top of page

Piyemonte ve Castello di Gabiano


Yaz bitti, aşıklar şehre döndüler, yarıda kaldı sabah biten geceler, daha vardı yaşanacak tatlı günler, yaşanamadı, erkenden bittiler... YOO YOO yaz daha bitmedi, üzgünüm kabul etmiyorum pek sevgili Yaşar. Yaz bitemezdi, bitmemeliydi, ben de Ege dönüşü Melis'e mesaj attım. Haftaya İtalya'ya dönüyorum ama hala tatil isteğim bitmedi dedim, benim de dedi, napçaz dedim, gidelim bir yerlere dedi, İtalya listemi açtım, hem Milano'ya yakın hem de bir sürü şarap bağlarının olduğu pek çok sevdiğim piyemonte bölgesinden uzun zaman önce gözümü diktiğim bir otel seçtim: Castello di Gabiano


Bu otele bir senedir gitmek istiyorum, ne zaman rezervasyon yaptırsam ve gidiş zamanı yaklaşsa hava durumunu kontrol ediyorum ve yağmurlu gösterince iptal ediyorum. Bu sefer yine baktım gidiş tarihimiz yağmurlu, dedim yine iptal edicez napalım, sonradan anladık ki meğerse ben Gabiano değil GaBBiano diye alakasız bir yerin hava durumuna bakıyormuşum. Yani kesin diğer zamanlarda da yağmurlu değildi ve ben boşu boşuna birçok defa seyahati iptal ettim ama herşeyde vardır bir keramet, kısmet bugüneymiş.


Bir cumartesi sabahı, köpeklerimizi alıp, arabaya atlayıp yaklaşık 1.5 saat sonra vardık Castello di Gabiano'ya.


Öncelikle size yeri anlatmam lazım çünkü çok çok büyük. İçinde gerçekten çocuklarıyla bir ailenin yaşadığı kalenin etrafındaki koskocaman bir alana yayılmış otel. Bir sürü ev var, koskocaman bir bahçe, bahçenin içinde bir labirent, kale manzarasına karşı bir havuz ve muhteşem yemekler yapan bir restoran.

Odamız hazır olana kadar eşyalarımızı bıraktık ve çevreyi keşfe başladık. İlk durağımız labirent.



Size aptal Fiona'nın mutluluğunu anlatamam. Yerde dallar bulup ordan oraya koşturdu, kendini yerlere attı, labirentte çakallık yapıp anası kaybolurken o çalıların arasından geçti. Kısacası daha tatilin ilk dakikalarından aşırı eğlenmeye başladı bile.

Öğle saati gelmişti ve biz çok açtık. Hemen otelimizin restoranı olan 3 Orologio'ya gittik. Buraya dışardan rezervasyon yaptırıp da girebilirsiniz. Hem içi hem dışı çok güzel ama biz ilk yemeğimizi dışarda yedik.




Bu arada otelimizin kendi şarap bağları ve kendi ürettiği şarapları var.

Yemek menüsünden biz 3er tabaklık menüyü seçtik ve açıkçası patlayana kadar yedik. Ama öncelikli olarak buranın üretimi olan güzel bir şişe rose açtırdık. O kadar iyiydi ki, eve giderken de birkaç şişe götürdük.


Yemekler tipik piyemonte bölgesi yemekleri:




Etin yanında kırmızı şarap açtırdık ama açıkçası ben rose hariç diğer şaraplarına bayılmadım. Bu yemekler ne kadar ağırdı size anlatamam, bu yüzden akşam sadece salata yedim. Gerçekten bir süre nefes falan alamadım.

Yemeklerimiz bittikten sonra odamızı teslim aldık. Kocaman kendi bahçesi olan 2 katlı bir ev. Alt katta salon, açık mutfak ve bir banyo, üst katta 2 yatak odası ve her birinin içinde birer banyo. Uzun zamandır bir otelde bu kadar rahat ettiğimi hatırlamıyorum.






Benim için artık yapılacak tek bir şey kalmıştı. Havuza doğru yola çıkmak. Melis ve Riccardo ise şarap tadımı yapmaya gittiler. Tadım kişi başı 25 euro.




Deyim yerindeyse bütün gün havuz kenarında tembellik yaptık. Akşam evimize dönüp bahçemizde kahve içtik. Etrafa inanılmaz bir sakinlik, sadece kuşların sesini duyabileceğiniz bir sessizlik hakimdi ve inanılmaz huzur doluydu.

Dediğim gibi ben akşam yemeğinde sadece salata yedim, o yüzden fotoğraf falan yok. Sonra da eve dönüp bayılarak uyuduk.


Ertesi sabah çok güzel bir kahvaltıyla başladık güne. Sonra yine ver elini muhteşem kale manzarasıyla havuz. Öğlense bir gniocchi yemişiz, anlatamam..



Dün gelmiş bugünse gidiyorduk...Yarın ne yazık ki pazartesiydi, iş başıydı, yazın belki de son tatiliydi. Bunun biraz hüznü vardı üzerimde. Yeterince sorumluluklarımızdan kaçtığımıza karar verip eşyalarımızı topladık. Köpeklerimizi arabaya bindirdik ve bir buçuk saat sonra Milano'ya ve sorumluluklarımıza yeniden kavuşacağımız yolculuğumuza start verdik.






Comments


You Might Also Like:
bottom of page