top of page

Kenya Seyahat Rehberi:


Son yıllarımın en güzel seyahatinden merhaba!

Kenya ile ilgili iki yazı yazmaya karar verdim, birincisi anılarımı anlatacağım bu yazı, ikincisi Kenya seyahati nasıl organize edilir yazısı olucak. Merak etmeyin, tüm detaylarıyla organize etme kısmı en kısa sürede blogda olucak. Ama şimdi kahvelerinizi alın, dilerseniz arka planda aslan kral soundtrack albümünü açın ve başlayalım! Afrika'ya gidiyoruz!


Bu seyahatin kararını taa ocak ayında almıştık ve göz açıp kapayıncaya kadar aylar geçti ve ağustos oldu. İstanbul'dan bir uçağa atladım ve 7 saat sonra Nairobi'ye vardım. İlk gün otelin terasında keyif yapıp arkadaşımın gelmesini bekleyerek geçti. O, Milano'dan iki aktarma yaparak vardı Kenya'ya.


Planlarımızda Nairobi'yi gezmek yoktu çünkü biraz araştırınca çok da gezecek bir şey olmadığına karar vermiştik. (Nedenleri diğer yazıda) O yüzden 2. gün Nairobi'den günübirlik yapılacak bir tur satın almıştık. Böylece saat sabah 6'da iki rehberimiz gelip bizi aldılar ve erkenden yollara düştük. İlk durağımız, Lake Nakuru National Park:


Bu göle gitmek isteme sebebimiz, diğer yapacağımız safarilerden farklı olarak göreceğimiz pembe filamingolardı. Barbie marketing takımı yine iş başında anlayacağınız!

Bu park turunun en güzel yanı, flamingolar ve sadece bize özel olan arabamızdı. Onun dışında Masai Mara'da yapacağımız safariye hazırlık oldu. Bunu şöyle anlatiyim, burdayken ilk gördüğü zebrada, bufaloda bile heyecanlanan, fotoğraf çeken insanlardık. Bu saflığımızı Masai Mara'ya geldiğimizde atmış olduk, böylece her zebrada arabayı durdurup, yanımızdaki insanları sinir etmedik:) Maymunlar, zürafalar, zebralar, bufalolar, aslanlar ve benim Fiona'ya çok benzettiğim pumbalarla karşılaştık.




Günün 2. yarısında Lake Naivasha'ya geçtik. İçi hipopotamlarla dolu koskocaman bir göl ve burda 1 saatlik bir minik tekne turu yaptık.

Tatlı rehberlerimizle vedalaşırken yorgun ama heyecanlıydık çünkü ertesi gün bizim için tatilin en heyecanlı kısmı başlıyordu: Masai Mara'da safari!

Ah Masai Mara... Kalbimi bıraktım sana. Bir yerin gidişi bile bu kadar sevimli olur mu?

Masai Mara uçaklarının kalktığı havaalanı bile değişik. Küçücük bir sürü villa, her villa bir havayollarının, check ini yapan, bavulları yükleyen, uçağı uçuran bile aynı kişi inanır mısınız?:) Aynı uçak, otobüs gibi dolduruluyor, her durak bir otel. Oturma yerleriniz bile belli değil, uçağa girip yerinizi siz seçiyorsunuz. Yaklaşık 40 dakika pır pır bir uçakla uçtuktan sonra, otelimizin yakınındaki havaalanına indik, havaalanı dediğim de, savananın ortasında bir pist. O kadar:)

Otelimize bir tam yazı adanır, öyle mükemmeldi. Ama şimdilik bir paragrafla yetinicem ve toplu olarak size burdaki mükemmel günlerimizi anlatıcam. Mara Intrepids Tented Camp. Masai Mara'ya giderseniz illa ki bu oteli tutun. Öncelikle çadırları çok güzel, normal bir camping değil ama glamping:




Otelin ortak alanları da en az çadırları kadar mükemmel. Masai Mara'nın içerisinde inanılmaz geniş bir alana yayılmış. Restoran, havuz, masaj alanı, bar, alışveriş için mağaza var.




Gelelim otel fiyatına neler dahil. Öncelikle günde 3 öğün yemek dahil. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeği. Yemekler bu arada aşırı güzeldi. Biz Kenya'nın genelinde hiç aç kalmadık, hapur hupur yedik valla.





Sabah kahvaltılarını dilerseniz ilk game drive (safari)den sonra otele dönüp açık büfe yapabilirsiniz, dilerseniz rehberiniz size paket olarak getirir, böylece 2 game drive'ı birleştirmiş olursunuz. Biz ilk gün hariç hep bunu seçtik.

Game drive demişken, otel fiyatınıza her gün 3 game drive da dahil. Gelin şimdi size, burda bir gün nasıl geçiyor anlatiyim.

İlk game drive saat sabat 6.30'da başlıyor. Her akşam size kaçta uyandırılmak istediğiniz soruyorlar ve o saatte odanıza çay, kahve veya sıcak çikolata ve bisküvi geliyor. Kısacası daha sabahın köründe şımartmaya başlıyolar sizi. Odanızdan çıkıp rehberinizle buluşacağınız yere gidene kadar herkes sizi isminizle selamlıyor.

