top of page

İtalya'da, Sadece Ekim Ayında Yapabileceğiniz Aktiviteler


İtalya, her mevsim her ay çok güzel de, ekim ayında bir başka güzel. Yazın denize, kışın dağlara gidebilirsiniz ve her şehrinde her mevsim ayrı keyifle gezersiniz de, bir de sadece ekim ayına özel bazı aktiviteler var, işte ben bu yazımda onlardan bahsetmeye geldim.


Bu sonbahar, Avrupa'da hava hala çok güzel, 24 derecelerde ve bol güneşli. Ekim ayının ortasında bazı aktiviteler keşfettim, her sabah annemle kahve içerek yaptığımız bir telefon konuşmasında, 'Gelsen ne güzel olur, hem hava müthiş, hem de yapmak istediğim çok şey var, senle tadı ayrı çıkar.' dedim, telefon konuşmasının sonunda, ekim sonu için biletlerini aldı. Bu sene hem araba aldım, hem de freelance oldum ve iş seçerken çok dikkat ediyorum, hakkımın bir kuruş altına çalışmak istemiyorum ki fiyatım sabitlensin, düşürülmesin. Öyle olunca hem arada kendime güzel bir vakit kaldı, hem de araba sayesinde istediğim yere basıp gidebiliyorum. Yemin ediyorum yenilendim, pırıl pırıl bir insan oldum. Bunları neden söyledim? Çünkü bu sayede uzun zamandır listemde olan ama bir türlü vakit bulamadığım harika şeyler yaptım. Pumpkin lattenizi alın, başlayalım.


Centovalli Express, treno folliage (yeşillik treni):

Ben tren yolculuklarına bayılırım. İtalya - İsviçre arasında harika rotalar çizen trenler var. Bunlardan birini, Bernina Express, 2019 kışında yapmış harika kar manzaraları görmüştüm: tık tık

Yine İtalya - İsviçre arasında bir tren daha var, centovalli express. Bu tren ekim ayı boyunca var sadece ve 52 km boyunca size sonbaharın tüm renklerinden bir şölen sunuyor. Dilerseniz İtalya Domodossola'dan, dilerseniz İsviçre Locarno'dan binip diğer yöne gidebilirsiniz. Biz bir sabah çaylarımızı, sandviçlerimizi yaptık ve doğru Locarno'ya gittik. Diğer yönden cam kenarı biletler kalmamıştı çünkü. Locarno'da arabamızı bir otoparka bırakıp trenimize atladık.


Muhteşem manzaralar, kırmızılar, sarılar eşliğinde geçen 1.5 saat sonrasında Domodossola'ya vardık. Burası, İsviçre sınırından önce son İtalyan şehri. Miniminnacık, 1 saatte gezebilirsiniz.




Sanırım saatler biraz daha geç olduğu için ışıktan dolayı, dönüş treninde manzara çok daha bile güzel gözüktü gözümüze.

Manzara o kadar güzeldi ki, ben fotoğraf çekmekten çok tadını çıkarttım, annem de hem manzarayı izledi hem de yanımızda ne kadar atıştırmalık getirdiysek hepsini sildi süpürdü. Dilerseniz google'a Centovalli express yazıp daha kaliteli fotoğraflar bulabilirsiniz.

Milano'ya dönmeden önce Locarno'yu gezdik, bolca İsviçre çikolatası aldık, göl manzarası izledik, kendimize kartpostal atıp evimize geri döndük.


Minik minik:

- Tren biletleri için: tık tık

- İtalya'dan kalkan trenlerden yer bulursanız, daha az para harcarsınız. Şöyle ki, İsviçre'ye girişte yıllık bir otoban parası ödüyorsunuz, tek sefer de olsa ödeniyor bu ve bir sene boyunca otobanları sınırsız kullanabilirsiniz. Ben İsviçre'ye bol bol gideceğim için zaten eninde sonunda vericektim. Aynı zamanda İsviçre'de otoparklar çok daha pahalı.


Balkabağı tarlaları:


Cadılar bayramının tadı Avrupa'da bambaşka. Benim çok çok sevdiğim bir dönem. Ben kılık değiştirmekten çok, hep filmlerde gördüğüm, ailelerin balkabağı almaya gittiği sahnelere özenirdim bildim bileli. Balkabağını da ailecek pek severiz, hatta annem o kadar düşkündür ki, her yurtdışına çıkışında, değişik şekillerde balkabağı tohumu alır, dedem de bahçesine ekip yetiştirir, bu zamanlarda toplayıp anneme verir ve annem evin her yerini onlarla süsler. Milano yakınlarında görülebilecek bir sürü tarla olmasına rağmen, ben taa 3 saat uzaklıktaki, Nonno Andrea isimli bir tarlayla ilk görüşte aşk yaşadım. Annemle roadtrip çok keyifli olduğu için hiç düşünmeden buraya giriş biletlerimizi aldık, bu sefer Fiona da bize katıldı, yine yolluklarımızı yaptık ve yollara düştük. İlk durağımız, tarladan önce, Nonno Andrea'nın her şeyi ya kendi tarlasından, ya komşu tarlalardan olan organik restoranı oldu.





Biz balkabaklı mozzarellalı schiacciata ve yine balkabaklı ravioli aldık, hepsi çok güzeldi.


Burda da fotoğraf çekilecek bir sürü şey var ve alışveriş yapabilirsiniz ama asıl show tarlada, o yüzden çok vakit kaybetmeden tarlalara geçtik ve DELİRDİK, RESMEN DELİRDİK.


Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, alan inanılmaz büyük.

Buyrun tüm yapabilecekleriniz:

- Fotoğraf çekmek isterseniz, bir sürü balkabağı köşeleri yapmışlar, ben artık fotoğraf çekerken yoruldum, o kadar fazla var.

- Yemek yiyebileceğiniz, self service hem kapalı hem açık büyük bir alan var. Biz yemeklerimizi restoranda yediğimiz için burda sadece balkabaklı cappuccino içtik, muhteşemdi. Balkabağı dondurması için yerimiz kalmadı, giderseniz siz yiyin.



- Festival alanı gibi bir açıklıkta, hem çocuklar için oyunlar, hem de büyükler için canlı müzik var.

- Özel şekillerdeki kabakları satın alabileceğiniz bir alan var. Turuncu kabaklardansa istediğiniz yerdekini alıp çıkışta ödeyebilirsiniz. Dilerseniz ektra ücretle kabakları cadılar bayramına özel boyatabilirsiniz. Ben bu kadar kabağı nasıl arabaya taşıyacağım demeyin, ücretsiz sizi arabanıza kadar götüren golf arabaları var.

- Köpeğinizle gidebilirsiniz, hatta onunla gidin, çok daha keyifli.


Bol bol kabak aldık, hatta seçmekte çok zorlandık, deliler gibi fotoğraf çektik ve çok ama çok eğlendik.




Çocuklar gibi şen, inanılmaz tatlı bir gün geçirdik, eve geldiğim gibi, hemen kabaklarımı şöminemin üstüne yerleştirdim.


Minik minik:

- Tabii ki Milano'ya daha yakın çok güzel kabak tarlaları var ama dediğim gibi ben buna ilk görüşte aşık oldum. Milano'ya yakın olanlardan birine, geçen sene aperatif yapmaya gitmiştim: tık tık

- Bütün bu kabak tarlaları da, yine sadece ekim ayı içerisinde gidebileceğiniz yerler.

- Nonno Andrea biletleri için: tık tık

- Seneye gideceğim tarlaları şimdiden buldum, hepsi çok daha yakın ama denemeden önermek istemiyorum.

댓글


You Might Also Like:
bottom of page