top of page

Yoran İnsan İlişkileri: Sınır Koymayı Öğrenmek


Bu başlığa neden bu fotoğraf? Çünkü hayvanlarla anlaşmak, insanlarla anlaşmaktan çok daha kolay da ondan:)

Yeni bir kitap okumaya başladım dostlarım. İsmi 'The courage to be disliked'. Türkçeye çevrilmişse kaçırmayın okuyun derim. Adler psikolojisinin anlatıldığı bu kitap, hayatımızdaki tüm sorunların kaynağının insanlar arası ilişkiler olduğunu söylüyor. Tabii bütün kitap sadece bunu söylemiyor ama bu dikkatimi çeken ve hoşuma giden konulardan birisi oldu. Tam da hayatımın bu döneminde, yani yanımdaki insanlara doğru değer biçmeyi ve farklı ilişkilere farklı sınırlar koymayı öğrenirken güzel geldi bu konu.

Hayatta en şanslı olduğum konu ailem, bunu hep söylerim. İyisiyle kötüsüyle, anlaşmazlıklarıyla da olsa, çünkü mükemmel aile yoktur, benim en değerlilerim onlar. Onlardan sonra da çok yakınım dediğim dostlarım var, onlar da bambaşka bir şans benim için. Her gün dakikalarca kayıt yapıp, her şeyimizi paylaşıp, birbirimizin mutluluğuyla gerçekten mutlu olup, üzüntüsüne ortak olduğumuz harika kadınlar. Bu insanlar bir elin 5 parmağını geçmez. Konularımız boş dedikodu değil, kendimizle ilgili hep, ya yaşadıklarımızı paylaşıyoruz, ya kendimizi geliştirmek için beraber çabalıyoruz, hem ciddi konular konuşabiliyoruz, hem geyik yapabiliyoruz, birbirimizi özgürce eleştirebiliyoruz çünkü amacın kırmak, iğnelemek değil dostumuzun iyiliğini istemek olduğunu biliyoruz. Onlar benim hem en büyük şansım hem de şanssızlığım. Şanssızlığım çünkü hayatınızda böyle insanlar olunca, saçmalayanlara, alttan alttan laf sokanlara, mutluluğunuzu paylaşamayanlara tahammülünüz daha da azalıyor. Çevreniz sadece o kaliteli azınlıktan ibaret olsun istiyorsunuz ancak maalesef bu mümkün değil. İş ve sosyal hayatınızda muhattap olmak zorunda olduğunuz bir çok insan var. Ve bu insanların hepsinin de niyeti iyi değil. Peki bu insanlara karşı ne yapmak lazım? Alttan alıp daha da kırıcı davranışlarına zemin hazırlamak mı? Tartışmak mı? Yeni yeni öğreniyorum ki yapılması gereken şey sınır çizmek ve bu görünmez sınırı o kadar güzel çizmek ki, tıpkı aksiyon filmlerinde banka soymaya çalışırken çıkan kırmızı lazer ışıkları çıksın da geçemesinler.

Kendimden örnek vermek gerekirse, benim kendim için seçtiğim iş hayatı, sektörüm, dışardan pırıltılı, içine girince o kadar toksik bir ortam ki. Çok güzel projelerin parçası oluyorsunuz, paylaştığınızda insanlar gıpta ve takdir ediyor ama bilmiyorlar ki o proje için çalışırken aslında ne tarz davranışlara maruz kalıyorsunuz, neleri görmezden ve duymazdan geliyorsunuz. Peki yapılması gereken şey ne tam olarak? Duymazdan ve görmezden gelme kısmı, 40larıma yaklaşırken artık bana uymuyor, bir şeyleri içime atıp kendimi hasta ve mutsuz etmek istemiyorum daha fazla. Kendimi korumak için çirkin tartışmaların içine de girmek istemiyorum. Artık hoşlanmadığım şeyleri düzgünce paylaşıp feedback vermek, bu konuda olumlu bir değişim olursa devam etmek, yok eğer ters bir cevap gelirse de ilişkiyi tamamen kesmek bu konudaki planım. 2011 senesinden beri çalışma hayatının içindeyim, hiçbir güzel proje kaşıma gözüme gelmedi, elimden tutan insanlar oldu ama bu insanlar da beni iyi çalıştığım için yanlarında tuttular, hayır işi yapmak için değil. Aramız kötüleştiğinde yoluma taş koymak isteyen insanlar da oldu, kuyumu kazmak isteyenler de, iftira atanlar da (of bende ne hikayeler var sektörüm hakkında, çok yakınlarımın ben yaşarken şahit olduğu ama anlatmıyorum çünkü çok inanılır şeyler değil), o insanlar sonradan tarihin tozlu sayfalarına karışırken, ben sadece işime konsantre olduğum için yoluma devam ettim. Yani kimse beni yaratmadığı gibi kimse de beni bitiremez. Kimsenin böyle tanrısal bir gücü yok. O yüzden artık zorba davranışların beni üzmesine, aşırı etkilemesine, ruh sağlığımı bozmasına izin vermiyorum. Saygı içinde çalışıcaksak devam, yoksa ne ben bulunmaz hint kumaşıyım ne de onlar. Herkes yoluna başka şekillerde devam eder.