Gündüz ve geceleri Masai Mara buz gibi ama öğlenleri ise çok sıcak. Merak etmeyin arabada rehberiniz sizin için battaniye bulunduruyor. Bu arada rehberimiz Joab, muhteşem insan. Aşırı sakin, tatlı bir ses, işini lağıyla yapan muhteşem bir insandı. İki adet de safari arkadaşımız vardı bizim. Şansımıza italyan bir çift çıktılar. 60 yaşında aşırı bilgili iki insan. Biri savaş cerrahı ve Etiyopya'da yaşıyor, diğeri İtalya'da hemşire. Daha ilk dakikadan hemen kaynaştık. Onlar sayesinde o kadar çok bilgi edindik ve uzaktaki hayvanları görebildik ki...Çünkü dostlarım! Biz dürbün almamışız iyi mi? Bize onlar dürbün verdi. Not alın, dürbünsüz olmaaaaaz!


Masai Mara'da gün doğumu o kadar güzel ki...


Sonsuz gibi gözüken bir savana, yeni doğan bir güneş, arabanın motorunu kapadığınızdaki o mükemmel huzur ve sessizlik... Sabahları hayvanların avlanma zamanı. Biz bir zebrayı yiyen aslan, bufaloyu mideye indiren sırtlan sürüsü ve öldürdüğü zebrayı çocuklarına taşıyan bir anne aslan gördük. Özellikle gözümüzün önünde zebrayı mideye indiren aslan çok değişikti. Diğer zebralar kaçmamış, aslanın yemesini izleyip ağlıyorlardı.


Hayvanlar avlandıktan sonra sıra bizim kahvaltıda.

Sonra yeniden devam. Saat 12.30'da otelde öğle yemeği arası sonra 15.30- 18.30 arası son game drive. Diceksiniz tüm gün safari sıkmıyor muydu bir arabanın içinde. Hayır! Tam tersine ben vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordum. Rehberimiz Joab'a telsizden bir bilgi geliyordu, o bize hiçbir şey söylemeden hızla sürüyordu arabayı, biz meraklı bekliyorduk ne görücez diye. Bir yerde birçok araba toplanmışsa biliyorduk ki çok enteresan bir hayvan vardı. O kadar çok hayvanı yerinde gördüm ki, bir çoğunu da ilk defa , çünkü ben asla hayvanat bahçelerine gitmiyorum. Hayvanların doğal ortamlarından uzaklaşıp küçücük kafeslerde sergilenmesi içimi acıtıyor. Neler neler görmedik ki? Hipopotamlar, zürafa ve fil aileleleri, aslanlar, sırtlanlar, çita ve görülmesi çok zor olan leopar. Big five'tan sadece gergedanı görmedim, zaten onu görmek çok zormuş çünkü bizim olduğumuz bölgede sadece 20 adet varmış. Burdan safari arkadaşlarımıza yine çok teşekkür ederim çünkü harika fotoğraflar çekip hepsini bizle paylaştılar.






Akşamları otele dönünce biz hızlı bir duş alıp akşam yemeğine geçiyorduk. O esnada gelen görevlilerse yataklarımızın içine sıcak su torbası koyuyorlardı. Ah ah... Anam gibi baktılar valla bana. Ve ertesi gün yine aynı döngü...Bir gece uyumadan yıldızları izlemeye karar verdim. Gökyüzünün güzelliğine bakar mısınız?

Bu esnada karşımdaki nehirden bir hipopotam sudan dışarı çıkıyordu. Asla unutmayacağım bir an...

Masai Mara günlerimiz hızla sona erdi. Ordan ayrılırken o kadar üzüldüm ki. Otelimiz, çalışanlar, Joab, hayvanlar. Muhteşemdi her şey.

Joab bizi havalanına bıraktı. Havaalanı dediğim de savana ortasında bir pır pır uçak, ne check in yaptık ne pasaport kontrolü, otobüse gider gibi listeden ismimizin üstünü çizdiler, bavullarımızı otobüse atar gibi attılar ve Nairobi'ye geri döndük.

Masai Mara dönüş günü yolda geçti çünkü önce Nairobi'ye ordan da Mombasa'ya uçtuk. Daha tatilimiz bitmemişti, hatta artık yorulduğumuz kısım bitmiş dinlendiğimiz kısım başlamıştı. Bekle bizi Diani Beach, biz geliyoruz! Ve gece yarısı otelimize vardık: Flamboyant Diani Beach Hotel

Burası tatlı ve çok pahalı olmayan, okyanus üzeri bir otel, büyük bir oda seçmiştik, kocaman bir salon, 2 yatak odası ve mutfak.



Otelimiz hem aşırı ucuz, hem de fiyatına göre müthişti. Sadece kahvaltı dahildi ama olsundu. O kadar yorgunduk ki, ertesi sabah aydınlıkta etrafı keşfetmeye karar verip bayılarak uyuduk.

