- 9 ila 11. saat arasında kan şekeriniz dengelenir: Vücut, önceden depolanmış glikojeni tekrar kan dolaşımına salmak için tepki verir. Bununla kan şekeri seviyeniz sabit kalır ve enerji temini sağlanır.
- 11 ila 14. saat arasında yağ yakımınız başlar: Bu noktada, karaciğerdeki glikojen depolarınız tükenmiştir ve vücudunuz bunun yerine enerji için protein ve yağ depolarını parçalamaya başlar.
- 14 ila 16. saat arasında Ketosis başlar. Faydalarını say say bitmiyor, mesela beyin hücreleriniz yenilenir.
Bu kadar bilimsel veri yeter. Gelin şimdi soru-cevap şeklinde, işin pratiğini görelim.
- Açlık aralığında ne içiyorsun?
Şekersiz, sütsüz çay - kahve, şekersiz türk kahvesi, soda, bitki çayları ve su serbest.
- Çok zorlanıyor musun?
Hayır, açıkçası pek zorlanmıyorum. Hatta sabah o açlık dönemimde spor bile yapıyorum, işime bakıyorum. Daha garibi, kendimi daha bile enerjik hissediyorum.
- 30 yaşından sonra kilo vermek zor mu?
Vallahi bu bir şehir efsanesiymiş. 20li yaşlarıma göre daha bilinçli olduğum için, şu anda daha bile kolay kilo veriyorum.
- Peki 8 saatlik yemek aralığında dilediğimizi yiyebilir miyiz?
Ben yine de sağlıklı yemeğe dikkat ediyorum. Öğlen ve akşam hamburger yiyip yine de kilo verebileceğinizi sanmıyorum:) Ama arada kaçamak yapıyorum tabii ki.
Kısa kısa:
- Fastic applikasyonunu ısrarla öneririm. Kullanması çok ama çok kolay.
- Ben bir beslenme uzmanı değilim, konu hakkında çok fazla bilgim yok. Bu hayat&yeme biçimini araştırdım, denedim, bana uydu, uyguluyorum. Lütfen unutmayın, herkesin vücudu ve ihtiyaçları birbirinden farklıdır. Lütfen denemeden önce bir uzmana danışın ve vücudunuzu dinleyin. O size neyin iyi gelip gelmediğini zaten gösterir.
Haydi bakalım, bikini body'niz hayırlı uğurlu olsun.
Comments