Arkadaşlıklara gelirsek. Dikkat edin dostluklar değil arkadaşlıklar diyorum çünkü dostlarımla herhangi bir problem yaşamıyorum. Özellikle bu sene hayatımda çok pozitif gelişmeler oldu. Bu güzel gelişmeler sayesinde kim dostum kim değil çok daha iyi anladım. Dostlarım benim için sadece mutlu olurken, bazı insanlar açık aramaya çalıştı. Herkesin bu kadar yoğun ve yorgun olduğu bir hayatta, benimle ilgili kafa yoracak vakti bulan herkesi cidden çok takdir ediyorum. Ben bu yoğunlukta onlar hakkında düşünmeye ve konuşmaya vakit bulamıyorum açıkçası. Vakti geçtim, yarışımızın kendi kendimizle olması gerektiğine inanıyorum. Hayali düşmanlar yaratmak, başkalarıyla rekabete girmek, birinin mutluluğuyla mutsuz, mutsuzluğuyla mutlu olmak, bu yaşta artık yapmamamız gereken şeyler. Sevdiklerim dışında kimsenin hayatıyla ilgilenmiyorum, sevdiklerim dışında da kimse benimle ilgilenmesin. 'Artık bana vakit ayırmıyorsun.' dendiği zaman açıklama yapmak, nedeni düşündüğün gibi başka önceliklerimin olması değil, senin yaptıklarından dolayı artık senin, benim önceliğim olmaman demek bile istemiyorum. Herkesin kafasından geçen her eleştiriyi bana yapabilecek cesareti bulmasını istemiyorum. Az olan boş vaktimi, sırf karşımdakileri mutlu etmek için istemediğim insanlara harcamak, hayır demeye çekinmek, bu artık ben değilim. Sağlıklı ve doğru limitlerinde kullanılan egoizmin bana iyi geldiğini fark ettim. Beni suçlu hissettirip vaktimi ve ilgimi alan insanlarla arama sınır koymak, iyi niyetle söylenmiş gibi yapılıp alttan sokulan laflara sinirlenmemek ve yok saymak, bu sene kendim için yapmaya çalıştığım en doğru şeyler.

İnsanların söyledikleri ve yaptıkları, bizim onlara verdiğimiz değerle orantılı olarak canımızı sıkar. Ailem ve dostlarım hariç diğer insanlara verdiğim değeri, onların benim için kim olduklarına göre veriyorum artık. Sen ne kadar değerliysen, söylediklerin de o kadar değerli veya değersiz. Sinirlenmek, tartışmak yerine, sakince haddini, yerini ve sınırlarını hatırlatıp paylaşımları daha da aza indirmek hatta gerekirse hayatından çıkartmak en güzeli. Benimle ilgili bir şey birinin canını sıkıyorsa, bu benim değil onun problemi. Bunu fark ettiğimden beri bu insanların yaptıkları, benim dostlarımla yaptığım birkaç dakikalık ses kaydının konusu oluyor, beni üzen bir olay değil.

Sınır koyun, insanlarla paylaşımlarınıza, onlara harcağınız vakte, sizi eleştirebilecekleri konulara, girebilecekleri alanlara çünkü siz koymazsanız onlar Türkiye hudutlarından akın akın geçen Afganlar gibi hayatınıza dalmaya, alanınızı daraltmaya, sorun çıkartmaya devam edicekler. Hudut namustur :)

Commentaires


You Might Also Like:
bottom of page