Sabah, kapımızı zorlayan maymunların sesiyle uyandık...


Diani Beach hayatımda gördüğüm en güzel sahillerden birisi olabilir... Upuzun bir sahil, üzerinde bir sürü bungolov hotel. Bu arada aşırı gelgit vardı, bu daha hayatımda ilk defa tecrübe ettiğim bir şey. Ben otelimizi gayet sevdim, bu sefer sadece kahvaltı dahildi ama öğlen ve akşam yemekleri de aşırı güzeldi.





İlk gün tamamen relax geçti. Okyanusun tam önündeki çimenlerde şezlonglara yayıldık, yüzdük, aşırı tatlı ve tek seyahat eden bir italyan kızla tanıştık, ben saçlarımı ördürdüm.


Ben, Diani Beach için hiçbir tur ayarlamamıştım. Tabii ki yapılabilecekleri araştırmış ve hazırlanmıştım ama turlar çok pahalı gelmişti. Nasılsa 5 günümüz var, ilk gün yolu yordamı anlar, daha ucuz bir yol varsa onu yaparız demiştik. Nitekim ben sahilde dinlenirken, arkadaşım bir beach boy'la tanışmış (bu son terimi orda öğrendim.), zaten denize girmek için sahile çıktığınız anda bir anda etrafınızı sarıp size bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Arkadaşım koşa koşa yanıma geldi, harika bir tekne turu ayarladım, çocuğun ofisini gördüm, fotoğrafları gösterdi, bir de yarı fiyatına, alalım mı dedi, e tamam dedim. Bana göre ofisi ve fotoğrafları görmüştü, neyse ödemeyi yaptı, elinde bir kağıtla geldi. Çocuğun numarasını da almış. Yeni tanıştığımız italyan kıza turu anlatırken, kız dedi 'bir beach boydan mı aldınız?', böylece bu terim hayatımıza girmiş oldu. O anda bana bir şüphe geldi, dedim bu ofis nerde? Sahilde güneşten kaçmak için kurulan, her tarafı açık bir barakayı gösterdi... Dedim şu çocuğun numarası var mı? Bir mesaj atsana. Numarası var ama fotoğrafta güzel bir kadın vardı. Bizim çocuk olması imkansız. Aradık açmadı...Dedim tamam, dolandırıldık ama canımız sağolsun. Yine de sabah erken kalkalım, onun söylediği saatte hazır olalım, hakkımızda hayırlısı, önemli olan fiziksel olarak iyi olmak.


Sabah saat 7'de kahvaltıya indik. 7.30'da gelmesi lazımdı. Saat 7.20'de çocuk hakikaten geldi! Dolandırılmamışız! Çocuğa dedim valla o telefon numarasından sonra dolandırdın sandım ve böylece Mustafa, the beach boy, hayatımıza girmiş oldu. Araba geldi bizi aldı ve Kisite National Park'a doğru yola çıktık. Dolandırılmamıştık, tüm gün bizi bir tekne turu bekliyordu.


Böyle bir tekneye yaklaşık 20 kişi doluştuk. Farklı farklı milletlerden bir sürü genç insan. Ve Kisite'ye ulaştık. Tanzanya sınırının yanında, okyanusun ortasında, bembeyaz bir kumsal!



Dileyen şnorkel yaptı, dileyen yüzdü, dileyen güneşlendi ve harika bir gün geçirdik. Sonra hep beraber yemeğe çıktık. Yemek yediğimiz yere sordurttum, ıstakoz var mı diye, dilerseniz yakalarız yaparız dediler, dedik yapın. Kişi başı 6 euroya ıstakoz yedik iyi mi?

Akşam otelimize döndük. O akşam, Diani Beach'te organize ettiğim tek şeyi yapıcaktık. Taa ocaktan yapmıştım rezervasyonu, yeni tanıştığımız italyan kızı da ekledim ve muhteşem bir restoran olan Ali Barbour's Cave Restaurant'a gittik. Gerçekten mağaranın içerinse muhteşem bir yer ve otelimizden yürüyerek sadece ama sadece 5 dakika!





Sonraki günler muhteşem bir sakinlikte geçti. Sabahları 6'da uyanıp sahilde kilometrelerce yürüyüp gün doğumunu izledik.


Arkadaşım her gün, günde 2 saat kite surf dersi aldı. Ben saatlerce o berrak sularda yüzdüm, çıkmak bile istemedim. Sahilde kitap okuyup şarabımızı yudumladık. Yine bir beach boydan tur satın aldık ve önce tuktuk'a binip sonra da kongo nehrinde garip bir sandalda güneşi batırdık.





Bitmesini istemediğim muhteşem bir tatildi. Kenya, insanları, doğası, denizi, savanalarıyla kalbimi çaldı. Sonunda senelerdir istediğim Afrika tatilini yaptım ama Afrika, seninle işim daha bitmedi. Yine görüşücez. Hakuna matata!


Comentarios


You Might Also Like:
bottom of page